Matbuat: Tab edilmiş neşriyat, basılmış şeyler, kitap, gazeteler vb.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin bu sözleri ifade ettiği yıllar Mektubat kitabında olduğu düşünüldüğünde 1930-1935 yılları olmalı. Mektubat eserine sonradan ilâve edilmiş ise de 1950 yılından önce ifade edilmiştir. Alışılmışın tersine olarak günümüzden başlayarak Üstad’ımızın bu hakikati aktardığı tarihlere kadar matbuat âlemi ile ders vermek vazifesini değerlendirdiğimizde şevke medar hakikatler tecelli edecektir.

Öncelikle “Tebeddül-ü esma ile hakikat tebeddül etmez.” kaidesince matbuat âlemiyle ders vermek vazifesine yeni araç gereçler, imkânlar, teknolojik değişimler her daim musahhar edilebilir. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle bir düğmeye basmakla yüz binlere Nur hakikatlerini en güzel şekilde ulaştırmak mümkün. Sosyal medyanın birçok çeşidi ile matbuat lisanı ile konuşmak yine mümkün. Bugün bir konuşmacı, konuşmasını teknoloji vasıtasıyla yüz binlere dinlettirebiliyor. Çok küçük masraflarla, ufak maddî imkânlarla gazetemizin, dergilerimizin, kitaplarımızın binlere, on binlere, yüz binlere ulaştırılması mümkün. Bize en yakın yıllardan geriye doğru baktığımızda da 1990 yılına kadar müessesemiz alanında dünyanın en güçlü yayınlarını ortaya koydu ve bir çok kuruluşa, yayıncıya örnek olma vazifesini gördü. 1992 yılından itibaren ise iç ve dış engellemeler neşriyat hizmetlerini etkiledi ve ferdi gayretlerin, sınırlı uğraşların ortaya koyduğu ürünlerle neşriyat vazifesi görüldü. Televizyonlardan devlet tekelinin kalkması, radyo kurabilme gibi fırsatlardan yeteri kadar faydalanılamadı. TV ve diğer teknolojik gelişmeler matbuat lisanı ile ders vermenin zamana uyarlanmış çok güçlü çeşitleridir... 

1984 yılında matbuat lisanı ile konuşmaya video kaseti yayınları ilâve edildi.

1980 yılında Almanya’dan en son sistem matbaa makinelerinin getirilmesiyle matbuat lisanıyla daha güçlü konuşulmaya başlandı. 

1970’den sonra Can Kardeş, Bizim Aile, Köprü gibi dergiler matbuat lisanı ile konuşmak amacına ulaşmanın vesilelerine ilâve edildi. Nur Talebeleri sadece Türkiye için değil âlem-i İslâm ve insanlık için Nur The Light dergisi, İngilizce başta olmak üzere 60’a yakın dilde de Risale-i Nur neşrettiler. 

1970 yılında matbuat lisanı ile konuşmanın çok önemli kolu, günlük Yeni Asya gazetesi yerini alıyordu. Siyasal İslâm anlayışı ve ırkçılığın zararlarını tahlil eden ve seçimlerden önce yayınlanan kitapçıklar da matbuat lisanı ile konuşmanın çok güzel örnekleriydi. 

1967 yılında İttihad gazetesinin yayınlanması ile matbuat lisanıyla konuşacak güçlü bir ses yerini alıyordu. Aynı yıllarda Risale-i Nurlar’ın şerh ve tanzimi çalışmaları bu ders vermek vazifesine dahil oluyordu. 

1960 yılında Üstad’ın vefatıyla geçici bir duraklama olsa da 1963’ten itibaren bizzat Nur Talebelerinin çıkarttığı haftalık gazeteler matbuat lisanı ile konuşmak çeşidine dahil ediliyordu.

Afyon Mahkemesi’nin müsaade kararıyla 1950’ye kadar matbuat el ile teksirle yazılı olarak devam etti. 1950 yılından itibaren matbuat âlemi elle yazma, teksirle çoğaltma ve matbaalarda basım şeklinde devam etti. Ayrıca matbuat lisanına radyo da eklendi. TRT-1-2-3’e verilen Risale-i Nur reklâmlarından, Ankara’da dağıtılan onbinlerce el ilânından Üstad’ın haberdar olmaması mümkün değildi. Bazı İslâmî dergilerde Üstad’ın makalelerinin yayınlanması yine 1950-1960 arasında dergilerin de matbuat lisanı ile konuşmak gayesine dahil edilmesini gösteriyordu. 

1940’lı yıllarda Fakazlı Ağabey vesile ile teksir makinesi matbuat lisanıyla konuşmak gayesi için kullanılıyordu.

O yıllardan önce ise elle teksir ile eserler Osmanlıca olarak neşriyat hizmetleri yapılıyordu. 

Şimdi tekrar yazımızın başına dönüp günümüzü değerlendirdiğimizde teknolojinin gelişmesiyle matbuat lisanı çeşitleri oldukça artmış ve ulaşılması kolay hale gelmiştir. Daha az gayretlerle çok daha fazla insana Risale-i Nur hakikatlerini ulaştırmak mümkün. Teknoloji kullanılarak matbuat lisanıyla ders vermek artık daha kolay. Çağa uygun her türlü imkânı kullanarak matbuat lisanıyla ders vermede Üstad Hazretleri ve Nur Taleberi bize en büyük örneği teşkil ediyor. Bu gelişmeleri dikkate almamız halinde kısa sürede açıklarımızı kapatıp bir çok insana Risale-i Nur hakikatlerini götürebiliriz. 

“Ulûm ve fünunun en parlağı olan belâgat ve cezalet, bütün envaıyla âhir zamanda en mergub bir suret alacaktır.” (Sözler)

***

MEKTUP

Sayın Yeni Asya Yayınları yetkilileri;

Ben 11.08.2016 tarihinde evimden alındım ve 14 ayı geçen bir süredir cezaevindeyim. Güya 15 Temmuz darbe girişimine katılan cemaatin üyesiymişim. Oysa yapılan suçlamalarda; kızımı 1998 yılında cemaatin okuluna göndermişim, Bank Asya ile çalışmışım, Ramazan aylarında fakirlere yardım için cemaate yakın derneğe üye olmuşum. Bu suçlamalardan dolayı tutukluyum. İnşaat mühendisiyim. Yanımda 33 mühendis çalışırken ve yapı denetim işlerim varken şu an hiçbir işim kalmadı. Bütün müşterilerim tutuklandığım günden itibaren işlerini çekince emekli maaşıma kaldım. Borçlar da cabası. Umarım Allah’ın bir hikmetine binaen bunları yaşıyorumdur. Neyse sizi kendi durumumla sıkmak istemem. 

Utanarak bu yazıyı yazıyorum. Risale-i Nur Külliyatı’na ne yazık ki şu an para ayıramıyorum. Lütfedip gönderirseniz beni ve koğuş arkadaşlarımı çok mutlu edersiniz. 

Saygılarımla. 

Not: Ayrıca gönderebileceğiniz başka kitaplar varsa seviniriz. 

Mehmet Saatçioğlu, Menemen Kapalı Cezaevi

NOT: Mektuptaki isim ve adresler değiştirilmiştir.

Bizimle irtibat için; 

Tel: (0532) 471 53 52