"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kahraman Nur postacıları

H. Muharrem OKUR
04 Şubat 2016, Perşembe
​Maddî manevî çok şeyimizi borçlu olduğumuz Risale-i Nur Külliyatının yazılışı da yayılışı da çok harika olmuştur.

Bu harika halleri anlatan tahminimce onlarca eser yazılmıştır. Birçok örneğini Üstad Risale-i Nur Külliyatında yazmıştır. Risale-i Nurların yazılış ve yayılışındaki harika halleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz. 

1926-1950 arası yazılan Risale-i Nurlar elle yazılarak çoğaltılıp NUR POSTACILARI tarafından ihtiyaçlı olan yerlere ulaştırılırdı. 1950-1960 yılları arasında, Demokratların vesilesi ile çok fazla bir baskı olmadan Nurlar matbaalarda basıldı. 1960-1985 Yılları arasında ise, bazı dönemlerde yine zulümler yapıldı. 1985’ten bugüne kadar geçen sürede de NUR POSTACILARI hizmetlerine devam ediyor. “Herkes Yeni Asya okusun diye” kampanyası vesilesi ile Yeni NUR POSTACILARI hizmetlerimize katıldı. Memleketimizin muhtelif yerlerinde birçok Kahraman NUR POSTACILARI’nın yıllarca çok güzel hizmetler yaptığını biliyoruz. Güzel İzmir’imizin merkezinde, dükkânını kapatarak gazete hizmetlerine vaktini sarfeden Ömer Öcalan ve yardımcısı Mehmet Emin Bey de bunlardan yalnızca ikisi. Başka bir NUR POSTACISI haberimiz İzmir’imizin kazası olan Tire ilçesinde yaşayan, DİŞHEKİMİ ÜNAL ZİYLAN Ağabeyimiz de muayenehanesini kapatarak gazetemizi dağıtmaya başladı. Kendisini tebrik ediyoruz. Allah sayılarını arttırsın.

Sizleri, İslam  Köyü’nde yaşamış Kahraman Abdullah Çavuş (KULA)’nın imrenerek okuduğumuz bir hatırasıyla baş başa bırakıyoruz.

HATIRA

İslam Köyü’ne vardık. NUR POSTACISI Abdullah Çavuşu ararken, az sonra ihtiyar bir zatla karşılaştık. Tebessüm içinde, yıllar önceki Nur postacılığının ulvî heyecanını taşıyordu yüzünde…

Evinde, kurduğu sofrada kahvaltı yapıyorduk. Ama zihnimiz, gönlümüz bütün duygularımız onun bize anlatacaklarında, getireceği kâğıt parçalarındaydı. O ise, bizi ağırlamak için sofraya çeşit taşımakla meşguldü.

Nihayet dayanamayarak: “Yahu Abdullah Amca bırak sen şu sofra ile uğraşmayı da, bize Üstad Bediüzzaman’dan anlat, Nur postacılığından bahset. İçerde tavan aralarında, bodrum katlarında, gizli bölmelerdeki kitaplardan, Risalelerden getir’ dedim.

Yine güldü derin derin. “Kırk yıl geçti sorduğunuz hikâyenin üstünden. O zamanlardan bu zamana bir şey kalmadı ki,”

“Biliyorum bir şey kalmamıştır. Ama atalarımız, ‘Cami yıkılsa da yine mihrabı kalır’ demişler. Bize kalanlar kâfidir. Biz kanaatkâr insanlarız’ deyince koştu içeriye…

Az sonra kucağında bir tomar rutubetli sararmış, yer yer yırtılmış, kâğıt parçaları ile döndü. Biz sofrayı unuttuk, sofradan daha lezzetli bulduğumuz, yılların vesika değerindeki kâğıtların tetkikine daldık. Abdullah Kula bir yandan da anlatıyordu:

“İslamköyden akşamleyin çıkardım, mektup torbasını sırtıma atar, köylere uğrayarak, şafakla birlikte Barla’ya Hucfendiye (Hoca Efendi) ulaştırırdım.

“Sevinçle beni karşılardı. Sabah namazını birlikte eda eder, ondan sonra yatardım.

“Yine böyle bir gece seferinden sonra vardığımda Hafız Ali Efendi de oradaydı. Kur’ân’ı çeşitli talebelerine taksim etmiş, herkes bir parçasını kendisinin tarifi üzerine yazıyordu.

“Ben çay yaptım. Götürüp dağıtacaktım. Üstad tepsiyi elimden alarak kendisi dağıtmak istedi. Ben utanmış ve mahcup olmuştum. Israr ettim. Yine kabul etmedi. Aynen bana şunları söyledi: “Yazdığınız, hizmetine koştuğunuz Kur’ân, ind-i İlâhi’de makbul oldu. Melekler sizin fotoğrafınızı alıyor. Ben de Kur’ân’ın bir hizmetkârı olarak, size hizmet etmem lâzım’

“Tepsiyi elimden alarak çayları kendisi dağıttı.”1

Bu haftaki Cezaevi Mektubumuz

Selâmün Aleyküm

Sevgili Kardeşlerim, göndermiş olduğunuz dergiler için ve kitaplar için teşekkür ediyoruz. Allah’ım (cc) sizlerden razı olsun. 

Sevgili Kardeşlerim, “Aylık toplu olarak dergiyle beraber gazetemizi gönderelim mi?” diyerek bize sormuştunuz, biz de “Güzel olur!” diyerek, faks atmıştık. Ancak elimize ulaşmadı. Belki de bizim faksımız elinize ulaşmadı. Tarafınıza bildirmek istedim.

Sevgili Kardeşlerim, sizin teveccühünüzle, bizlere göndermiş olduğunuz mecmualarla bizleri Üstadımızın çizdiği yolda yürümemiz için ayaklarımız haline getiriyorsunuz. Allah’ım (cc) sizlerden razı olsun. Sizleri de bunaltmak istemiyorum, ancak hoşgörünüze de sığınarak sizlerin yayınevine ait kitaplardan bizlere gönderebilirseniz çok seviniriz.

Sizlerin sayesinde burada çok sayıda Risale-i Nur gençlerinin oluştuğunu bilmenizi isterim. Ben ve arkadaşlarım sizlere duâcıyız. Ben de 9 Eylül Üniversitesi mezunu bir öğretmen olarak, Allah’ın (cc) izniyle Risale-i Nur öğretmeni olma yolundayım. Bütün kardeşlerime saygılar, sevgiler. Baki selâmlar.

Ertuğrul Şencan

T Tipi Kapalı Cezaevi Kırıklar/Buca/İzmir

Not: İsimler değiştirilmiştir.

Not: Cezaevleri için gazete ihtiyacımız devam etmektedir.

[1] : Son Şa. - N. Şahiner

Okunma Sayısı: 1331
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı