İzmir Yeni Asya hanım okuyucuları tarafından düzenlenen Ocak ayı seminer konusu ‘Yeisten ümide yolculuk’ oldu. Çevre il ve ilçelerin de katılımıyla gerçekleşen program öğrenciler tarafından düzenlenen çocuk tiyatrosu, gıda kermesi ve neşriyat köşesiyle renklendi. Sunuculuğunu Elif Büşra Kılıç’ın yaptığı program Şükran Mermer’in Kur’ân tilâvetiyle devam etti. Konu, Bediüzzaman Hazretleri’nin Hutbe-i Şamiye eserini esas alarak sunuldu.

Yeis mani-i herkemaldir

“Risale-i Nur’da yeis bir hastalık olarak ümit de onun devası olarak karşımıza çıkıyor” diyerek sözlerine başlayan Havva Özaktaş, insanın kulluğunun gereği Cenab-ı Hak’tan ümidi kesmemek olduğunu ifade etti. Avrupalılar terakki ederken, Müslümanları Kurun-u Vustada durduran hastalıklardan birincisinin de ye’sin, içimizde hayat bulup dirilmesi olduğunu söyledi. Bediüzzaman Hazretleri’nin bu hastalıkların ilâcını eczane-i Kur’âniye’den aldığı devalarla tedavi ettiğini ifade eden Özaktaş, yeis hastalığına devasına ‘rahmet-i İlâhiyeye kuvvetli ümit beslemek’ olduğunun altını çizdi.

İstikbal, İslÂmiyet’in olacaktır

Devamında ise Müslümanların kemalinin Kur’ân-ı Kerîm’le mümkün olduğuna değindi. “Biz Kur’ân’ın şakirtleri olan Müslümanlar, bürhana tabi oluyoruz, akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-ı imaniyeye giriyoruz.’’ diyerek delil ve bürhanın hükmettiği istikbalde de, Kur’ân’ın hükmedeceğini vurguladı. Fakat, İslâmiyet’in mazi kıt’asının tamamen istilâsına sekiz sebebin engel olduğunu, bu manilerin de yavaş yavaş dağıldığını ifade etti. Son olarak da “İslamiyet manen terakkiye müstait bir din.’’ diyerek konuyu özetledi.

İslÂmiyet, maddeten terakkkiye müstaittir

İslâmiyet’in maddeten terakkisi konusunu ele alan Beyza Nur Deniz, âlem-i İslâm’ın şahs-ı manevisinin kalbinde gayet kuvvetli ve kırılmaz beş kuvvet olduğunu söyledi. Bunlar ise, hakikat-i İslâmiyet, belimizi kıran fakr, hürriyet-i şeriye, şehamet-i imaniye ve izzet-i İslamiye olduğunu ifade etti. “Hermü’min İla-yıkelimetullah ile muvazzaftır ve bu vazifenin de en büyük sebebinin maddeten terakkiyledir. Terakkinin en müthiş düşmanı ise cehalet, zaruret ve ihtilâftır. Biz de bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak kılıcıyla mukabele etmeliyiz.’’ diyerek bu zamanda terakkinin bu üç manevî kılıçla mümkün olabileceğinin altını çizdi.

En gür seda, İslÂm’ın sedası olacaktır

Birinci ve ikinci konuşmacıların konularını özetleyerek söze başlayan Nurcihan Can, yeisin en dehşetli bir hastalık olup âlem-i İslâm’ın kalbine girdiğini ifade etti. “Ve o yeisle bizi öldürmüş gibi, Müslümanların arasına kuvve-i maneviyelerini kırıcı fitne tohumları atıyor.’’ diyerek seminere devam eden Can, buna karşı Avrupa’nın rüçhanının biri maddî, diğeri manevî iki sebebi vardır diyerek manevî sebebin umum Hıristiyanın kilisesi ve maden-i hayatı olan fıtri vaziyeti; manevî sebebin ise, nokta-i istinat olduğunu söyledi. “Âlem-i Hıristiyan’ın rüçhanına sebebiyet veren esbaplar artık ihtiyarladı. Buna mukabil genç dinç esbap, bizde inkişafa başlamıştır.’’ diyerek ümidimizi kaybetmemiz gerektiğini vurguladı. Yeis hastalığına karşı “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” kılıcıyla mukabele etmemiz gerektiğini söyledi. Son olarak “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sâdâ, İslâm’ın sâdâsı olacaktır” sözüyle semineri sonlandırdı.

Şüheda Kale – Hesna Nur Erdoğdu - İzmir

Haber Merkezi