BİR HADİS
BİR YORUM
DOÇ. DR. ATİLLA YARGICI
“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını, yalan yemin ve şehadet ile yemek için o malları hakimlere (reislere, yetkili idarecilere veya mahkeme hakimlerine el altından) vermeyin.” (Bakara:2/188)
Bu âyet birçok toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da yaygın olan topumsal bir hastalığı tedavi ediyor.
Bugün insanlar haksız kazanç, haksız mal elde etmeyi kendileri için bir kâr olarak telâkki ediyorlar. Halbuki haram yollardan elde edilen mal, sahibi için hem bu dünyada, hem de ahirette büyük bir yüktür. Bu yükü kaldırabilmek zordur.
Bu âyet hem mahkemelerde yargıçlık yapan insanların vicdanlarına hitap ediyor, “Rüşvet almayınız” diyor, “Haksız bir insanı haklı göstermek için rüşvet almayınız” diyor; diğer taraftan “Hakimlere üç beş kuruşluk haksız dünya malı kazanmak için rüşvet vermeyin. Bunu temin etmek için yalan yere yemin edip, yalancı şahit tutmayın” mesajını veriyor.
Burada bir hakiminin haklı bir insanı haksız, haksız bir insanı haklı göstermesi, Allah nezdikdeki gerçeği değiştirebilir mi? Asla değiştirmez. Bu şekilde elde edilen mallar, Hazret-i Peygamberin (asm) hadislerinde “kıt’atün minennar” ateşten bir parça olarak nitelendiriliyor. O halde bu tür yanlış davranışlarla mal elde edenler, bu malı yiyenler, aslında ateş yiyorlar. Bu haksız yenilen malın cezasını Allah bu dünyada da, ahirette de verecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bir de devletin malını rüşvet ve yalanlarla, dolanlarla, hile ile yiyen insanlar var. Devletin malı, 70 milyon insanın malıdır. Bunda tüyü bitmedik insanların hakları vardır. Bu tür kul haklarıyla Allah’ın huzuruna gitmek, Allah’ın huzuruna kara bir yüzle çıkmak demektir. Allah’ın affetmeyeceği, ancak sahibinin hakkını helâl etmesiyle affedilecek olan böyle bir haksızlıktan yılandan akrepten çekiniyor gibi çekinmemiz gerekir.
Toplumda zenginliğin revaçta olması hiçbirimizi böyle bir haksız kazanca yöneltmesin. Devletin parasını çarçur etmek, kaçak elektrik kullanmak, kaçak su kullanmak, devleti dolandırmak en büyük günahlardandır. Bunları elde etmek için insanların idarecileri de yoldan çıkardığı, onlara çok yüklü miktarlarda paralar teklif ettiği biliniyor. Bu konuda alanın da, verenin de aynı haksızlığı yaptığı unutulmamalıdır. Bu dünyada sizi gören olmayabilir. Mahkemeleri para ile satın alabilirsiniz. Ama hiç kimseye haksızlık yapılmayan ve herkesin hakkının kılı kırk yararcasına dikkatle verildiği mahkeme-i kübradan hiçbir zaman kaçış yoktur. Zalimin zulmü yanına kâr kalmayacaktır. Haksız kazanç elde edenler, bu kazançlarının bir “ateş parçası” olduğunu o zaman görecekler, ama iş işten geçmiş olacaktır. Bu yüzden âyet bizleri kendi menfaatimiz için başkasına zarar vermek gibi haksızlıkları yapmaktan uzaklaştırıyor.
İşte bu milleti dindar yapmak isteyenlerin önüne engel konulmamış olsa, devleti dolandıran insanlardan eser kalmayacaktır. Ve birilerinin yem boruları kesilecektir. Kendi yem borularının kesilmesini istemeyenlerin “İrtica geliyor” diye İslâmı öcü gibi göstermeye çalışmasının anlamı şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bu yüzden bu milleti, bu toplumu sevenlerin toplumun dindar olmasını sağlamanın önündeki engelleri kaldırmaları birinci görevleridir. Allah başımızdaki başlara akıl ve fikir ve iz’an nasip etsin.