"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

MEHMET ÂKİF ERSOY'UN AİLE HAYATINA AÇILAN PENCERE Gönüllü sürgün Mehmet Âkif Ersoy'un Mısır mektupları gün yüzüne çıktı

09 Ekim 2011, Pazar
Mehmet Âkif Ersoy ülkesinin kurtuluşu için yazdığı İstiklâl Marşı’nı vatanında dinleyemeden gönüllü sürgün olarak Mısır’a gitti.

 Ersoy 1922-25 yılları arasında hak etmesine rağmen maaşını alamıyor, işsiz ve maaşsız yaşıyordu. Üstelik yeni hükümet onu polisçe izletiyordu. Bütün bu yorgunlukların ve üzüntünün ardından Ersoy 1926 yılında on sene dönmemek üzere gönüllü sürgün olarak Abbas Halim Paşa’nın dâvetine uyarak Mısır’a yerleşti. Halim Paşa’nın çocuklarına özel dersler vermenin yanında Mısır Üniversitesi’nde Türk Edebiyatı derslerine girdi. On senelik zaman zarfı içinde Sahafat’ın “Gölgeler” kitabını yazdı. Kur’ân tefsiri yaptı, ancak yanlışlıklar yapabileceği endişesiyle yayınlamadı. Mısır’dan ailesine pek çok mektup yazdı. Cumhuriyetle yaşıt mektuplar bugün gün yüzüne çıkabildi. Mısır’da bülbül sesine hasret kalan Ersoy’un mektupları “Firaklı Nağmeler” adında bir kitapla neşredildi.

“PARANIN LÜZUMLU OLDUĞUNU ÇOK GEÇ ANLADIK”
Mehmet Âkif Ersoy Mısır’a manevî olduğu kadar maddî sıkıntılar yüzünden de gider. Mısır’da Halim Paşa’nın çocuklarına özel dersler verir. Buradan Damadı Ahmed Bey ve Kızı Suad Hanım’a ve torununa mektuplar yazar. Damadıyla olan mektuplaşmalarında kızı Suad’ın iktisatlı olduğu yönünde bir yazışma geçer. Ve Ersoy, damadına “Suad’ın muktesit oluşu çok iyi bir hadise. Dünyada para kadar lüzumlu bir şey daha olmadığı için onu idare eli harç etmek en ziyade aranılacak şeydir. Biz bu hakikati çok geç anladık” der. Bilindiği gibi Ersoy İstiklâl Marşı’nı yazdıktan sonra kendini ülkenin zenginleri arasına taşıyacak parayı reddetmiş, aldığı parayı şehit yakınlarına bağışlamıştır. Ve üç sene işsiz yaşamıştır.

TEK ÇOCUK ŞİİRİ FERDA’YA
Ersoy’un mektuplarında hiç aksatmadan kızı Suad’a sorduğu torunu “Ferda”dır. Kızı Suad “Vatan Şairi” Ersoy’dan torunu için bir şiir yazmasını ister. Ersoy da “Eğer meşguliyetim başımdan aşkın olmasa dediğin gibi oturur o kız için uzun boylu bir şiir yazardım” der. Yazışmalarında zaman içinde büyüyen Ferda’nın marifetlerini yazması konusunda kızına isteklerde bulunur. Ersoy uzakta da olsa adeta Ferda’nın üstüne bir melek gibi eğilir. Asker olan damadı Ahmed Bey’in Milas’a gitmesi onu endişelendirir. Çünkü o dönemlerde sıtma hastalığı yaygındır. Mektuplarında Ferda’ya sıtmanın ilâcı olan “kinin” yutturmalarını ister. Aradan kaç mektup gitti geldi bilinmez, ancak Ersoy sonunda tek ve ilk olarak bir çocuğa şiir yazar. İşte o şiirden bir dize “Ferda Kadın, Ferda Kadın / Ben görmeden sevdim seni / Sen galiba, gördün beni / Pek ihtiyar hoşlanmadın!.” Şiirin sonuna ise “Zira yarın dünden güzel” diyerek içinde bulundukları gönüllü sürgünlük halinden bir umut kapısı aralar.
“FİRAKLI NAĞMELER YAZMA!”
Kızıyla müşfik baba olarak yazışan Ersoy’un hassas bir insan olduğu anlaşılır. Suad’a bir mektubunda annesinin kendisini çok özlediğini söyler, ancak hasretlerini daha da arttırmamak için “Sen firaklı nağmeler yazma” der. Çünkü kızlarından ve vatanlarından ayrı olmaları kendilerini daha da hassaslaştırmıştır. On seneye yakın Mısır hayatında kaç mektup yazıldı bilinmez, ancak mektupların en iyi ihtimalle 25 gün gibi bir sürede birbirlerinin eline ulaştığı düşünülürse sıkıntılı bir durumun olduğu çok bariz. Lâkin mektuplarda bazen aksamalar olur. Bu aksamalar dolayısıyla Ersoy, kızına “Kusurumuzu, bu sefer de affını rica ederiz” diyebilecek kadar kibar insan. Bazen mektupların cevabının gelmesi iki ayı bulabiliyordur. Böyle durumlarda cevabın gelmesiyle evi düğün bayram coşkusu alır. Tabi on senelik zaman içinde sitem mektupları da yazılır: “Hele bu bayram iki satırlık olsun bir şey yollamayışınız bilhassa anneni mahzun etti. Hemen kalemi eline al, sıhhatinize, rahatınız hususiyetle Ferda’ya dair bize malûmat ver”. Ama ardından baba şefkati ağır basar “Kuzum, evlâdım mektup yazın bizi uzun boylu bekletmeyin” diye mektubu bitirir.
“VATAN KÜLLDÜR Kİ TECEZZÎ KABUL ETMEZ”
Damadı Ahmed Bey ve kızı Suad Hanım’a hayatın zorlukları karşısında uzak olsa dahi manen destek veren Ersoy bunu mektuplarına da yansıtır. Damadı şark hizmetine gitmek üzereyken yazdığı mektupta “Vatan külldür ki tecezzî kabul etmez: Şarkı garbı şimali ve cenubu kâmilen nazarımızda bir olmalıdır. Uzak yakın, soğuk sıcak dememeli, elimizden geldiği kadar hatta bunun fevkinde olarak fedakârane çalışmalıyız. Başka türlü ne yaşamak, ne de memleketi yaşatmak imkânı yoktur”. Ersoy aynı zamanda kızı Suad medenî şehirlerden uzak yerlere gitmekten şikâyet edince kendisine İngilizlerin Afrikalara gelerek çektikleri sıkıntıları anlatır. Ve ekler: “Biz İstanbul’dan çıkıp Bursa’ya gitmeyi felâket sayıyoruz”. Belki de Ersoy vatanından uzakta olmanın acısını bu anlayışla teskin ediyor.

“TAYIN FOTOĞRAFINI ÇEKİN GÖNDERİN”
Veteriner olan Ersoy kızının beslediği hayvanların sağlıklarını sıhhatlerini de sormadan geçemez. Kimi zaman bir tavuğu, kimi zaman bir ineği sorar. En çok da kısraklarına hayran kalır. Hatta taylarına isim bile gönderir “Kısrağınız yaramaz mı? Görmeden bir muhabbet uyandı. Hakikat insan kulaktan da aşık oluyor! Yeni tayınız geldi mi? Adını rengine göre koyun al yahut doru ise ‘şafak’; kır ise ‘fecir’; yağızsa ‘fellah’ olsun sizin hatırınıza daha güzel isimler gelirse koymakta hiç tereddüt etmeyin” der ve ekler “Kasabanıza fotoğrafçı gelir gelmez onun da resmini mutlaka isterim”. Bazen de hayvanların durumundan damadının tayin olup olmadığını anlar; “Başka tarafa nakil takarrur etti mi? Suad’ın ‘Bütün tavukları kestik yedik’ demesinden hareketin mukarrer olduğu anlaşılıyor.”

“TAHTA KURULARI MİSAFİRİMİZE İKRAMDA İLERİ GİTMİŞLER”
Eşref Edip Fergan’ın bir iş dolayısıyla Mısır’a geldiğini ve kendilerinde misafir kaldığını söyleyen Ersoy kendi durumlarını anlatan acıklı bir anekdot anlatır: “Tahtakuruları, sivrisinekler misafire ikramda biraz ileri gitmiş olacaklar ki, iki gün sonra biçarenin gözleri kan çanağına dönmüştü! Cibinlik istedi. ‘Sen de bizim gibi başını yorganının altına çek’ dedik. Bizden bir faide çıkmayacağını anlayınca gitti Mısır’dan cibinlik aldı. Şimdi uykusuzluktan şikâyeti yok.”

Hasan hüseyin kemal

[email protected]

Okunma Sayısı: 5853
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • perihan

    7.3.2014 18:42:00

    Allah sizden razı olsun beni büyük bir yükten kurtardınız Benim gerçek adın rabia...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı