"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Şevk’in ‘genç’ hali

19 Mart 2014, Çarşamba
ŞEVK DERSİNİ PAYLAŞMAYA GİDİYORSUNUZ, AMA ÖYLE BİR ŞEVK HAZİNESİNE KAVUŞUYORSUNUZ Kİ... KİŞİLERİN, MEKÂNLARIN APAYRI BİR ENERJİSİ VAR ALABİLENE...

ADIYAMANLI GENÇLERLE ‘ŞEVK’LENDİK
Bir hafta sonumuz da Adıyaman’da liseli, hazırlık ve üniversiteli gençlerin arasında geçti. Doğrusu, şevk’in Adıyaman halini, şevkin ‘genç hali’ni gördük ve biz de şevklendik.
Ekip, şevkle ve zevkle yollarda…
İman ve Kur’ân hizmetlerinde kardeşlerle omuz omuza olmak ne kadar da anlamlı ve güzel. İnsan, böyle durumlarda kendini bir kişi değil, yüz kişi, belki bazen bin kişi gibi hissediyor.
Tabîi yollardaki, gezilerdeki, program esnasındaki neşenizi, keyfinizi ve güçlü pozisyonunuzu düşününce bu tesbiti daha iyi anlıyorsunuz.
Pazar gurubu eğitimcilerinden Mehmet Küçükçopur Hocama, ‘Hafta sonu Adıyaman’da gençlerle program yapacağız’ deyince, o da hemen karşı bir soruyla, ‘Böyle bir programda biz niye yokuz?’ demez mi!
Ben de, ‘İşte mütesanit heyet anlamındaki ekip ruhuna yakışan yaklaşım da budur’ dedim ve bu cevap doğrusu benim de arzu ettiğim bir şeydi. Hemen bağlantıları tazeleyip, Adıyaman’a iki eğitimci geleceğimizi ifade ettim. Derken her şey çoktan kabul edilmişti bile. Allah bir şeyi isteyince, her şey kolay hale geliyordu. Kapılar bir bir açılıyordu.
Ertesi gün iki eğitimci olarak yola çıktığımızda, tabiî ki ekipten bir arkadaşımızın eksik olması içimize sinmiyordu. Yolda iken, ekibimizin üçüncü kişisi olan Mehmet Şükrü Hoca da yolumuz üzerindeki Bozova ilçesinde yaşıyordu. Kendisine, ‘Adıyaman’a seminere gidiyoruz, sen de gelir misin?’ dediğimizde, ‘İkinci bir cümle kurmadan ben yolda hazırım.’ cevabını verdi. Doğrusu hocayla ikimiz de rahat bir nefes aldık. ‘İşte ekip bu’ dedik.
Derken onu da yol üstünden aldık ve yolumuza birlikte devam ettik. Belki de bundan böyle programların bir kısmına ekip olarak katılacaktık.
Yolculuğumuzu minibüsle yapıyorduk. Bunun tadı daha bir başkaydı. Konuşmadığımız konu kalmıyordu. Neredeyse projeler havalarda uçuşuyordu.
Böylece ekip yola düşmüştü. Omuz omuza üç elif gibi olan birlikteliğimiz, hakikaten de oldukça zevkli ve şevkli geçiyordu. Kendimizi daha bir güçlü hissediyorduk.
Bu birliktelik tam da bir tefani sırrı taşıyordu. Kardeşlerin birbirlerinde fani olmalarını içine alıyordu.

HER HİZMETTE ŞEVK VAR, ŞEVKLENMEK VAR
Biz de şevklendik. Manevî hizmetlerde ücret peşin. Büyük ücret ise, tehir edilmiş.
Şevkin; durağan olmayıp, satırlarda durmayıp atılan adımlarda, yürünen yollarda, gidilen hizmetlerde olduğunu burada gördük. Anladık ki şevk, bir amaç uğruna attığımız adımlardadır. Zaten potansiyel olarak Rabbimiz yaşama şevkini bize ihsan etmiş. Belki sonra sonra biz o programı bozmuşuz. Yoksa, fıtrat içinde şevki barındırıyor. Ama insan zamanla onu geliştirebilir de kaybedebilir de. Sürekli bir şevk hali için, şevk-i mutlak için; şevk-i münezzehi çalışmamız gerekecektir. Risale-i Nur’un acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şükr-ü mutlak ve şevk-i mutlak olarak dört esasından birisinin şevk olması, bu programın onda olduğunu gösteriyor. Tabiî samimî dostlar, birlikte çalıştığınız arkadaşlar ve aldığınız duâlar, yaptığınız duâlar işin devamlılığını sağlıyor.
Görünen o ki, yüksek idealleri, büyük hedefleri bulunanların düşük şevk profilleri olmuyor. Yani hedef yükseldikçe, amaç büyüdükçe şevk de yükseliyor, o da büyüyor. Yani kimin himmeti milleti ise, o tek başıyla bir millet oluyor.

ÇOCUKLAR NEREDEYSE EVLERİNE GİTMEK İSTEMİYORLAR
Adıyaman’da, ‘şevk-moral-motivasyon’ programımızda birkaç tane ortaokullu çocuklar da vardı. Doğrusu gençlerin programına onların da katılmaları onları anlamamızı netice verdi. Çünkü onlara biz ‘çocuk’ diyorduk; ama onlar derslere ilgileriyle, sordukları sorularla çocuk olmadıklarını, Risale-i Nurların ciddî muhatapları olduklarını, büyük ruhlar taşıyor olduklarını bize gösterdiler.
Çok ilginç olan bir şey de, Nur medresesindeki ortaokul öğrencileri burada ağabeyleriyle öyle sıcak, öyle tatlı bir iletişim ve ilgi içerisindeydiler ki, meselâ o akşam çocukların ısrarlı istekleri sonucu ebeveynlerinden izin alınmış ve medresede kalmışlardı. Ve tabiî orada geçen saatlerin tadını bir düşünün. Yani bu çocuklar neredeyse evlerine gitmek istemiyorlardı. İşte bu olsa olsa buradaki maneviyatın etkisinden olsa gerekti.

GENÇLERİN ŞEVKLİ HALİ VE ŞEVK’İN GENÇ HALİ
Adıyaman’da hizmetleri büyük oranda gençler omuzlamışlar. Bu çok güzel. Ekibimizle Adıyaman’a ulaştığımızda ikindi namazını kılmışlar, tesbihat yapıyorlardı. Oturumda liseli, üniversiteli gençler vardı. Namaz sonrası bir küçük ders yapıldı.
Namaz sonrası gençlerle kucaklaşırken, kardeşlerimizle musafahanın insanı doyuran bir duygu olduğunu hissediyorduk. Gençlerin tavırları öyle sıcak, öyle içtendi ki, insanın böyle bir ortamda duygulanmaması mümkün değildi.
Risale-i Nur’da Şevk Kaynakları konulu seminerimiz, biraz ortamın ve muhatapların rengine bürünmüş, ‘Şevk-Moral ve Motivasyon’ adını almıştı.
Doğrusu gençler şevk dersimizi çok sevdiler. Çünkü şevklenmek daha kendi içinde insana iyi gelen bir şeydi. Şevkli insanın hayatı daha renkli oluyordu. Ve tabiî şevk hali gençlere daha bir yakışıyordu.
Hizmet için himmete, himmet için faaliyete, faaliyet için de şevke ihtiyaç vardı. Bu aynı zamanda ders çalışmak anlamı için de geçerli idi. Yani çalışmamız lâzım idi, bunun için ‘neden?’ sorusunun cevaplandırılması lâzımdı. O ‘neden’in de yüksek ideallere bağlı olması sorunun kendi içinde cevabını taşıması gibi bir şeydi. İman Kur’ân talebeleri yüksek ideal insanı olmalıydılar ve şevk-i mutlak’ı yaşamalıydılar.
Tabiî bir de yapılan sohbetlerin içinde şevk dolu Nur Talebelerinden örnekler verilince, neden şevkli olmak gerektiği kendiliğinden ortaya çıkıyordu. Bir cezbeye kapılmış gibi hizmet eden Zübeyir Ağabey ve diğer ağabeyler, bu hizmete gönül vermişlere, nasıl hizmet edileceğinin yollarını göstermiş oluyorlardı.
Bir buçuk saati bulan ‘şevk-moral-motivasyon’ semineri, Nur Talebesi gençlere ve dışarıdan da dâvet edilen misafir gençlere ulaşmıştı.

NURLAR HEM ŞEVKLENDİRİR, HEM MORAL VERİR HEM DE MOTİVE EDER
Ortaya şu gerçek de çıkmış oluyordu ki, iman ve Kur’ân talebeleri şevklerini de, morallerini de motivasyonlarını da kendi beslendikleri kaynaklardan bulmak ve almak durumunda idiler. Her meslek kendi mecrasından besleniyordu. Yani iman ve Kur’ân dâvâsının şevki de, morali de, motivasyonu da kendi içinde idi.
Cumartesi gecesi gençlerle programımızı yaptık. Oldukça neşeli zamanlar geçirdik. Sorular da en az hazırladığımız metin kadar bizi geliştiren özellikteydi.

YENİ KİTABIMIZIN İLK İMZASI ADIYAMAN’DA OLDU
Gençlik ve His Eğitimi isimli kitabımızın ilk imzaları Adıyaman’da atıldı. Doğrusu bunun da heyecanı oldukça yoğun idi. Onlarca gencimiz kitap üzerinde daha okumalar gerçekleşmeden sorular sormaya başlamışlardı. Bu sorular da hazırlanan kitabın gençlerin pek çok sorularına cevap verecek nitelikte olduğunu gösteriyordu. İnşallah.
Tabiî eğitimci arkadaşlarımla birlikte gitmiş olmamızın tadı oldukça farklı oldu. Onlar da kendilerine düşen rolü fazlasıyla yerine getirdiler. Hem şevk aldılar hem de şevk verdiler.

—Devamı Yarın—
 
SEBAHATTİN YAŞAR
MEHMET SAİT KÜÇÜKÇOPUR
MEHMET ŞÜKRÜ GÜLER
Okunma Sayısı: 3082
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı