Gümüşhane’de çalıştığım günlerde bir bayram münasebetiyle memleketim olan Elazığ’a gitmiştim.
Bayram namazlarında Allah kabul etsin Harput Kurşunlu Camii’nde namazımızı kılardık. O yıl Artuklular’dan kalma Ulu Cami restore edildikten sonra hizmete açıldığı için bayram namazını Ulu Cami’de kıldık, halılar toplama olduğu için üzülmüştüm.
Gümüşhane’ye döndüğümüzde 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e bir mektup yazdım. Başbakanlığı döneminde Elazığ merkez İzzetpaşa Camii’nin halılarını döşettiği için Elazığlı olarak kendisine minnettar olduğumu, Cumhurbaşkanlığı döneminde de tarihî Elazığ olan ve yeni açılan Harput Ulu Camii’nin halılarının döşetmesinin bizleri sevindirip “Essebebi kel fail” sırrınca hayırlara vesile olmasını istemiştim.
Uzun zaman geçmişti, tatil münasebetiyle Elazığ’da bulunduğum sırada annemlerde otururken evin telefonu çaldı. Telefonu ben açtım. Telefonun ucundaki kişi benim ismimi söyleyerek görüşmek istediğini, kendisinin de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Basın Müdürü olduğunu söyleyip benim Sayın Cumhurbaşkanına bir mektup yazıp yazmadığımı, daha sonra Ulu Cami için halı isteyip istemediğimi sordu. Ben ise yanlış bir şey mi yaptığımın şaşkınlığı ile bütün sorulara evet dedikten sonra, Demirel’in bu konu ile ilgili Elazığ Valiliğine ödenek gönderdiğini, müftülükten takip etmemi, bunun için ilgili kişi olarak bana bilgi verilmesi notu yazıldığı için arandığım söylendi. O zamanlarda cep telefonu olmadığı için önce Gümüşhane’de çalıştığım kurum aranılmış, izinde bulunduğum baba evinin telefon numarası alınıp bana ulaşılmış.
Bu bilgi üzerine hemen müftü beyin yanına gittim. Olayın başlangıcından itibaren serencamını anlattığım. Müftü bey de, lâtife kabilinden başka ihtiyaçlarından dolayı birkaç mektup daha yazmamı söylemişti. Emri hak vaki oldu, Süleyman Demirel Hakk’ın rahmetine kavuştu. Allah rahmet etsin, ruhuna el Fatiha.
Tarık Demiroğlu