İslâm dininin kesinlikle demokrasiye aykırılık teşkil etmediğini, bilâkis demokrasiyi içinde barındırdığını anlatan Prof. Bünyamin Duran da, İslâm toplumlarında demokrasiye geçme konusunda ciddî bir arzunun bulunduğunu aktararak, buna örnek olarak ise Ortadoğu'da gerçekleşen Arap baharını verdi.

 

 

Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, evrensel din olan İslam’ın insanların refah ve mutluluğunu hedeflediğini belirterek, “İslâm dini dünya barışı için önemli bir şans” dedi.
Azizoğlu, Hollanda Göçmenler Konsorsiyumu tarafından Lahey’de düzenlenen “İslâm ve Demokrasi Sempozyumu: Türkiye ve Endonezya” konulu uluslar arası sempozyumda yaptığı konuşmada, İslâm Rönesansı’nı başlatma girişimlerinin başarılı olamadığını ifade ederek, İslâm’ın 21. yüzyılda yeni bir yönelime ihtiyacı olduğunu, bu yönelimin ne olacağının ise İslâm ülkeleri bilim entelektüelleri tarafından oluşturulacak ortak yaklaşımla belirlenebileceğini söyledi. İslam dinin dünya barışı için önemli bir şans olduğunu, bu yüce dinin mensuplarının ulusal veya uluslararası arenada toplumsal barışın ve huzurun sağlayıcısı olmaları gerektiğine işaret eden Azizoğlu, İslam’ın Avrupa ve bütün uluslar arası medeniyetler ittifakını çatısı altında birleştirecek bir felsefi kardeşlik ve barış projesine öncülük edebileceğini anlattı. İslâm’ın demokrasiye aykırılık teşkil ettiği yönündeki tezleri şiddetle reddettiğinin altını çizen Azizoğlu, “İslam dininde Müslümanlara verilen emirlerde helâl ve haram insana ve insanlığa asla zarar verilemeyeceğini, hatta bireyin kendi vücut ve organlarından dahi dinen sorumlu olduğunu şart koşar. O zaman gerçek müminler bulundukları her ortama sadece barış huzur ve demokratik bir ortam sağlarlar. İslam demokrasiyle uyum sağlar” dedi. Günümüzde ekonomik gelişmenin dayanak noktasını oluşturan bilgi teknolojisinin görmezden gelinemeyeceğine de vurgu yapan IUC Başkanı, yeterli entelektüel birikime sahip Müslümanların bu bilgi devriminin bir parçası olması için birlikte hareket etmeleri gerektiği üzerinde durdu. “Bu konuda sivil toplum ve üniversite platformundan sağduyulu ve mantıklı bir şekilde faydalanılmalıdır” diyen Azizoğlu, şöyle konuştu: “İlk olarak, bir yandan toplumlarımızın İslâmî inanç ve düşünce sistemine uygun sosyal dokusunu korurken diğer yandan devam eden bilgi devrimini kolektif olarak yakalayarak gelişim sağlamak için ihtiyacımız olan istekliliği hepimizin içine yerleştirmeliyiz. Modern zamanlarda yüksek öğretim kurumları, bir ulusun kültürel ve sosyal kimliklerinin evrimleşmesi için tetikleyici nitelik taşıyan kurumlar olarak bilinmektedir.” 

 

İslam dininin kesinlikle demokrasiye aykırılık teşkil etmediğini, bilâkis demokrasiyi içerdiğini anlatan Prof. Bünyamin Duran da başta Ortadoğu’daki ülkeler olmak üzere İslam toplumlarının demokratikleşmesinde Türkiye’nin öncü bir rol oynayabileceğini söyledi. Türkiye’nin bu konuda yeterli entelektüel birikim ve tecrübeye sahip olduğunu kaydeden Duran, zaten bazı Ortadoğu ülkelerinin de Türkiye’yi örnek almaya başladıklarını ifade etti. İslâm toplumlarında demokrasiye geçme konusunda ciddi bir arzunun bulunduğunu aktaran Duran, buna örnek olarak ise Ortadoğu’da gerçekleşen Arap baharını verdi. “Türkiye’nin İslami değerlerle demokratik değerler arasında kurduğu paralelliğin İslâm dünyasında büyük bir motivasyona yol açtığı” düşüncesini dile getiren Prof. Duran, “Müslümanlar artık ‘hem İslâmî değerlerimizi yaşarız hem de demokratik haklarımızı kullanırız’ demekteler. Bu konuda kesinlikle Türkiye’yi örnek almaktalar. Libya, Tunus, Mısır hatta Suriye bile Türkiye’yi örnek alıyor” diye konuştu.