Referandum dolayısıyla artan muhaliflere baskılar darbeyle mücadele kılıfı altında yapılmaya başlandı. Muhalif seslerin bir bir tasfiye edilmesine tepki gösteren birçok kesim, ‘muhaliflerle değil darbecilerle mücadele’ edilmesinin gerekliliğini hatırlattı. Doğu ve Güneydoğu Bölge Baro Başkanları bir toplantı düzenleyerek ortak bir bildirge yayınladı. Bildirgede, demokratik düzenin güçlendirilmesi, ülke sorunlarının siyasal zeminde çözülmesi, farklılıkların zenginlik olarak görülmesi istendi.
Doğu ve Güneydoğu Bölge Baro Başkanları toplantısı Diyarbakır’da yapıldı. Aralarında Diyarbakır, Şırnak, Mardin barolarında bulunduğu 15 baronun yaptığı toplantı sonunda hazırlanan 5 maddelik ortak sonuç bildirgesi, düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Ortak bildirgede, demokratik düzenin güçlendirilmesi, ülke sorunlarının siyasal zeminde çözülmesi, farklılıkların zenginlik olarak görülmesi istendi.Yapılan toplantı sonunda hazırlanan 5 maddelik ortak sonuç bildirgesini Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen açıkladı. Başkan Özmen, Bölge Baroları olarak 15 Temmuz’dan sonra yeni sürece yönelik siyasi iktidardan, demokratik düzenin güçlendirilmesi, ülke sorunlarının siyasal zeminde çözülmesi, farklılıkların zenginlik olarak görülerek hareket edilmesi gibi taleplerde bulunduklarını söyledi.
Kuvvetler ayrılığına dayanan bir anayasa olmalı
Toplantıda hazırlanan sonuç bildirgesini okuyan Özmen, “Bölge Baroları olarak, her fırsatta ve her platformda dile getirdiğimiz üzere bir darbe ürünü olan ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan bundan dolayı da defalarca değişikliğe uğrayan mevcut 1982 Anayasasının yerine yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğuna ilişkin görüşümüzü bir kez daha tekrarlamak isteriz. Toplumun ihtiyacı olan, demokratik, sivil ve kuvvetler ayrılığına dayanan yeni bir anayasadır. Referandum sonucu ne olursa olsun siyasi partilerin,sivil toplum örgütü ve kuruluşlarının yani toplumun tüm kesimlerinin hazırlık sürecine dahil edileceği demokratik, özgürlükçü, evrensel insan haklarına dayalı ülkedeki bütün farklılıkları ve zenginlikleri gözeten yeni bir anayasa ihtiyacı ortadan kalkmayacaktır” dedi.
OHAL’de referandum endişe verici
Özmen’in okuduğu metinde, “Hazırlık ve meclis aşamasındaki bu eksikliklerin yanı sıra hukuk alanında ve siyasal sistemde bu denli geniş ve önemli değişikliğe sebebiyet verecek anayasa değişikliğinin OHAL koşullarında referanduma götürülüyor olmasını endişe ile karşılamaktayız. Özellikle yurttaşların iradesinin şekillenmesi açısından büyük öneme sahip bilgilendirme ve propaganda koşullarının sağlanmadan gerçekleşecek bir referandum sonrası değişikliğin, ağır aksak işleyen demokrasimize ciddî bir gölge düşüreceği kanaatindeyiz” ifadeleri yer aldı.
Toplumsal sözleşme vasfından uzak
Bir anayasanın demokratik ve özgürlükçü olması her şeyden önce yapılış süreçleri ile doğrudan ilgilidir diyen Özmen, “Oysa hazırlanan ve referanduma sunulacak değişiklik teklifinin hazırlık sürecinde toplumun beklentilerini karşılayacak düzeyde toplumun tüm kesimlerinin sürece katılamamış olması, Mecliste 3. büyük gruba sahip siyasî partinin eş başkanlarının ve bir çok vekilinin tutuklu olması sebebiyle değişiklik sürecinde yasama faaliyetlerinde bulunamamış olmasının demokratik bir sistemle bağdaşmayacağı aşikârdır. Dolayısıyla yapılması istenen değişikliklerden önce yapılış usûllerindeki bu aykırılıklar ve yapılması istenilen değişiklikler, anayasayı toplum-birey merkezli olmaktan çıkarıp, tamamen devlet lehine bir sözleşme şeklini almasına neden olacaktır. Bu haliyle yapılması istenen anayasal değişiklikler anayasayı toplumsal sözleşme olma vasfından uzaklaştıracaktır” şeklinde konuştu.
KHK’lar muhalif kesimleri hedef alıyor
OHAL ile birlikte sistematik bir şekilde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin adli süreçlere ilişkin getirdiği uygulamalar; temel hak ve özgürlükleri kısıtlamakta/ortadan kaldırmakta ve keyfi uygulamalara da zemin oluşturmaktadır denilen Bildirgede, “KHK’lar ile savunma hakkını kısıtlayıcı yasal alandaki değişikliklerin, adil yargılanma başta olmak üzere bir çok temel hak ve özgürlüğün ihlâli sonucunu yaratmaktadır. Hukuk alanındaki bu değişikliklerin yanı sıra KHK’lar ile yapılan toplu ihraçların,dernek, vakıf ve basın yayın organlarının kapatılması toplumda derin korku ve kaygılar yaratmıştır. Siyasi iktidar, çıkarmış olduğu KHK’lar ile darbe sürecini yaratan ve kalkışanlara yönelik mücadele etmekten ziyade toplumun muhalif kesimlerine yöneldiği konusunda kamuoyunda oluşan algı, darbe girişimi ile ilişkisi olmayan muhalif akademisyenlerin üniversitelerden ihracını düzenleyen son KHK’lar ile daha da güçlenmiştir” şeklinde uyarılar yapıldı.