Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, yazılı bir basın açıklaması yaparak OHAL kapsamında yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekti.
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan imzalı açıklamada, tutuklulara tek tip kıyafetten KHK ihraçlarına, savcılıkça da kabul edilen ByLock mağdurlarından cezaevlerindeki hak ihlallerine kadar birçok konuya değinildi. Hükümet tarafından kamuoyunda dillendirilen şikayetlere buyurgan ve sesleri bastırmaya matuf yaklaşımlar sergilendiğinin belirtildiği açık- lamada “Yapılan yanlışları düzeltmek yerine yanlışları savunan bir anlayışla yapıcı eleştirilere dahi tahammül edilmemektedir. Neredeyse bütün kesimleri topyekûn FETÖ’cü ilan eden ucuz bir siyaset dili kullanılarak algı yönetimi yapılmaktadır. Bu durum ülke siyaseti açısından çok üzücü ve kaygı vericidir. Oysa ülkenin birikmiş sorunlarını çözmenin yolu hamaset değil çözüm üretmektir” denildi.
Keyfiliğin ve otoriterliğin ortaya çıkması kaçınılmaz
Açıklamada; “Kuşkusuz geçtiğimiz sürecin sancılı olduğunun farkındayız. Ancak bu süreçte tedbir adına ortaya konulan uygulamalar hukuk ve adalet zeminini tahrip edecek bir noktaya gelmişse ve kamuoyu vicdanında mahkûm olmaya doğru gidiyorsa, bu demektir ki yanlış yoldayız. Yapılan yanlışları düzeltmek yerine yanlışları savunan bir anlayışla yapıcı eleştirilere dahi tahammül edilmemektedir. Öte taraftan bugünlerde ilân edilen iki KHK ve bazı maddeleri hakkında da çok yoğun eleştirilerin yapıldığını gözlemlemekteyiz. Elbette bu eleştiriler yersiz değildir ve gereklidir. Çünkü eleştiri ve muhakemenin olmadığı yerde keyfiliğin ve otoriterliğin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ve maalesef geldiğimiz nokta bu korkuyu besleyecek riskler taşımaktadır.
Hak ihlâllerine müsaade edilmemeli
Delilden yoksun, sadece spekülasyona veya kurum içi kanaat diye nitelendirilen görüşler ile verilen tutuklama kararları tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalıdır. Hukuki ve idari başvuru süreçleri, şeffaf bir biçimde sürdürülmeli, tüm belge ve bilgilerin taraflara açık olması sağlanmalıdır. Ceza infaz kurumlarında hak ihlallerinin yaşanmasına müsaade edilmemeli ve ceza infaz kurumlarındaki kapasite aşımının da bir hak ihlali olduğu unutulmamalıdır. Sonuç olarak bu OHAL sürecinin uzamasının beraberinde getireceği riskler hesaplanarak siyasal ve sosyal sorunlara kalıcı çözümler üretmenin yolları aranmalıdır.
11 bin 480 kişi de ‘tek tip’ giyecekti
Son çıkan KHK’da ise terör suçlarından yargılanan kişilere giydirilecek tek tip elbise konusu ülke gündemine oturmuş bulunmaktadır. Öncelikle bu düzenlemenin doğru bir düzenleme olmadığını vurgulamak isteriz. İnsanlık adına utanılacak olan Guantanamo kampındaki uygulamalar örnek gösterilerek suçu tamamen sabit olmamış kişilere yönelik bu uygulama, masumiyet karinesi ilkesine uygun değildir ve kabul edilemez. Keza aylardır tartıştığımız Bylock garabeti nihayet fark edilmiş ve 11 bin 480 kişinin haksız yere bu suçtan soruşturmaya tabi tutulduğu ortaya çıkmıştır. Şayet bu gerçek ortaya çıkmamış olsaydı bu kişilere de tek tip elbise giydirilecekti. Dolayısıyla sürecin nasıl bir keyfilikle işletildiği bir kez daha ortaya çıkmıştır.Gelinen noktada sürecin bütün boyutlarını değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin acilen normalleşmeye ihtiyacının olduğunu bir kez daha müşahede etmekteyiz.