"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

O TARTIŞMAYA BİR BELGE DAHA

07 Ocak 2011, Cuma
Hatıra defterinde, 25 Kasım 1922 Cumartesi günü akşam namazı sıralarında Meclis dağılırken �Divan-ı Riyaset Odasında Kemal Paşa ile Bediüzzaman Molla Said-i Kürdî arasında bir mübâhase�ye şahit olduğunu ve bir saat devam eden konuşmaları kendisinin de dinlediğini anlatan Tönük, tartışmanın Bediüzzaman'ın yazdığı mektup üzerine başladığını belirtiyor.
 
PAŞA BEDİÜZZAMAN'I BEĞENMEDİ
 
Said Nursî'nin �İslâmı kurtardınız. Kur�ân�ı omuzunuza kaldırdınız. Kur�ân ise, her sahifesinde salât (namaz) ile emrediyor. Mâdem ki Kur�ân�ı böyle muhafaza ettiniz, onun emri olan salâta da Müslümanlar arasında devam edilmesi için teşebbüs etmeniz lâzımdır� dediğini aktaran Tönük, �Bir ara Bediüzzaman dışarı çıktı, Kemal Paşa Bediüzzaman'ı beğenmediğini söyledi� diye yazıyor.
 
Said Nursî Büyük Millet Meclisinde (1922-23)
 
GİRİŞ

Bugün vizyona girecek olan ve Bediüzzaman Said Nursî�nin hayatını anlatan �Hür Adam� filmi, beraberinde pek çok tartışmayı yeniden alevlendirdi. Kişiliğini, eserlerini ve faaliyetlerini tehdit unsuru olarak algılayan resmî ideoloji taraftarları başta olmak üzere; onu tanımayan ya da yanlış tanıyan kesimlerin �itiraz�larıyla 1 başlayan tartışma Habertürk gazetesinin 4 Ocak 2011 tarihinde yayınladığı arşiv belgesiyle yeni bir boyut kazandı.
25 Haziran 1918 tarihli Tanin gazetesinin haberine göre Bediüzzaman, yaklaşık 2 buçuk yıl süren Rusya esaretinden firarla İstanbul�a döndü. Ankara�ya gidinceye kadar geçen zaman zarfında Darü�l-Hikmeti�l-İslâmiye�ye öğretim üyesi olarak atandı ve �mahreç� payesi aldı. Yeşilay�ın kuruluşuna ve çalışmalarına katıldı. Muhtelif, ilmî konularda risaleler telif etti. Mondros Mütarekesinin ardından Mart 1920�de İngilizler İstanbul�u işgal ettiklerinde antiemperyalist karakteri gereği son derece sert bir metinle (Hutuvat-ı Sitte) o tarihte yeryüzündeki fesadın kaynağı olarak gördüğü İngiliz siyasetine karşı mücadele içine girmiştir. Esasında içtimâî bir konu olmakla birlikte, metnin muhtevası kuvve-i mâneviyeyi güçlendirecek unsurlardan oluşuyordu. Ve son olarak Anadolu�daki mücadelenin meşrûiyetine dair verdiği fetvayla bağımsızlık savaşını destekliyordu. Demek istediğimiz şu ki: Bediüzzaman, Yeni Said dönemine geçmişti ve faaliyetlerini bu dönemin karakterine uygun bir düzlemde sürdürüyordu.
9 Kasım 1922 tarihli Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesindeki kayıtlarda Said Nursî�nin Ankara�da, Mecliste olduğunu görüyoruz. İşte bugün öne çıkan tartışmalar da bu aşamada başlıyor. Şimdi maddeler halinde itirazları inceleyelim.2
1. İtiraz: Said Nursî Ankara�da bulunmamıştır.
Cevap:
a. 9 Kasım 1922 tarihli BMM Zabıt Ceridesi.3
b. 23 Kasım 1922 tarihinde M. Kemal�e yazdığı mektup.4
c. Birinci dönem milletvekillerinin şehadetleri5 Said Nursi�nin 9 Kasım 1922-17 Nisan 19236 tarihleri arasında en az 5 ay boyunca Ankara�da olduğunu kesin olarak ispat etmekle birlikte; yine bazı kaynaklara göre Ankara�ya geliş tarihi Ağustos ayının başlarına tekabül etmektedir.7
d. İlgili Zabıt Ceridesine göre Bediüzzaman�ın �hoşamedi� ile karşılanması için verilen önerge kabul edilmiş ve kendisi duâ etmesi için kürsüye dâvet edilmiştir. Ancak devamı için bir kayıt yoktur. Dolayısıyla Meclis�e hitap ettiğini ispat edecek belge mevcut değildir.
2. İtiraz: Said Nursî Ankara�ya M. Kemal�in dâvetiyle değil, kendi isteğiyle gelmiştir.
Cevap:
a. Üç defa Ankara�ya dâvet edilen Said Nursî İstanbul�da kalmakta ısrar etmiştir.8 Ancak Eski Van Valisi, o sırada milletvekili olan Tahsin Bey araya girince Ankara�ya gitmeye karar vermiştir.9
b. Ankara�ya gitmek hususunda kendisiyle istişare ettiği eski dostu Osman Nuri Efendi de muhtelif şahıslardan 18�den10 fazla dâvet aldığını ifade etmektedir.11 Ancak bu dâvet sahiplerinin kim olduğu belirtilmemektedir.
c. Her ne kadar davet sahibinin Ankara Hükûmeti, dolayısıyla M. Kemal olduğuna dair belge olmasa da, şu üç karîne Bediüzzaman�ın iddiasını ispat edebilecek durumdadır.
i. Said Nursî İstanbul�da geçirdiği yaklaşık dört yıl boyunca yeni bir döneme geçiş yapmış, siyaseti terk etmiştir. Ankara ona, içtimâî hayatın içinde yaşadığı yıllarda dahi teveccüh etmediği dünya nimetlerinden12 başka bir şey vermeyecektir. Dolayısıyla Ankara�ya gitmek gibi bir isteğinin olması akla yakın değildir.
ii. Aşağıda tafsilatı verilecek olan Bediüzzaman-M. Kemal tartışmasında M. Kemal söze �Seni buraya çağırdık ki�� diye başlamaktadır.
iii. Bediüzzaman, o dönemin sıradan insanlarından değildir. Burada tafsilatına giremeyeceğimiz 42 yıllık hayat serüveni hem Şarkta, hem de İstanbul�da tanınan ve saygı duyulan biri olmasını netice vermiştir. Özellikle İstanbul�daki son iki eylemi (Hutuvat-ı Sitte ve Millî Mücadele�yi meşrû ilân etmesi) Ankara hükümetinin dikkatini çekmiş ve Bediüzzaman Ankara�ya dâvet edilmiştir. Nüfuzuna Ankara�nın ihtiyacı vardır. Nüfuzunun varlığını ispat için ise, 1925 yılında Van�dan çıkarılıp, yolu bile olmayan bir köye (Barla) nefyedilmesi yeterlidir.
3. İtiraz: M. Kemal-Said Nursî görüşmesi olmamıştır.
Cevap:
1. Aralarındaki diyalog iki şekilde gerçekleşmiştir.
a. Mektup
i. Habertürk Gazetesinde yayınlanan belge13 açıkça ortaya koymaktadır ki Said Nursî, M. Kemal�e on maddelik bir mektup yazmıştır. Tarihçe-i Hayat�ta Kâzım Karabekir�in M. Kemal�e okuduğu iddia edilen mektubun bu olduğu anlaşılmaktadır. Yani mektubu M. Kemal�e K. Karabekir götürmüştür. Çünkü Nursî�nin Meclis�e gelişinden sadece 14 gün sonra kaleme alınan bu mektup, daha sonra baş kısmındaki hitap cümleleri çıkarılarak14 tabettirilen ve milletvekillerine dağıtılan beyannâmenin ilk hâlidir. Bu beyanname daha sonra birkaç küçük tashihle 19 Ocak 1923�te el ilânı olarak; bundan kısa bir süre sonra da Hubab Risâlesine dercedilerek neşredilmiştir.15
 
b. Yüz yüze görüşme
i. Yukarıda ifade ettiğimiz şekilde dâvet üzerine Ankara�ya gelen, Meclis oturumlarını izleyen Said Nursî gibi bir şahsiyetin dönemin Meclis Başkanıyla karşılaşmamış ya da konuşmamış olması akla uygun değildir.
ii. Bu görüşmelerle ilgili resmî bir kayda/belgeye henüz ulaşılamamıştır. Ancak görüşmelere şahit olan kişilerin hatıraları şimdilik bu iddiâyı ispat edecek güçtedir. Zira aynı hadise birkaç farklı kaynak tarafından hemen hemen aynı biçimde nakledilmektedir.
iii. Üç farklı görüşmeden bahsedilmektedir. Bu görüşmelerin tamamı yukarıda bahsi geçen mektuptan sonra gerçekleşmiştir. Çünkü: a) mektuptan önce bir görüşme olsaydı mektuba ihtiyaç kalmazdı. b) M. Kemal�in tepkisi, mektubu okuduğunu ve muhtevadan rahatsızlık duyduğunu göstermektedir.
iv. İlk görüşme 25 Kasım 1922�de,16 ikinci görüşme ertesi gün yani 26 Kasım 1922�de gerçekleşmiştir. Üçüncü görüşme ise Said Nursî�nin Ankara�dan ayrılacağı gün tren garında yapılmıştır.17
v. Meclisteki görüşmelerin şahitleri şunlardır: Siverek Mebusu Abdülgani Ensari, İstanbul eski müftülerinden A. Fikri Yavuz, Erzurum Mebusu M. Salih Yeşiloğlu, Erzincan Mebusu Hüseyin Aksu ve Van Defterdarı Tevfik Demiroğlu�dur.18
vi. Bu tartışmanın gün yüzüne çıkan ve belki de en ikna edici şahidi ise Şebinkarahisar Mebusu Ali Süruri Tönük�tür. I. ve II. Dönem Şebinkarahisar milletvekilliği ve TBMM başkan vekilliği yapan Ali Süruri19 hatıralarında Bediüzzaman-M. Kemal tartışması ile ilgili şunları söylemektedir (25 Kasım 1922): �Takrîben akşam namâzı sıralarında Meclis dağılırken baktım, Dîvan-ı Riyaset Odasında Kemal Paşa ile Bediüzzaman Molla Saîd-i Kürdî arasında bir mübâhase var. Ben de dinledim. Bir saat kadar imtidad etti. Mübâhasenin ibtidâsı; Bedîüzzamân�ın Kemâl Paşa�ya ve dahâ ba�zı arkadaşlara yazdığı mektubda, namaz kılmalarını tavsiye etmesinden� Kemâl Paşa, meâl-i mektûbun siyâsete derkâr olan mahâzîrinden ve hiç olmazsa yalnız kendisine yazılsa idi bu mahzûrun o kadar vârid olmayacağından bahisle Bedîüzzamân�a darıldı. Bedîüzzaman da bu mahzûru düşünemediğini i�tirâf etdi. Bedîüzzamân da, evvelce biraz haşînce söylüyor idiyse de sonra te�vil ve tehaffüf etdi. Ve aralarındaki kırgınlık zâhiren zâil oldu gibi ise de herhâlde iki taraf da birbirine muğber kaldılar zan ederim.� 20
4. İtiraz: Said Nursî M. Kemal�e iddia edildiği kadar şiddetli karşılık veremez.
Cevap:
a. Kronolojiye baktığımızda henüz M. Kemal�in �Atatürk� olmadığı bir dönemden bahsedilmektedir. Cumhuriyet ilân edilmemiştir. Türkiye�nin bugüne kadar gördüğü en demokratik anayasası yürürlüktedir ve en çoğulcu meclisi iş başındadır. M. Kemal�in bütün ipleri eline aldığı günler henüz başlamamıştır.
b. Said Nursî�nin hayat hikâyesi bu türden şecaat örnekleriyle doludur. Detaylara girmeyeceğiz ama; daha çocuk yaşta medrese hocalarına, Hamidiye Alaylarının en gaddar paşası Miran Aşiret reisi Mustafa Paşa�ya, ilk İstanbul seyahatinde (1907-9) payitahta ve Divan-ı Harp Reisine, esaret günlerinde Rus Ordusu komutanına ve işgal altındaki İstanbul�da İngilizlere karşı gösterdiği şecaat göstermektedir ki, Bediüzzaman için �hakkın hatırı âlîdir.�21
 
Said Nursî ile Mustafa Kemal'in Birinci Meclis'teki görüşmelerine şahitlik eden 1. ve  2. dönem milletvekillerinden Ali Sürûrî TÖNÜK'ün hâtıra defterinden ilgili satırların yer aldığı bölümler. Hâtıra Defteri, Ankara'da Millî Kütüphânede, 06 mil YZA 9487'de kayıtlıdır.
 
 
 
 
 
 
Said Nursî'nin ilk Büyük Millet Meclisi'nde alkışlarla karşılandığını, kürsiye dâvet edilerek Türk ordusunun zaferi için duâ ettiğini bildiren "Zabıt Ceridesi"nin aslı.
 
 
 
Bediüzzaman'ın Meclis'te, mebuslara hitaben yaptığı 10 Maddelik konuşması. Bu beyannameyi daha sonra Meclis'te dağıtmıştır.
 
 
 
SONUÇ

Bediüzzaman�ın M. Kemal�le olan mücadelesi kişisel bir mücadele değildir. Bir fikir, inanç, medeniyet mücadelesidir. Bu sebeple tartışmaları bu merkezde sürdürmek gerekmektedir.
Gerçeklerin ortaya çıkması için devletin, Genelkurmay arşivi başta olmak üzere bütün arşivleri, araştırmacıların istifadesine şartsız olarak açması ve belgeler üzerindeki karartmayı kaldırması gerekmektedir.
Bütün bu tartışmaların ya bizzat veya neticesi itibariyle hayra vesile olacağına inancımız tamdır.
 
DİPNOTLAR
 
1- Bu itirazları yapan kesimler resmî ideolojinin memurları tarafından isnat edilen birkaç iftirayı tekrarlamakta ve ortaya yeni bir şey koyamamaktadırlar. En önemlisi de davaları reaktif (=tepkisel=menfî) olmakla maluldür.
2- Bu konular hakkında Said Nursî�nin otobiyografisi hükmünde olan Tarihçe-i Hayat eserinde anlattıkları bizim için yeterli olmakla birlikte muterizlerin ikna edilebilmesi için mümkün olduğunca tarafsız kaynaklara müracaat edilecektir.
3- Abdülkadir Badıllı, BSN. Mufassal Tarihçe-i Hayatı, C. 1, İttihat Yay. İst. 1998, s. 538.
4- Habertürk Gazetesi, 4 Ocak 2011.
5- Badıllı, s. 557.
6- Nursî�nin Ankara�dan Gebze istikametine aldığı tren bileti bu tarihte düzenlenmiştir ve 21 Nisan�a kadar geçerlidir. Dolayısıyla yolculuğun bu 5 gün içinde başlamış olması gerekmektedir.
7- Badıllı, s. 539. Abdülkadir Badıllı, Abdülgani Efendi�nin hatıralarından hareketle Bediüzzaman�ın Ankara�ya Kurban Bayramından hemen önce geldiğini ifade etmektedir. Ancak tarih çevirmedeki hata dolayısıyla Kasım ayında geldiğini iddiâ etmektedir. Hâlbuki Milâdî 1922 yılının Kurban Bayramı 4 Ağustos tarihindedir. (Bkz. TTK�nun tarih çevirme kılavuzu.)
8- Bu dâvetlerin telgrafla yapıldığı ifade edilmekle birlikte henüz bu telgraflara ulaşılamamıştır.
9- Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, Yeni Asya Yayınları, İst. 1988, s. 239.
10- Bu sayının abartılı olduğu kanaatindeyiz. Nursî�nin verdiği üç sayısını doğru kabul ediyoruz.
11- Şahiner, s. 240.
12- Makam, servet ve şöhret. Ki, zaten M. Kemal�de onu ikna için bunları teklif etmiştir, ama red cevabı almıştır.
13- 4 Ocak 2011.
14- Mektupta Nursî, M. Kemal�e �İslâm âleminin kahramanı [İslâm kahramanı değil!]� olarak hitap etmektedir. Bu hitap o gün için normal karşılanması gereken bir hitaptır. Çünkü henüz aralarında bir diyalog geçmemiştir; Said Nursî muhatabının mahiyetini bilmemektedir. Ancak Ankara�da kaldığı 5 aylık zaman zarfında M. Kemal ile olan konuşmalarından ve gözlemlerinden hareketle muhatabının kim olduğunu fark etmiş ve onunla siyaset yoluyla mücadelenin imkânsızlığını�hadis-i şerif�in işaretiyle�görerek Ankara�yı terk etmiştir. Mektubun esas muhtevası, baştaki hitap cümleleri çıkarılarak �çünkü artık a) genele hitap etmektedir, b) M. Kemal�in İslam âleminin kahramanı olmak gibi bir derdi olmadığını görmüştür�neşredilmiştir.
15- Şahiner, s. 247-249.
16- Bkz. Ali Süruri�nin günlüğü. (http://www.risaletashih.com/index.php/iir-koeesi/645-bir-bediuezzamanm-kemal-goeruemesi-belges)
17- Şahiner, s. 250.
18- Badıllı, s. 557.
19- Bugüne kadar bu konuda ortaya çıkan belgeler arasında en dikkate değer olan Ali Süruri�nin hatıratıdır. Çünkü a) Süruri II. Dönem de milletvekilliği yaptığına göre M. Kemal�in tarafında yer alan bir kişidir, b) 1926�da vefat eden Süruri sonraki tarihlerde Bediüzzaman�la rejim arasındaki mücadelenin farkında olmadan yani herhangi bir ideolojik angajmana girmeden şahit olduklarını kaleme almıştır.
20- http://www.risaletashih.com/index.php/iir-koeesi/645-bir-bediuezzamanm-kemal-goeruemesi-belges
21- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İst. 2008, s. 421, 422.
Okunma Sayısı: 7628
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ali sururi tönük

    19.2.2012 00:00:00

    ben ali sururi tönük , torununun oğluyum .bu ismi taşımak benim için önemlidir.yukarıdaki resim aile albümümde var.büyük dedemden kalan önemli bir hatıradır.

  • Bilâl Tunç

    30.11.2011 00:00:00

    Sayın Dr. Niyâzi Ünver,
    Bugün TBMM websitesinde Karahisârişarkî meb’ûsu Ali Sürûrî Efendinin II. yasama döneminde I. dönemdekinden farklı bir fotoğrafı olabilir mi diye baktım.. Varmış. Yâni, Y. Asya’nın bastığı resim Ali Sürûrî (Tönik)’e âid.. 129. sayfada. http://www.tbmm.gov.tr/TBMM_Album/Cilt1/index.html

  • Dr. Niyazi Ünver

    8.1.2011 00:00:00

    Sayın Bilal Tunç,

    İlginize çok teşekkür ederim. M. Armağan’ın e-mail adresine de bu bilgi ve belgeleri ben gönderdim ve Türk Tarih kurumu’n da basılacağını söyledim.

  • Mehmet Selim PARLAKOĞLU

    7.1.2011 00:00:00

    Bediüzzaman’ın nefiy tarihi 1925 değil1926 yılıdır.Selamlar....

  • Bilâl TUNÇ

    7.1.2011 00:00:00

    Tebrîke değer bir çalışma olmuş.. Bir düğüm dahâ çözülmüş..
    Varsa şâyet, 26 Kasım 1922’de yapıldığı belirtilen 2. görüşmenin belgesi de konulsa..

  • suna durmaz

    7.1.2011 00:00:00

    Araştırma harika Allah razı olsun.Görünen o ki Cumhurbaşkanlığı arşivi açılsa kör düğüm çözülecek hakkın hatırını yüksek tutan insaflı akademisyenlerin araştırma başlatması lazımdır. Üstadın müjdelediği bahar günleri çok yaklaştı hamd olsun!

  • Yakup ALKAN

    7.1.2011 00:00:00

    Araştırmayı yapanlardan Allah (c.c) razı olsun. Mesleği husumet olanlara güneş gibi hakikatler ancak böyle gösterilebilir. Muhabbet Fedailerine ne bu yakışır...

  • Dr. Niyazi Ünver

    7.1.2011 00:00:00

    Ali Süruri’nin hatıraları bulan ve yayına hazırlayan benim. Eser hatırat değil belli dönemler arasında tutulmuş günlüktür. Meclisteki Günlerim2 adıyla basıma hazırlanmış ve Türk Tarih Kurumu yayınları arasında yayımlanması için basım kararı alınmıştır. Ayrıca burada yayımlana belgeler ve okumalar da bana aittir. Ben de adımın bir köşede yayımlanmasından menun olurdum. Ayrıca bu konuyla ilgili haberler Ayrıntılı olarak bugünkü Yeni Şafak gazetesinde benimde adımı zikrederek yayımlanmıştır.

  • Dr. Niyazi Ünver

    7.1.2011 00:00:00

    Ayrıca Ali Süruri diye resmini koyduğunuz şahıs büyük ihtimalle Ali Sürûrî’nin resmi değil. Çünkü meclis albümünde bir tek resmi var o da sarıklı ve gözlüksüz.

  • Bilâl TUNÇ

    7.1.2011 00:00:00

    ZARÛRÎ AÇIKLAMA 1
    Dr. Niyâzi ÜNVER Beyi değerli çalışmasından ötürü candan tebrik ediyorum.
    Bu, GÜNLÜK veyâ HÂTIRA Defterine âid, belge ve yeniyazıya çevrilmiş şekli, Y. Asya’ya tarafımdan ulaştırıldığından, istifhâmları gidermek için biraz açıklama yapmak durumundayım.

  • Bilâl TUNÇ

    7.1.2011 00:00:00

    ZARÛRÎ AÇIKLAMA 2
    Ali Sürûrî TÖNİK’in Günlüğünden, 23 ve 25 Kasım 1922 günlerine âid iki belge 4 Ocak 2011, sâat 23.25 sularında e-mail adresime geldi.. Ertesi sabah Belgelerin önemine ve âciliyetine binâen ilgileneceklerini düşündüğüm bâzı kişilere, gönderdim. Kendim de üzerinde çalışmaya başladım. Hayli uzunca bir mesâîden sonra, doğrusu yanlışı ile 5 Ocak akşamı 21.05de www.risaletashih.com a girdim. Ve linki http://www.risaletashih.com/index.php/iir-koeesi/645- çeşitli arkadaşlara ve Y. Asya’ya gönderdim.

  • Bilâl TUNÇ

    7.1.2011 00:00:00

    ZARÛRÎ AÇIKLAMA 3
    6 Ocak sabâhı Mustafa ARMAĞAN’ın yaptığı TV programını videodan seyredebildim. Değerli araştırmacı, Ankara Millî Kütüphânedeki Ali Sürûrî Beye âid Hâtıra Defterine onu satan sahaf vâsıtasıyle ulaştığını söyledi.
    7 Ocakta baktım, Y. Asya manşete almış.. Gündüz başka işlerim dolayısıyle internete 17.00’ye doğru ancak girebildim. Dr. N. ÜNVERin sitem ve tashîhini okuduktan sonra Y. Şafak’ın da mâhud görüşmeyi gündemine taşıdığını o zaman öğrendim.

  • Bilâl TUNÇ

    7.1.2011 00:00:00

    ZARÛRÎ AÇIKLAMA 4
    Mesele kısaca bundan ibârettir. Yânî; M. Armağan’ın da, Dr. N. Ünver’in de, RisaleTashih ve Y. Asya’nın da kaynakları ayni fakat çalışmalar bağımsızdır.. Zâten Y. Şafak’da çıkan Belge ve yeniyazıya çevrilmişi ile Y. Asya ve R.Tashih’dekiler dikkatli bir şekilde karşılaştırılırsa durum anlaşılacaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı