"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Arap baharından keyif hırsızlığı

06 Mart 2013, Çarşamba
Soğuk savaş sonrası birkaç devrim dalgası yaşandı. İlkinde Doğu bloğu ülkeler demokrasiye geçti. Daha doğrusu Batı bloğuna entegre olarak küresel sermayeye eklemlendi. İkinci dalga olarak, kapitalist sisteme geçmekle birlikte yeterince demokratlaşamayan, Rus etkisinde kalan ülkelerde panayır devrimleri yaşandı. Bir tür entegrasyon sorununun restorasyonu olarak okunabilir.

Üçüncü dalga; ‘Arap baharı, Arap uyanışı’ denilen Ortadoğu’daki tiranlıkların devrilişiyle sonuçlanan siyasal hareketlilik. Henüz tamamlanmamış olsa da Arap dünyasının ağırlık merkezi ülkelerde yönetimler el değiştirmiş, onlarca yılın suskunluğuna mahkum edilen insanların bir anda diktatörlüklerin devrilişine tanık olmalarıyla adeta bir özgüven patlaması yaşanmıştır.
Siyasal belirsizlik bir yana, dünya sisteminin kutsadığı ‘mübarek’ liderlerin devrilmesi bile Arap coğrafyasında anlaşılabilir bir sevinç oluşturdu. Tarihin bu kritik aşamasında alışılmamış bir aktör öne çıktı. Türkiye’nin Arap baharının model ülkesi olması gibi tarihsel bir özgüven duygusunu yaşatacak görüntülere tanık olundu. Türkiye’nin bu olaylarda etkisinin ne kadar gerçek, ne kadar belirleyici olduğu sorusundan bağımsız olarak rol modelliği algısı, muhafazakâr, eski/yeni İslamcı aktörlerde müthiş şekilde yerleşti.
Arap baharından aynı anda İslam devrimi ve demokratik başarı çıkaran Türkiye’deki iktidar çevresine yakın okumuş yazmışların süreçten bu denli tatmin olmaları incelenmesi gereken bir ruh haline işaret ediyor. Söz konusu ruh hali, Müslüman bir halkın başındaki zalimlerin def edilmesinden öte bir sevinç durumunu işaret ediyor. İdealleştirilen, eleştirilemeyen, dokunulmazlık zırhı giydirilen bir bakış açısı, Arap baharının ne idüğünden öte bir çerçeve çiziyor.
Bu durum, Zizek’in ‘keyif hırsızlığı’ dediği duruma benzer hale tekabül ediyor görünüyor. Çok benzer biçimde Zizek, ‘Batı’nın Doğu bloğunun demokrasiye geçişine neden bu kadar sevindiği’ sorusuyla durumun ideolojik işlevine neşter atıyor. Çünkü Batı kendinde kaybettiği, pörsümeye yüz tutan demokrasisini yeniden Doğu bloğu ülkelerinde görüyor. Yani ‘uzun zaman önce lezzetini unuttuğu hazineyi algılayabilir’ kılmaktadır eski Sovyetlerdeki demokratik gösteri.Arap baharının temelde hangi dinamiklerin eseri olduğu sorusu bir kenara, önündeki muhtemel tehlikelere, açmazlara, uluslararası kumpaslara dikkat çekmeye bile tahammül edemeyen bir ruh hali içinde muhafazakar aydın/politikacı tiplerin, idealize ettiği, üzerine toz kondurmak istemediği bir sürece (muhtemel başarısızlık uyarılarına bile aldırmadan) neden bu kadar sahip çıkıldığını anlamak için herhalde psikanalize başvurmak gerekecek.
Dayanışmaktan, sahip çıkmaktan daha farklı bir duygu söz konusu. Hem Türkiye’de konuşulamayanı Arap baharının ‘İslamcı’ liderlerine söyletmek, hem de rol modellik gösterisine dönüşen çocuksu, naif bir sevinç gösterisi... Elindeki hediyenin kusurlu çıkmasından ya da geri alınmasından korkan bir çocuk heyecanı…
Aslında Türkiye’deki muhafazakar aydın, kanaat önderi tipolojisinin Arap baharında gerçekleşmesini beklediği şey ona ‘uzun zaman önce lezzetini unuttuğu hazineyi’ tatma imkânı vermesidir. Rol modelliğin içeriğinin ne olduğu, bunun eski İslamcı ideallerle ne kadar örtüştüğü bir kenara bırakılarak ve de sorgulanmadan, sadece bu modellik, yol göstericiliğin hazzını yaşamakla yetiniyor. Uzun zamandır lezzeti unutulan şey çok net değil: Bu, Osmanlı geçmişi (tecrübesi değil) olabilir, bunun üzerine bina edilen neo-Osmanlıcılık olabilir, Ortadoğu’nun hem Batılı hem gelişmiş ağabeyi olarak çok zamandır bastırılan ağabeylik rolü olabilir… Bu ağabeylik rolü, Türk Cumhuriyetlerinde kısa süren bir rüya olarak yarım kalmıştı.
Hangi Türkiye’nin hangi değerleriyle Arap dünyasına, İslam alemine rol-model olacağı sorusunu hiç sorgulamadan, romantik bir duygu çağıldamasıyla ortaya çıkan ‘devrimci, demokratik, laik’ üçlü modelinde, Türkiye’nin sevilmeye layık oluşuna kendini inandırıyor.
Arap baharının sorunlarıyla ilgilenmek, kafa yormakla İslamcı lider/teorisyenlerden Türk modeli övgüsü duymaktan haz almak arasında çok ciddi farklar var. Kendi kendini idealize etme moduna giren ve buna herkesin inanmasını isteyen ruh halinin siyaseten de, entelektüel olarak da sağlıklı bir durum olduğu söylenemez.
Akif Emre, Yeni Şafak, 5.3.2013

Okunma Sayısı: 649
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı