"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mısır Nil’le hayat buluyor

25 Ocak 2011, Salı
BALIKESİR'DE çarşıda gezerken karşıma çıkan öğretim görevlisi Halil Alkan Hocamın Mısır üzerinden umre teklifi bana çok ilginç ve cazip geldi. Yurt dışına gitmeyi arzuluyordum, ama önce Almanya’ya gitmek gibi bir fikrim vardı. Buna rağmen neden olmasın, dedim.

Yaşım 50 olmuştu… “Necdet Hoca daha ne düşünüyorsun o mukaddes topraklara gitmek için eline bir fırsat doğdu bunu kaçırma” dedim kendi kendime... Nefis ve şeytan hemen devreye girdi: “Evine doğalgaz döşeteceksin, balkonu da PVC ile kapatacaksın, kızın Merve de SBS sınavına girecek” dedi. Birden irkildim ne oluyor diye. Hayırlı işlerin çok muzır manileri olurmuş. Halil Hocama “Düşünelim” diyerek ayrıldım. Aslında çok sevinmiştim. Eşime önceleri söylemedim, daha sonra sürpriz yaparım diye. Hemen internete girdim pasaport almak için gerekli evrakları öğrendim. Ama bir türlü karar veremiyordum. 3 ay sonra Halil Hocamla tekrar karşılaştığımda tekrar sordu “Geliyorsun değil mi?” diye. “Bakalım” diye cevap verdim. Aynı gün akşamı eşim Rabia Hanıma akşam çay içerken “Umreye gidelim mi?” diye sordum. Önce durakladı, “Şaka mı yapıyorsun?” dedi. Ben ciddî olduğumu söyleyince, “Ben daha hazır değilim” dedi. “O zaman hazırlan önce Mısır’a ardından mukaddes topraklara umre’ye gidiyoruz” dedim.
Hazırlıklara başladık. Önce kendime bir ihram aldım, ardından diğer malzemeleri tamamlayıp Balıkesir’den İstanbul’a gittik. Havaalanına giderek acentemizin rehberliğinde kafilemizle birlikte Mısır Hava Yolları uçağına bindik. Mukaddes topraklara yolculuk başlıyordu. Kemerlerimizi bağladık… “Bismillah Tevekkeltü Al-Allah“ dedik ve uçağımız havalandı. Çok heyecanlıydık.  Uçağın TV ekranı açıldı ve ilk olarak Peygamberimizin (asm) yolculuğa çıktığı zaman okuduğu âyet-i kerime ekranda Arapça olarak gözüktü ve hoparlörden yüksek sesle okundu… 
“Sübhânellezî sahhara lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehû mukriniyn.
Ve innâ ilâ rabbinâ le münkalibûn.”
(Allah’a hamd olsun. Bu vasıtayı bizim emrimize veren Allah’ı tesbih eder, yüceltirim. O bunu yaratmasa biz ona sahip olamazdık. Şüphesiz bizler Rabbimiz’e döneceğiz.)
Biz de duâya amin diyerek tekrarladık. Yaklaşık 2.5 saatlik bir yolculuktan sonra Mısır semalarına geldik. Nil nehri gözüktü. Nil nehrinin etrafı yemyeşil diğer bölgeler ise çöl. Kahire Havaalanına indik. Banka şubesinden Mısır parası (Cüneyh) aldık. İşlemlerimizi tamamlayıp rehberimiz eşliğinde kalacağımız Delta Piramit Otel’e doğru yola çıktık. Otele gelip yerleşiyoruz. Otellerde Nil Nehrinin arıtılmış suyu kullanılıyor. Rehberimiz, “Bu suyu içmeyin, dışarıdan satın alıp için” dedi. Biz de öyle yaptık. Sabah kalktığımızda 7. kattaki odamızın penceresini açınca bir sürprizle karşılaştık. Dünyanın 7 harikasından biri olan Piramitler muazzam bir görüntü oluşturmuştu.
 
GİZA’NIN GİZEMLİ PİRAMİTLERİ!
“İnsan zamandan korkar, zaman ise piramitlerden.” Kahire’de ilk gün yoğun bir program bizi bekliyordu. Rotamız Giza bölgesi. Dünyanın yedi harikasından biri olan bu bölge Kahire’nin ve Nil’in batı kıyısında kalıyor. Bir vadi içerisinde bulunan ve yıllardır birçok gezginin Mısır seyahatine çıkmasına sebep olan piramitler bu bölgede bulunuyor. Bugün bunca teknolojik imkâna rağmen, piramitlerin bir benzeri yapılamıyor.
Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır’daki Keops Piramididir. Mısır’ın başşehri Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır. Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos Piramitleri bulunmaktadır. Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır. Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır’ın 4. Sülâle devri hükümdarlarından Keops’un mezarıdır. İkinci büyük piramit, Keops’un kardeşi olan ve o öldükten sonra firavun olan Kefren’e aittir. Küçük piramit ise M.Ö. 2500’lü yıllarda hüküm süren Mikerinos’a aittir. Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en haşmetlisi olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de “Dünyanın Birinci Harikası” olma niteliğine hak kazanmıştır. Piramitler, firavunun mumyası ile hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki san’at eserlerini; kral, kraliçe, prens heykellerini de içlerinde saklıyordu ve bu eşsiz hazineleri saklamak için yapılmışlardır.
Bu piramitler dünyanın yedi harikası içinde günümüzde sağlam kalan tek yapıdır. İnsan aklı, çölün ortasında, 800 km. uzaktan getirilmek sureti ile her biri 10 ila 15 ton arasında değişen, sadece birisinde 2,5 milyon taşın üst üste konulması ile 300 yılda meydana getirilmiş devasa yapıtın sırrını hâlâ çözebilmiş değil. Tarihin en önemli medeniyetlerinden birinin doğduğu ve izlerini taşımaya devam eden bu topraklar her sene tam 5 milyon turisti ağırlıyor.

3000 yıllık ibretlik Firavun cesedi

MUSA Aleyhisselâm, Firavun’u dine dâvet etti. Firavun kabul etmedi. Yanındaki veziri Haman’a sordu. O da; “Musa, büyük sihirbazdır. Bizi aldatıp, ülkemizi elimizden almak istiyor” dedi. Böylece Firavun’un imana gelmesine mânî oldu ve imân eden hanımı Asiye’nin de şehid olmasına sebep oldu. Allah, inkârda direten Firavun ve kavmini peş peşe çeşitli belâlarla imtihan etti. Öncelikle Mısır’da büyük bir kuraklık dönemi başladı. Mısır için su son derece önemliydi. Kuraklık onların hayatlarını da tehdit ediyordu. Dolayısıyla elde edilen bütün tarım ürünlerinde büyük bir azalma ve kıtlık baş gösterdi. “Andolsun, Biz de Firavun ailesini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık.” (Araf Sûresi, 130)
Firavun, Musa Aleyhisselâmın mu’cizelerine inanmadı, kâfirlerin suları kan oldu, kurbağa yağdı, cilt hastalıkları oluştu. Üç gün karanlık devam etti. Firavun bu mu’cizeleri görünce korktu. Musa Aleyhisselâm ile ona inananların Mısır`dan gitmesine izin verdi. Sonra Firavun verdiği bu izne pişman oldu. Askerlerle peşlerine düştü. Denizde yollar meydana geldi. Musa Aleyhisselâm da, İsrail oğulları ile birlikte denize girdi. Firavun ve askerleri, bunları yakalamak üzere denize girip takip etmeye başladılar. Kızıldeniz’in Süveyş kısmına gelince, denizdeki yollar kapanıp, Firavun’un askerleri boğulmaya başladı, Firavun da aynı akıbete uğrarken, hemen secdeye kapanıp, iman ettim dediyse de, boğularak askerleri ile birlikte öldü. Firavun’un cansız cesedi asırlarca denizde kalmasına rağmen Allah’ın kudreti ile çürümedi. Âyette de bildirildiği gibi, cesedi üç bin sene sonra sahile atıldı. Burada bulunup İngiltere’ye götürüldü. 1983’te Zafer dergisi, Firavun’un müzedeki cesedinin resmini neşretmişti. Kur’ân-ı Kerim, Resulullahın bir mu’cizesi olduğu için, bu da Peygamber Efendimizin (asm) bir mu’cizesidir. “Biz de bugün seni cansız bedeninle denizden yüksek bir yere atacağız ki arkandan geleceklere ibret olsun.” (Yunus Sûresi)
Süveyş Kanalı açılırken denizin kenarında küçük bir tepecikte bulunmuş ve Londra’ya getirilmiş ve British Müzesine konmuş ve ziyarete açılmıştır.
 
NİL NEHRİ HAYAT KAYNAĞI
Nil Irmağı dünyanın en uzun akarsuyudur. Afrika’nın kuzeydoğusunda yer alır. Toplam uzunluğu 6.600 kilometreden fazladır. Nil iki ana koldan oluşur. Bunlardan Beyaz Nil dünyanın üçüncü büyük gölü olan Victoria Gölü’nden çıkar. Mavi Nil ise Etiyopya’daki Tana Gölü’nden doğar. İki ırmak Sudan’ın başşehri Hartum‘da birleştikten sonra kuzeye ilerleyerek Sahra’yı ve Mısır’ı aşar. Kıyıya yakın bir delta oluşturan Nil Irmağı, sularını Akdeniz’e boşaltır. Mısır’da Nil’in iki yanında çorak çöller uzanır. Tarım alanları yalnız ırmak kıyılarında bulunur. Nil Irmağı her yıl taşar ve yatağına çekilirken geride verimli topraklar bırakır. Mısır halkının çoğunluğu ırmak çevresindeki dar şeritte yaşar.
 
FİRAVUN (II. RAMSES)
Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen isimdir. Mısır’a hakim olan 26 Firavun sülâlesi vardı. Her sülâlede çeşitli Firavunlar asırlarca hükümdarlık etti. Musa Aleyhisselâm zamanındaki Firavun, [II. Ramses olduğu söylenir], rivayete göre 400 sene yaşamış ve ilâhlık iddiasında bulunmuştu. Kendisine secde etmeyenlere ve Musa Aleyhisselâma inananlara işkence ve zulüm yapmıştı.
 
PAPİRÜS MÜZESİ
Piramitlerden sonra Papirüs Müzesine gidiyoruz. Eski Mısırlıların yazı kâğıdı yapmak için özünden yararlandıkları papirüs, sürüngen köksaplı, boyu 2,5-3 metreyi bulabilen bir bitkidir. Günümüzde yalnızca İtalya’nın bazı yerlerinde ve Gabon’da yetişir. Eski Mısırlılar tarafından elde edilen papirüsten yazı yaprakları, Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar kullanılmış, o dönemden başlayarak yerini, daha ucuz olan parşömen almıştır.
 
İMAM HÜSEYİN CAMİİ
HÜSEYİN Camii’nde bulunan Peygamber Efendimiz’in (asm) mübarek torunlarından olan Hazret-i Hüseyin (ra) Efendimiz’in kabri Kahire’de ziyaret ettiğimiz yerlerin başında geldi. Bu bölgeye Mısırlılar “Makarr-ı Hüseyin” diyorlar. Rivayetlere göre Kerbelâ vak’asından sonra Peygamberimizin (asm) sevgili torunu Hazret-i Hüseyin’in başı gövdesinden ayrılmış, vücudu burada defnedilmiştir. Hazret-i Hüseyin’in kabri hâlâ pek çok Mısırlı yerlilerce ve yabancı turistlerce ziyaret edilmektedir. Namazımızı kıldıktan sonra vaaz başladı. Arapça olarak edilen vaazda hoca efendi 7-8 defa Bediüzzaman Said Nursî’den bahsetti.
 
İMAM-I ŞAFİİ HAZRETLERİNİN CAMİSİ VE TÜRBESİ
İSLÂM âleminin en büyük imamlarından İmam Şafii’nin Türbesinin de bulunduğu camiyi ziyaret için giderken anayolu camiye bağlayan sokağın görüntüsü hepimizi üzdü. Çok kirli… Çöpler sanki aylarca hiç toplanmamış. Abdest almak için caminin tuvaletine yöneliyoruz, rehberimiz önce içeri girip çıkıyor ve içeri girmenizi tavsiye etmem zaten sular da akmıyor dedi. Keşke o sokağı ve türbe ile caminin o halini görmeseydik. Son derece pis, bakımsız bir yerdi. Bu Müslümanların “Temizlik imandandır” hadis-i şerifinden haberleri yok mu diye düşünüyorsunuz. Ama Kahire’ye kadar gelip de İmam Şafi Hazretleri’ni ziyaret etmemek en hafif tabiriyle ayıp olurdu. Birçok arkadaş keşke Türkiye Kültür Bakanlığı bu türbe ve camiye el atsa diye düşündük. 
 
NECDET BAYRAM
Okunma Sayısı: 1734
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı