Dünya Helâl Konseyi  (WHC) 22-24 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da toplandı. GİMDES’in ev sahipliğinde İstanbul CNR’da gerçekleştirilen toplantının amacı WHC’nin ortak helâl standardını görüşerek, İslâm toplumlarının ortak takip edebileceği uluslar arası tek bir helâl standardı oluşturmak.
Biz de basın bilgilendirme toplantısında Dünya Helâl Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Sheikh Thafier Najjaar ile ayaküstü sohbet etmek imkânı bulduk. Amaçlarının tek bir standart oluşturmak olduğunu söyleyen Sheikh Thafier Najjaar, artık helâl gıdanın tüm dünyanın gündeminde olduğunun da altını çiziyor.

Dünya Helâl Konseyi ne zaman ve nasıl kuruldu?

Dünya Helâl Konseyi, dünya çapındaki değişik ülke ve milletler arasında bulunan organizasyonun üyelerini temsilen, helâl sertifikalama ve akreditasyon işlemlerini standart hale getirmek için 1999 yılında Jakarta’da kuruldu.
WHC ilk, Endonezya Jakarta’da ve daha sonra Filipinler Manila’da tescillendi. Aslında, WHC tüzüğünün formüle edilmesi, onaylanması ve benimsenmesi 8 sene sürdü. Tüzük ve yönetmelik 2007 yılında Malezya Kuala Lumpur’da onaylandı. Bu haliyle, WHC gerçek dünya helâl standardı olarak tek güvenilir bilgi kaynağı durumundadır. Dünya Helâl Konseyinin kendisi bir konsey. Sertifika veren bir kurum değil.

Helâl gıda sektörü şu an ekonominin ne kadarını kapsıyor?

Çok büyük bir kısmını kapladığını biliyoruz. Bir gerçek var ki helâl pazarın trendi hızla yükseliyor. Bu da şaşılacak bir şey değildir. Dünyada 2 milyar Müslüman nüfus bulunmaktadır. Müslüman tüketicilerin helâl gıdayı benimsemesi sağlandığı takdirde, global helâl gıda pazarının yıllık 860 milyar dolara ulaşması rahatlıkla mümkün görünmektedir.
Eğer helâl endüstrisi, koşer endüstrisi gibi, tıbbî ürünler, kozmetik, deri eşyaları, tekstil, otel ve katering hizmetleri gibi gıda dışı ürünleri de içine alacak şekilde genişletilebilirse, toplam helâl pazarı yıllık 2.1 trilyon dolar olacaktır.

Helâl Konseyi kendisine başvuran her kurumu bünyesine alıyor mu? Bu üyeliğin kabulünde ne gibi kriterler var?

Bu konuda hassas  davranmaktayız. Elbette belirli kriterlerimiz bulunmaktadır. İlk olarak başvuran kurumun, kendi toplumu tarafından helâl sertifikalandırma kurumu olarak kabul görmüş olması gerekiyor. Biz o bilgileri istihbarî olarak toparlıyoruz. Örneğin Türkiye’den GİMDES’e bakalım. GİMDES kabul edilmiş mi, edilmemiş mi? Biz bunu gerek konuştuğumuz firmalarla, gerekse diğer kaynaklarımızla araştırıyoruz. Bu konuda hassasiyetimizi koruyoruz.

Bu konseye birçok ülkenin başvurduğunu biliyoruz. Peki, Arabistan’da durum nasıl? Et kesimlerinin helâl olduğunu bilsek de birçok ürünün dışarıdan geldiği biliniyor.

Arabistan’a et dışarıdan geliyor, kendi ürünleri değil. Yani et kesimlerinin nasıl olduğunu bilmiyoruz. Bu konuda Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer ile aynı fikirdeyiz. Arabistan’da da bu sertifikalandırma işlemlerinin artık başlaması gerekiyor.

Orada bir teşebbüs ya da halktan bir talep var mı helâl gıda konusunda?

Ben böyle bir şeyin olacağına inanıyorum. Şu anda Arabistan’da bu konuyla ilgili altı kurum bir araya geldi ve bununla alâkalı çalışmalar yürütülüyor. Er ya da geç mutlaka bu hassasiyetler orada da dikkate alınacaktır.

Müslüman ülkelerin en fazla sıkıntı yaşadığı katkı maddesi jelatindir. Hemen hemen her üründe olması ve dışarıdan temin edilmesi büyük bir sorun. Jelatin sorunu için alternatif projeler var mı?

Jelatin bizim için yeni bir şey değil. Uzun zamandır gündemimizi meşgul eden bir konu.

Dünya Helâl Konseyine üye olan kurumlarla beraber şu an belli bir helâl standardı oluşturuldu mu?

Bizim duâmız, umudumuz tek bir helâl standart yönündedir. Ancak burası gönüllü bir üyelik. Bu üyeliğin de belli şartları var. Bütün helâl sertifikalama kurumlarının katılmasını ümit ediyoruz. Keşke herkes katılsa ve bu ortaya koyacağımız tüzüğü, helâl standartları herkes uygulasa. Bazı kurumların çıkış sebeplerini detaylı incelediğiniz zaman bir beğenmeme söz konusu. Ben bundan daha iyi yaparım mantığı var. Bu ne demek? Kur’ân ve sünnetten ayrılmadan standarda eklenen fıkhî kuralları kabul etmiyorum demektir. Meselâ bir grup domuzdan elde edilen enzimlerinin helâl olduğunu ileri sürüyor. Bizim aramızda bu tür ayrılıklar var. Dolayısıyla böyle ayrılıklar varken üyelik başvurusunda bulunsalar bile kabul edilmiyorlar. Duâmız tek bir helâl standardı çatısı altında toplanmak.

Helâl gıda konusu sadece Müslümanların mı gündeminde? Hıristiyan ve Yahudi dünyasında durum nasıl?

Ben Güney Afrika’dan geliyorum. Benim yaşadığım yer çoğunluğu Hıristiyan olan bir toplum. Onlar, helâl gıda taleplerine başladılar. Ve helâl tercih ediyorlar. Çünkü helâl, hem helâldir, hem temizdir, hem sağlıklıdır. Biz bugün böyle tablolara şahit oluyoruz.

NESİBE BAHTİYAR
HABİBE IŞIK