Oraya gelen ağabeylerimin ve kardeşlerimin yüz ifadelerini okuduğumda, böyle kahraman bir cemaatin içinde bulunduğum için Cenâb-ı Hakk’a sonsuz şükrettim. Allah son nefesimizi cemaatimiz içinde vermeyi nasip etsin. Panelimizde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. 

Yaklaşık üç gün kaldığımız İstanbul’da iki günümüz merkezimizde geçti. Her gidişimizde değişik birimlerdeki sorumlu kardeşlerimizle konuşup, bize düşen sorumlulukları öğrenmeye çalışıyoruz. Yapılan hizmetleri yerinde gördükçe, merkezimizi kuvvetlendirmek gerektiğini daha iyi anlıyorum. 1965 yılından itibaren Zübeyir Ağabeyin gayretleri ile hizmetlerimizin merkezi haline getirilen İstanbul’un, maddî-manevî dünya çapında sayısız hizmetlere öncülük yaptığını gördük. İftiharla hatırladığımız birçok hizmet var. Mehmet Kutlular Ağabeyimizin 1980’li yıllarda söylediği, “Kuvvetli merkez, kuvvetli mahal.” fikrinin ne kadar isabetli olduğunu yaşayarak görüyoruz. Zübeyir Ağabey ve Kutlular Ağabeyin görüşleri ışığında, merkezimizin kuvvetlenmesi için çalışmanın hepimizin görevi olduğunu düşünmek vazifemizdir. 

NOT: Dergilerle alâkalı ilânımızı ay sonunda bitiriyoruz. Sizler yeterli desteği bize verebilirseniz hizmetlerimizi azaltmak mecburiyetinde kalmayız. Bize söz verip rakam bildirmeyen gönüllülerimiz rakamlarını bildirirlerse bizde gerçekçi hesaplar yapabiliriz. Allah razı olsun.

...Ve bu haftaki mektubumuza geçiyoruz:

***

MEKTUP 

Sayın Mehmet Kutlular eşliğinde bütün Yeni Asya ailesi ve camiasına saygı, selâmlarımızı ve selâmların en güzel selâmı olan Allah’ın selâmı ile selâmlıyorum; Selâmün Aleyküm

Osmaniye 1 ve 2 nolu T tipi ceza infaz kurumunda yaklaşık olarak 1000 kişiyiz. Bu bin kişinin yaklaşık tamamı gazetenin yapmış olduğu güzel hizmetleri beğenmekteyiz. Beğenmekle kalmayıp gazetenize abone olmuş durumdayız. Biz de artık sizler gibi buralara Medrese-i Yusufiye diyoruz. İnanın, buraya gelince hayatımız manevî açıdan çok daha harikulâde hale geldi. Bundan dolayı Rabbime binlerce hamdü senalar olsun. Hiç olmazsa Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni bir nebze olsun anlamaya çalıştığımıza ve yapmış olduğu hizmetlerle çok güzel insanların kurtulmasına vesile olduğuna vâkıf olduk. Bu sebepten dolayı size bu mektubu yazma ihtiyacı doğdu. Değerli vaktinizi çok almadan Medrese-i Yusufiye’de ortaya çıkan çok güzel bir şiiri size gönderiyorum. Mümkün olursa yayınlarsanız çok sevinirim. Ayrıca bir ricada bulunmak isteriz. Osmaniye 2 nolu T tipi ceza infaz kurumunda B-9 koğuşunda 24 kişiyiz. Koğuş normalde 12 kişilik. Lâkin arkadaşlarımız hiçbir şeyi sıkıntı yapmıyor. Çünkü biliyoruz ki Rabbimiz her daim yanımızda. Yaklaşık 6 aydan beri cezaevi kütüphanesinde Risaleler olmasına rağmen bir türlü Risaleler koğuşumuza gelmiyor. Gelmediği gibi Nur damlalarından faydalanamıyoruz. Bu sebeple güzel hizmetlere vesile olması için koğuşumuz ve şahsım adına PTT kargo ile bir külliyat göndermenizi rica edeceğim. Eğer maddî olarak külfet olacaksa Medrese-i Yusufiyeden çıktıktan sonra size ücretini ödemeye de razıyım. Şahsî bilgilerimi de yazıyorum. 

Mektubumu aldığınıza dair bir cevap da verirsiniz çok sevinirim.

Not: Bütün koğuşumuzun (24 kişi) ayrı ayrı selâmları var. Rabbim hizmetlerini daim kılsın. Üstadımız ile Cennette buluşmayı nasip etsin. 

YUSUFLAR

Tek tek getirdiler bizi Medrese-i Yusufiye’ye

Bir katre sahip olduk Üstad’ın ruhuna haliyesine,

Keçelilerden sonra görülmedi böyle bir ruhiye

Dönülmüştü bu dâvânın başladığı medreseye…

Yusuflar yetişiyordu Rabbimin izni ile,

Yaşlar sağanak oldu durmuyordu gözlerde,

Gece gündüz sürekli duâlar vardı dillerde,

Teheccütsüz ve hacetsiz geçmiyordu hiçbir gece.

Kuyuda kalmadan olunmazdı Mısır’a hükümdar,

Bıçağın önüne yatmadan olamazdın fedakâr,

Üstad’ın çilesini çekmeden yapılmazdı mihmandar,

Olacaklar insanlara ya mihmandar ya da hükümdar.

Atıf  CANPOLAT, Osmaniye 2 Nolu T Tipi Cezaevi, B-9 Koğuşu

NOT: Mektuptaki isim ve adresler değiştirilmiştir.