Hizmet geçmişimizi de en iyi bilen (1957den bugüne) şüphesiz Mehmet Kutlular Ağabeyimizdir. Dolayısıyla bu husustaki en önemli kaynak onun hizmet hayatını anlatan İŞTE HAYATIM kitabıdır. Üstad Münâzarât, Divan-ı Harbi Örfi, Hutbe-i Şamiye vs. eserlerini yüzyıl önce yazmış. Hakikatleri bugün de geçerli. Üstadımızın yazdığı birçok hakikat bugün de hayata geçirilmeyi bekliyor. Tecrübe ve ilmin maddî değeri çok çok kıymetlidir. İşte bu açıdan İşte Hayatım kitabından önemli bulduğumuz bölümleri nakletmeye devam ediyoruz.

“Bu konu, ehemmiyetine binaen İstanbul’daki Umumî Meşverete getirildi. İstişarede Adapazarı Gençlik Teşkilâtı ve Muzaffer Avcı meselesi uzun uzun görüşüldü. Orhan Beyin de bulunduğu istişareden barışma çıktı.

İstişareden barışma çıksa da Orhan Bey fikirlerinden caymadığı gibi fikirlerine kuvvetli destekçi buldu. Bunların en bilinenlerinden biri Mehmet Kırkıncı Hoca idi.

Orhan Bey ve Kırkıncı Hoca bağlantısı dolasıyla  Kutlular, “arkadaşınız Orhan Bey, İstanbul’a tavır koydu. Sizlere aşırı iltifatta bulunuyor. Yardım ve ikramlardan geri durmuyor. Korkarım ki bu arkadaş aramızı açar.”

Mehmet Kırkıncı: “Ne demek Kutlular, Biz şu kadar senedir, Nur Talebesiyiz. Geçmişte bir takım hadiseler gördük. Olamaz diye bir şey yok!”

Aradan biraz zaman geçti. Yine dumanlar (Orhan Bey-Kırkıncı Hoca münasebetleri) çıkmaya başladı. 

İstanbul’un aleyhinde, 12 Eylül’ün lehinde konuşmalar.

Mehmet Kutlular: Bu sefer haber gönderdik. İlk diyaloğumuzda geçen anlamı hatırlatarak dikkatli olmasını istedik. Yanlış değerlendirerek,   Mehmet Kırkıncı: ‘Canım sağılan bir inek var. Onlar sağmıyorsa biz sağsak ne zararı var.’  Yani Orhan Bey’in maddî imkânlarını kastederek böyle yaklaşmış. 

Mehmet Kutlular: Yüzüne mi, yoksa haberi getirene mi söylediğini tam hatırlayamıyorum. ‘İnek sağılmasın demiyoruz, sütünü zehirli görüyoruz. Yani bu süt vasıtasıyla bir takım sıkıntılar meydana gelecekse değmez.’ 

Mehmet Kutlular: Orhan Bey, Hocanın bu fikirde olmasından çok istifade etti. Ne de olsa pazarlamacı, ikna kabiliyeti iyi. Orhan Bey, “İnsan ihsanın kölesidir.” Hadis-i Şerifine göre, fevkalâde imkânlar verdiği bazı insanları minnet altına alıyordu. Çünkü fevkalâde maddî imkânlar sağlayıp büyük oranda büyük yurtlar yapılması için teşvik ediyordu. 

Yukarıdaki stratejide iki şey hedeflenmişti. 

1) İstanbul’un maddî güç kaynağını azaltmak, mümkünse bitirmek.

2) Anadolu’da kendine yakın gruplar meydana getirmek. 

(İşte Hayatım, s. 281-284’ten istifade ile)

Devamı haftaya…

***

MEKTUP

Selamünaleyküm,

Sevgili ve değerli Muharrem Hocam. 

İyi olmanızı Yüce Rabbim’den diler, duâlarınızı beklerim. Bu mü’min kardeşinizi siz de soracak olursanız, çok şükür iyiyim, rahatım. Bazı insanlar cezaevine düştüğü için üzülür, ama ben düştüğüm için Rabbim’e şükrediyorum. Belki de düşmeseydim ne Kur’ân’ı, ne namazı ne de doğru düzgün İslâm’ı öğrenecektim.

Ben dokuz yıldır Medrese-i Yusufiye’deyim. Beş yıldır kesintisiz namaz kılıp, Kur’ân okuyorum. Beş yıl içerisinde dinim İslâm’ın ne olduğunu öğrendim. Daha önce boşuna yaşamışım. Ne aile ne çocuk sevgisi hepsini yanlış bilmişim. Şu anda çoğu şeyin farkındayım. Siz ve sizin gibi hayırsever insanların da bunda katkısı var. Gönderdiğiniz kitaplardan çok faydalandık. İnşaallah biz de çıktığımızda sizin gibi insanlara faydalı oluruz. Allah kısmet ederse sizi ziyarete geleceğim. Allah sizden razı olsun Hocam. Bir Türkçe mealli Kur’ân-ı Kerîm, Hadis-i Şerif seti, İlmihal, bir seccade gönderirseniz seviniriz. 

Kitaplardan koğuşça faydalanıyoruz. Hocam şimdiden teşekkür eder, Allah razı olsun, derim.

Kamil YÜRÜYENOĞLU, T Tipi Kapalı Cezaevi, Osmaniye

Not: Mektuptaki isim ve adresler değiştirilmiştir.