O şekillenmeyi isimlendirmek gerekirse Siyasal İslâm fikriyatı idi. Necmettin Erbakan siyasî, Necip Fazıl bu hareketin fikrî lideri idi. 1976-1977 yılında üniversite hazırlık kurslarına katılmak için Isparta’dan İstanbul’a geldim. 1976-77 yılında Yeni Asya Gazetesi etrafında biraraya gelen kimselerle 2 yıl beraber kaldık. O iki yıl içerisinde Siyasal İslâm fikriyatı ile demokrasi fikrinin mukayesi imkânını buldum. Demokrasi fikriyatını benim hayat tarzıma ve fikir yapıma uygundu ve severek kabullendim. Bu fikriyatı benimsemem de daha önce birlikte yaşadığım kimselerdeki savunduklarını çok az yaşamaları hatta yaşamamaları idi. Daha sonra o hareketin fikir adamları diyebileceğimiz kimselerin gözlerimle gördüğüm haramları işlemeleri idi. Benim Siyasal İslâm fikrini bırakmam birlikte, en yakın akrabalarımdan çok kötü muameleler dönemi başlamış oldu. Yanına gittiğimiz yakın akrabalarımız Demokrat görüşün aleyhine fikirlerini söylerler, kendi görüşlerini tek doğru görüş olarak sunarlar, kabul etmezseniz kâfir yapmak dahil yaparlar. Farklı fikirlerdeki arkadaşlarınız, fikrini desteklediğiniz partinin taraftarları da bu sıralamaya dahildir. Ellerindeki mühürlerle, kendilerine taraftar olmayan herkesi mü’min kâfir diye damgalarlar. 1970’li yıllardan itibaren yaşayarak gördüğümüz Siyasal İslâm fikrinin verdiği zararları birlikte yaşamaya devam ediyoruz. Aşırı fikirlerin memleketimizi nerelere getirdiği ortada. Demokrat fikrini savunan bizlere göre bu tarladan bizim mahsül almamız çok zor, hatta imkânsız. 1976-1977 yılından itibaren bilfiil yaşıyorum. Bu yıllara kadar da böyle geldik. Siyasal İslâm gerçeğini yaşayarak gidiyoruz. 

Son referandum olayında gördük. Çok büyük bir kitle bizim sunacağımız fikirlerimizin arayıcısı. Demokrasinin olmazsa olmazları olan; hukukun üstünlüğü, insan merkezli, liyakat esaslı, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olan laiklik, fikir hürriyeti, her türlü baskıya karşı, hiçbir ideoloji dayatmayan, güzel ahlâk, sevgi saygı hâkimiyeti, güven vb. sayabileceğimiz bir çok güzel değerler. 

Yukarıda bahsettiğim konuların hayata geçirilmesi için çok fazla gayret edilmesinin lüzumuna inanıyorum. Bu konuda geç kalmanın ileride,  şahsî ve genel hayatımıza çok büyük zararı olacağını düşünüyorum.

***

Mektup 

Selâmünaleyküm, 

Öncelikle üzerime farz olan yüce Allah’ın selâmını sunarım. Nasılsınız iyi misiniz? İyi olmanızı Cenâb-ı Allah’tan niyaz ederim. Beni soracak olursanız hamdü senalar olsun bu günümüze binlerce kez şükür. 

Abi ben 26 yaşındayım. Üniversite son sınıfta okurken başıma bir olay geldi. Hak etmediğim yüksek bir ceza aldım. Yaklaşık 2,5 yıldır hapisteyim. Bu durumu siz de tahmin edersiniz ki bazen dayanılmaz bir hal alıyor. Allah işin aslını biliyor deyip kendimi bir nebze de olsa teskin ediyorum. Defalarca namaza başladım, fakat her ne eksikse bir türlü devamlılığı sağlayamadım. Bu yüzden takviye olmak için bir arayış içine girdim. Ve Risale-i Nur’u kendime rehber etmeye karar verdim. Ailemin durumu pek iyi olmasa da ücret karşılığında tüm Külliyatı temin ettiler. Ancak gelen kitaplarda sözlük yok. Okusam da anlamıyorum. Sizin yayınevinde basılan kitaplarda gördüm ki sayfalarda lügat var anlaması daha kolay. Eğer bu kardeşinize yardım ederseniz yani sizin yayınevinin Külliyatını bana gönderirseniz bu dar yerde beni çok mutlu edersiniz. Çünkü benim bu kitapları ailemden bir daha istemem mümkün değil. İmanımı kuvvetlendirmek için girdiğim bu uğraşta Allah Rızası için bana yardımcı olursanız ne mutlu bana. Bana kitap gönderirseniz elimdeki kitapları cezaevinin kütüphanesine vereceğime dair size söz veriyorum. Cevabınızı bekliyorum olumlu ya da olumsuz. Allah şimdiden hepinizden razı olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinizde olsun. Kalın sağlıcakla. 

Not: İnanın bir kere daha temin edebilecek olsam sizleri zahmete sokmak istemezdim. Cevabınız olumlu ya da olumsuz da olsa sizler iyi ki vardınız. Allah sizden razı olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun. 

Selim Ak,

Edirne F tipi cezaevi. 

NOT: Mektuptaki isim ve adresler değiştirilmiştir.