"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm dünyası krizden Bediüzzaman ile çıkar

31 Mart 2015, Salı
Mustafa Akyol “Bugün biz hakikaten büyük bir kriz içinde olan İslam dünyasını nasıl bu bataklıktan çıkaracağız dersek kendisine dönüp bakmamız gereken en önemli modern çağ düşünürü Bediüzzaman Said Nursî’dir” dedi.

Yazar Mustafa Akyol, ihtilaf içindeki İslam dünyası’nın büyük bir kriz yaşadığını belirterek, “Eğer bugün biz hakikaten büyük bir kriz içinde olan İslam dünyasını nasıl bu bataklıktan çıkaracağız ve gerçekten İslam’ın hakikatlerini temsil edecek insanların gördüğünde korkuyla ve endişeyle değil hayranlıkla izleyeceği bir Müslüman dünya kültürünü nasıl meydana getireceğiz dersek kendisine dönüp bakmamız gereken en önemli modern çağ düşünürü Bediüzzaman Said Nursî’dir. Allah ondan ve onun eserlerini, fikriyatını yaymaya gayret eden bütün dostlardan razı olsun” diye konuştu.

10. Risale-i Nur Kongresi kapsamında düzenlenen ‘Bir Tecdid Hareketi Risale-i Nur’ panelinde konuşan Akyol, gündeme ilişkin meseleri Risale-i Nur perspektifiyle değerlendirdi. Said Nursî’nin “Üç büyük düşmanımız var” ifadesinin Müslümanlar için genelde “Emperyalizm, Siyonizm, masonlar” şeklinde algılandığını ifade eden Akyol, Bediüzzaman’ın ‘üç büyük düşman’ tarifiyle Müslüman Dünya’nın kendine özeleştirel bakması için kapı açtığını belirterek, Risale-i Nur Külliyatı’nda yer alan temsili hikâyeciklerde yer alan “sen de nefsimle beraber dinle”  bizatihi kendi nefsine özeleştirel baktığını anlattı. Bediüzzaman’ın bu tavsiyesinin çok önemli olduğuna vurgu yapan Akyol, “Çünkü ne yazık ki biz özellikle bu siyasi İslamcılık akımıyla beraber Müslüman dünya özeleştiri anlayışından çıkarak sadece hamaset, öfke, batıya, emperyalizme, Siyonizm çoğu zaman da haklı olan bir öfke ifadesine yöneldi” diye konuştu.

Yeni Asya hakikate taraf oldu

Konuşmasında Bediüzzaman’ın din ve devlet algısı üzerinde duran Akyol, Said Nursî’nin Nur ve Topuz ayrımı yaparak iman hizmetinin sivil bir hareket olması gerektiğine vurgu yaptığını söyledi.

‘Türkiye’de imanı en çok korumaya vesile olmuş kimdir?’ sorusunun cevabı Said Nursî’dir diyen Akyol, son günlerde bir cemaat ve hükümet arasında yaşanan çekişmeye de değindi. Bu kavganın çok kötü ve siyasi bir kavga olduğunu belirten Akyol, bu kavga dindiğinde tarafların ‘Biz ne yaptık? Bu kadar birbirimizle kavga ederken bazı değerlerimizi aşındırdık’ diyeceğini altını çizerek şunları ifade etti: “Burada taraflara taraf değil, hakikate taraf olmak lazım. Yeni Asya bunu yapıyor. Allah razı olsun. Bu gibi kavgalar birinin öbürünü ezmesiyle bitmez, istenmez böyle şeyler, olmaz da zaten. Doğru ilkelerde uzlaşmakla biter. Nedir bu doğru ilkeler? Bediüzzaman bunu nur ve topuz ayrımı kavramsallaştırmasıyla ortaya koyuyor. Ve diyor ki elinde nur olanlar, yani iman hizmeti olanlar topuza, devlet gücüne talip olmamalı. Çünkü bir elinizde nur, bir elinizde topuz olursa topuzdan korkan nurdan da kaçar.”

Devlet dinî alana müdahale etmemeli

“Türkiye’yi veya İslam dünyasını yöneten iktidarlar siyaseten ülkeye hukuk getirmekle, ülkenin imarıyla, inşasıyla sorumludurlar. Ama dini alana müdahale ederek toplumu kendi istedikleri şekilde dindarlaştırmaya girişerek çok büyük bir hata yapmış olurlar” diyen Akyol şunları kaydetti: “Buna mukabil bir nur, iman faaliyeti içinde olanlar da devlet iktidarına talip olmamalıdırlar. Böyle bir görüntü vermekle de o iman hizmeti ve hatta dinin kendisi hakkında istifhamlara yer vermemelidirler diye düşünüyorum. Eğer bugün biz hakikaten büyük bir kriz içinde olan İslam dünyasını nasıl bu bataklıktan çıkaracağız ve gerçekten İslam’ın hakikatlerini temsil edecek insanların gördüğünde korkuyla ve endişeyle değil hayranlıkla izleyeceği bir Müslüman dünya kültürünü nasıl meydana getireceğiz dersek kendisine dönüp bakmamız gereken en önemli modern çağ düşünürü Bediüzzaman Said Nursî’dir. Allah ondan ve onun eserlerini, fikriyatını yaymaya gayret eden bütün dostlardan razı olsun.” 

Siyasal İslâm ekolü ikiyüzlü nesiller yetiştiriyor

Siyasal İslam anlayışında olanların, ‘Müslüman dünyada İslami rejimler kurmak lazım, devleti İslamlaştırmak lazım’ anlayışı içinde olduğunu aktaran Akyol, bu anlayışı güdenlerin toplumu tepeden dindarlaştırma gayetsi içinde olduğunu belirtti. Siyasal İslam anlayışının ‘Devleti dindarlaştırma, herkese namaz kıldırma, herkesin başını örtme’ gibi hedefleri olduğunu hatırlatarak, Suudi Arabistan ve İran’ın bu anlayışa sahip ülkeler olduğunu ifade eden Akyol, “Bu ülkelerde gelişen nedir diye sorarsanız, dindarlıktan ziyade iki yüzlülüktür. İnsanlar devlet öyle emretti diye başını örter, oradan çıkınca başını açar başka türlü yaşar. Bu anlamda siyasal İslamcılık, yani devleti ele geçirip devlet eliyle, devletin tahakkümüyle kendince dindar nesiller yetiştirmek isteyen anlayış ne yazık ki ikiyüzlü nesiller yetiştirmektedir, ikiyüzlü bir toplum üretmektedir” diye konuştu.  

Prof. Dr. Ahmet Battal ‘Nur ve Topuz’ ayrımını örnekle anlattı

Risale-i Nur’lardaki nur ve topuz kavramına değinen Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal, dinleyicilerin dikkatini çekebilmek için somut örneklerle masa üzerinde küçük bir sunum yaptı. Battal, “Topuz iki türlüdür. Biri siyasal İslam, diğeri ise bürokratik İslam. Bugün siyaset sebebiyle birbiriyle kavga edenlerin hepsi topuzculardır. Önemli olan nasihat edebilen nurculardan olabilmek. Ama Türkiye’de yaşayanların yüzde 80’i maalesef topuzculardan olsa da, aralarında sayıları az da olsa nasihat edenler de var” diye konuştu. 

Prof. Dr. Ali Bakkal: Bediüzzaman; ilmî, itikadî ve amelî tecdid faaliyeti yaptı

Tecdid kavramını ele alarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Ali Bakkal da, Arapça bir kelime olan tecdid’in yenileme anlamına geldiğini; ancak Türkçe kelimeden anladığımız anlamın çıkarılmaması gerektiğini, tecdid kelimesinin çok daha derin ve geniş anlam belirten bir terim olduğunu söyledi. Peygamber Efendimiz’in (asm) “Allah her 100 senenin başında bu ümmetin dinini tecdid edecek kişi veya kişiler gönderecektir” hadis-i şerifine iktibas eden Bakkal, “Aynı asırda pek çok müceddidler olabilir, ama bu müceddidlerin arasından bazıları daha öne çıkar, o meşhur olur” dedi. Bakkal, Ömer bin Abdülaziz ve İmam Şafii gibi müceddidlerin ilmi veya ameli yönlerden tecdid faaliyeti yaptığını belirterek Bediüzzaman’ın ise hem ameli yönden tecdid faaliyeti, hem de ilmi ve itikadi yönden tecdid faaliyeti yaptığını ifade etti. Prof. Dr. Ali Bakkal, Bediüzzaman Said Nursi için “Her iki alanı birden şahsında toplayan bir müceddiddir, ona böyle bakmak gerekiyor” dedi.

Doç. Dr. Furkan Aydıner: Bediüzzaman hürriyet aşığı biriydi

Panelde konuşan, Al-Faisal Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Aydıner de, Bediüzzaman’nın “İnsaflı tenkit, hakikatin daha iyi ortaya çıkmasına yardımcı olur” dediğini belirterek,  “Üstad Bediüzzaman tam hürriyet aşığı biriydi. Ondaki hürriyet iman ile ilintilenmişti. ‘Hürriyet olmadan iman olmaz.’ diyerek hürriyeti en üst noktaya taşıyordu. Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşamam, diyordu” diye konuştu.

Haber: Mücahit Çakır / [email protected]
Fotoğraflar: Erhan Akkaya

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 3353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı