Gerçekten salonun havası görülmeye değerdi. Kanaatimce alınan kararlar neşriyatımız açısından bir milât sayılabilir. Bu kararlar, 1992 yılından itibaren ilk başta yavaş yavaş, daha sonra hızlanarak devam eden lüks ve çok katlı binalarla hizmet etme fikrinin cemaatimizdeki yerini belirleyecektir. Maddî imkânlarımızı daha fazla neşriyat hizmetine yönlendirecektir. Yani gerçek mecrasını bulacaktır.

5 Kasım’da aldığımız kararla temsilci başına ödeyeceğimiz miktarın asgarî olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız. Gazetemizde yeniden başlayan resmî ilânlardan memnun oluyoruz. Ancak bu ilânlara güvenerek desteklerimizi azaltmamalıyız. 

Temsilciler toplantımızda konuştuğumuz temsilci, ağabey ve kardeşlerimizden edindiğimiz kanaat maddî-manevî her türlü fedakârlığa hazırlar. Yeter ki, gazetemiz gelişsin, çizgimizi koruyalım. Risale-i Nur’ların mesajını her şartta ulaştıralım. Şanlı mazimizi devam ettirelim. Zira, cemaatimizin çok şanlı bir mazisi var. Bu günlerde bizden ilgi bekleyen çok kardeşimiz var.

Bildiğiniz gibi, her yıl bu aylarda cezaevlerine hizmet gayesi ile takvim çalışması yapıyoruz. Bir iki gün içinde gazetemizde ilânlarımızı göreceksiniz. Bu vesile ile birçok yetkili ile görüştük. Maalesef bazı cezaevlerinde insan hakları ile hiç bağdaşmayan keyfî uygulamalar var. Bu uygulamalardan bir kaçı şöyle: Mahkûmların yakın akrabaları dahil, kim getirirse getirsin hiçbir yayını cezaevine sokmamak. Cezaevi koğuşlarının iki üç katı insanı aynı mekânda bulundurmak. Cezaevindeki mahkûm yakınlarının getirdiği çamaşırlar için adet ve renk belirlemek. Mahkûmlara cezaevindeki kantinden ihtiyaçlarını temine zorlamak gibi... Bunlar ilk aklımıza gelenler.

Takvim konusundaki dönüşlerinizi bekliyoruz. Bu yıl takvimlerimiz daha çok hizmete vesile olacak inşaallah.

Bu haftaki mektubumuzla sizleri başbaşa bırakıyoruz.

«««

MEKTUP

Saygıdeğer H. Muharrem Okur Ağabey, 

Bu mektubu size Ferizli (Sakarya) Cezaevi’nden yazıyorum. 27 Ekim tarihli yazınızı okuduktan sonra size mektup yazma ihtiyacı duydum. 

15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrası tutuklandım. İlçede küçük bir esnafım. 98 gündür tutukluyum. Dosyalarımın içeriğini herkes gibi bilemiyorum. Gazetelerden takip edebildiğim kadar, devlet de kimlerin yaptığını henüz tesbit edebilmiş değil. Sivil kanatta sadece Adil Öksüz ismini okuyoruz. Dosyalarımızın açılacağı günü hasretle bekliyoruz. Bu bekleyiş kolay olmuyor. Buraya girerken bir çocuğum vardı ve eşim hamileydi. Şimdi bir evlât daha verdi Allah, fakat bir kez bile koklayamadım. İşlerimiz bitmiş. Ailem icralarla uğraşıyor. Her şeye rağmen ümidimi kesmiş değilim. Koğuşumuza her gün Yeni Asya gazetesi geliyor ve sizin yazılarınız özenle okunuyor. İçimize bir ferahlık geliyor.  İbrahim Özdabak Ağabey’in çizimleri çok manidar. Prof. Dr. Ahmet Battal Bey’in 27 Ekim tarihli yazısındaki (31 Mart vak’ası) da güzel anlamlar taşıyor. 

Herbir yazar ağabeye teşekkür ve selâmlarımı iletirken, sizlerden bir ricam olacak. Cezaevinin güzel bir kütüphanesi bulunmakta. Fakat Cevşen ve Risale yok. Biz yakınlarımız vasıtasıyla veya cezaevi kantini vasıtasıyla tedarik edemiyoruz. Şayet bizim koğuşa ücretini buradan çıktıktan sonra ödemek şartıyla 5 adet büyük Cevşen ile Risale-i Nur Külliyatı gönderirseniz çok memnun olacağım(z) .

En derin şükran ve saygılarımla. 

Not: Cezaevi yönetimine de bu konudaki yardımlarından ve gösterdikleri anlayıştan ötürü teşekkür ederiz.

Ferizli Medrese-i Yusufiyesinden 

Osman ATIF

NOT: Mektuptaki isim ve adresler değiştirilmiştir.