"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

DP lideri Uysal: Bugün de söyleyecek sözümüz var

29 Mayıs 2014, Perşembe
Böyle zulüm ve işkencelere ancak sağlam bir iman kuvveti ve ahirette tahakkuk edecek olan Mahkeme-i Kübra İnancıyla tahammül edilebilirdi. Sanki duvarlarda hâlâ Kur’an sadaları yankılanıyor, tavanlarında kalpten yükselen samimi dualar dökülüyordu. Tam da burada, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözlerini duyar gibi oldum...
DARBELERİ PROTESTO ETTİLER
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve demokratlar, 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin 54. yıldönümünde Yassıada’ya giderek Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı mahkeme salonunda darbeyi ve darbeleri protesto etti.

DP OLARAK MES’ULİYET TAŞIYORUZ
Uysal, “Onların (Menderes ve arkadaşlarının) emanetini, idealini gelecek nesillere aktarma mesuliyetini taşıyan bu partinin mensuplarının bugün de elbette söyleyecek sözü vardır” dedi.

Bugün de söyleyecek sözümüz var


Bugün Türkiye’nin demokrasi aldığı mesafeyi önemsediklerini, ama bir o kadar da alabileceği mesafe olduğunu belirten Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal,  “Onların emanetini, idealini gelecek nesillere aktarma mesuliyetini taşıyan bu partinin mensuplarının bugün de elbette söyleyecek sözü vardır” dedi. DP İstanbul İl Başkanlığı’nın, Yassıada’da düzenlenen anma programında konuşan Uysal, Yassıada’yı “Tarihin kalbine saplanmış, yüce Türk milletinin hafızasındaki derin acının yaşandığı yer” olarak niteledi. Türkiye’nin Tanzimat’la başlayan Meşrûtiyet, Cumhuriyet ve çok partili hayatla devam eden demokrasi tarihinde Demokrat Partililerin görevlerini yerine getirdiğini anlatan Uysal, “Bu yaptıkları hizmetlerin bedellerini buralarda yargılanarak da ödemişlerdir. Ama siyasetin meşakkatli, fedakârlık isteyen bir millete hizmet faaliyeti olduğunun bilinciyle hiçbir zaman nedamet getirmemişlerdir” diye konuştu. Bugün Türkiye’nin aldığı mesafeyi önemsediklerini, ama bir o kadar da alabileceği mesafe olduğunu belirten Uysal, “Onların emanetini, idealini gelecek nesillere aktarma mesuliyetini taşıyan bu partinin mensuplarının bugün de elbette söyleyecek sözü vardır” dedi. Uysal, 27 Mayıs askerî darbesinin Türkiye’nin yürüyüşünde bir “kırılma”ya tekabül ettiğini belirterek, “Bizlere düşen vazife, bu kırılma anlarında hukukun, milletin vicdanının hizasında kalarak, onun sesi soluğu olmaya gayret göstermek” şeklinde konuştu. AHMET TERZİ/YENİ ASYA
 
 
 





Yassıada, yaslı ada

Yassıada deyince, hep Merhum Adnan Menderes ve Demokrat Partililerin maruz kaldıkları zulüm ve cinayetler aklıma gelir. Orada bir milletin iradesi yargılanmış, millî irade, insan hakları, adalet ve vicdan gibi duygular rafa kaldırılarak kurulan düzmece bir mahkemede 15 masum devlet adamına idam cezası verilmiş, üç tanesinin cezası infaz edilerek demokrasi tarihimizde hazin bir sayfa açılmıştı.
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamına giden yol, Yassıada’dan başlamıştı. 27 Mayıs 1960’ta askerî bir darbe ile genç demokrasimiz yıkılmış, vatansever demokrat kadrolar bu yıkıntılar altında bırakılarak kimisi ölüme, kimisi ömür boyu hapse mahkûm edilmişlerdi. Yassıada, işte böyle bir zulme şahitlik yapmış “yaslı bir ada” olarak hayalimde yer almıştı.
Bu meş’um darbenin 54. hüzün yıl dönümünde, Demokrat Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından Yassıada’ya bir ziyaret düzenlendi. Gazetemiz adına, sayfa editörü ve foto muhabirimiz olan Erhan Akkaya ile birlikte, biz de katıldık. Bu gezinin amacı, demokrasi yolunda canlarını feda eden kahramanların vermiş oldukları şanlı mücadeleyi unutmamak ve unutturmamaktı.
27 Mayıs Salı günü saat 11.00’da Eminönü İskelesinde bir araya gelen demokrasiye gönül verenler, teknedeki yerlerini aldıktan sonra teknemiz önce Kadıköy İskelesine uğradı. Orada Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve parti yöneticileri ile demokrat misyona sahip çıkan vatandaşlar da tekneye bindikten sonra Yassıada’ya doğru yola çıktık.
Bir saate yakın süren yolculuğumuz sonunda, sisler arasında bir adacık silüeti belirmeye başladı. Hayalimdeki sisli, puslu ve hüzünlü ada, artık karşımdaydı. Teknemiz iskeleye yanaştığında heyecan katsayımın yükseldiğini ve kalp atışlarımın arttığını hissettim. Nihayet adaya ayak basarak doğruca o meş’um ve düzmece duruşmaların yapıldığı kapalı spor salonuna vardık.
İşte asıl orada yüreğimin derinliklerinde büyük bir hüzün ve derin bir acı hissettim. 54 yıl önce, spor salonu iken mahkeme salonuna çevrilen bu metruk yapı, loş havası ve kararmış duvarları ile orada ne acıların yaşandığını, ne zulümlerin yapıldığını sanki anlatıyor gibiydi. “Duvarlar dile gelse de nelere şahit olduklarını bir anlatsa” diye geçirdim içimden.
Ama duvarların anlatmasına gerek yoktu. O günleri yaşayan ve o adına “mahkeme” denilen trajik tiyatroyu o günlerde seyreden canlı şahitler oradaydı. On birinci dönem Gaziantep milletvekili olan ve bu salonda yargılanarak idam cezasına mahkûm edilen Bahadır Dülger’in oğlu Yusuf Dülger aramızdaydı. (Eski DYP Antalya milletvekili Mehmet Dülger’in kardeşi.)
Yassıada duruşmalarının ne kadar hukuksuz ve zalimane olduğunu okuduğumuz hatıralardan biliyorduk, ama canlı bir şahitten bizzat dinlemek, bildiklerimizin bir aysbergin su yüzünde görünen kısmından daha az olduğunu gösteriyordu. 
Yusuf Dülger, salonun ortasında yapmış olduğu kısa konuşmasında şunları söylüyordu: “Babam Bahadır Dülger Gaziantep milletvekili idi. İhtilâlden sonra babamı da aldılar ve buraya getirdiler. Ben gençliğe yeni adım atıyordum. Duruşma günlerinde babamı görebilmek için mahkeme salonuna gelmeye çalışıyorduk. Ama çok defa gelemiyorduk. Mahkeme salonuna en fazla otuz tane tutuklu yakını alınıyordu. Onun için vapura binmek üzere gelen ilk otuz kişi Yassıada’ya gelebiliyordu. Geldiğimiz zaman salonun alt tarafında, şu kapının yanında ayakta durmak zorundaydık. Gerçi biz ayakta durmaya çoktan razıydık, yeter ki bizi içeri alsınlardı.
Diğer taraftan, şu gördüğünüz merdiven gibi olan tribünlerde ise, demokratlara küfür etmek ve hakaretlerde bulunmak için getirtilen yüzlerce kişi bulunuyordu. Onlar mahkeme boyunca sanıkları yuhalıyor, hakaret ve küfür ediyorlardı. Biz sanık yakınları da bunlara katlanmak zorunda kalıyorduk.
Yaşanan acıları zaman hafifletse de, tamamen unutmak mümkün olmuyor. Zaten demokrasimizin daha güzel günlere ulaşması için o günlerin unutulmaması lâzım. O gün nasıl bir mücadele ve fedakârlık gösterildiğini gelecek nesillere göstermek için buraların bu şekilde muhafaza edilmesi gerekiyor. Yassıada’nın ismini ‘Demokrasi Adası’ olarak değiştirmek ve imara açmak istiyorlar. Buraya demokrasi adası demek, burada demokrasinin inşa edildiği bir yer gibi anlaşılır. Halbuki burada demokrasi inşa edilmedi, imha edildi. Ayrıca imara açılıp bazılarına rant kapısı yapılarak turizm ve eğlence mekânlarına çevrilirse, bu milleti daha fazla üzer. Bu hali ile muhafaza edilmesi gerekmektedir.”
Yusuf Dülger’den sonra Demokratik Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal aynı yerde kısa bir konuşma yaptı. Uysal da o gün verilen demokrasi mücadelesinin ve yapılan fedakârlıkların öneminden bahsetti: “54 sene önce o acıları yaşayan demokrasi kahramanlarının evlâtları ve torunları olarak onları anmak, hatıralarına sahip çıkmak bizim için bir vefa borcudur. Bugün, demokrasiye gönül verenlerin burada buluşması ve o günleri hatırlayarak nasıl bir şanlı mücadele verdiklerini anlaması bakımından bu anlamlı ziyarete katılanlara teşekkür ediyorum” dedi.
Biz de o arada Gültekin Uysal ile kısa bir görüşme yaptık, kendisine Yeni Asya Gazetesi’ni takdim ettik. Gazetemiz yazarlarından Latif Salihoğlu ile olan yakın dostluğunu bildiğimiz için Latif Bey’den selâm götürmüştük. Çok memnun oldular ve bilmukabele selâmlarını ilettiler. Ayrıca o gün Latif Salihoğlu’nun 27 Mayıs darbesi ile ilgili olan yazısını okuduklarını ve çok takdir ettiklerini ifade ettiler.
Daha sonra “Zindan” tabir edilen, mahkûmların tutulduğu koğuşları gezdik. Özellikle Adnan Menderes’in kaldığı odaya girdiğim zaman yüreğim bir kez daha derinden burkuldu. “İslâm Kahramanı” bir Başvekilin bu on metre karelik odada, çeşitli hakaretler edilerek aylarca eziyet çektirildiğini, nasıl bed muamelelere maruz bırakıldığını düşündüm. Böyle işkencelere ancak sağlam bir iman kuvveti ve ahirette tahakkuk edecek olan Mahkeme-i Kübra inancıyla tahammül edilebilirdi. Sanki duvarlarda hâlâ Kur’ân sadaları yankılanıyor, tavanlarında kalpten yükselen samimî duâlar dökülüyordu. Tam da burada, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözlerini duyar gibi oldum.
Menderes’in yan tarafındaki başka bir odada Celal Bayar’ın tutulduğunu öğrendik. Orası da aynı duyguları yaşamış, aynı zulümlere şahit olmuştu. Suçları demokrat olmak ve millî iradeyi temsil etmek olan diğer maznunların kaldıkları odalar da aynı hazin tablolara şahitlik yapmışlardı. Her birisinde biz de aynı hüzünleri hissederek diğer koğuşları da dolaştık.
Bu ziyarete ilginin oldukça fazla olduğunu görmek, biraz olsun hüznümüzü azaltmış, teselliye vesile olmuştu. Çok sayıda basın mensubu, TV ekipleri çekimler ve röportajlar yaptılar. Nihayet dönüş zamanı geldi ve teknemiz adadan ayrılmak için hareket etti. Ayrılırken denize karanfiller atıldı. Teknemiz adadan uzaklaştığında geriye döndüm Yassı Ada’ya doğru bir daha baktım. Yassı Ada, sislerden örülmüş hüzün örtüsünü başına çekmiş, yasını tutmaya devam ediyordu.
Yassı Ada için bir şeyler yapılacak ve bir isim değişikliğine gidilecekse, bizde en uygun isim “Yaslı Ada” olacaktır.
Yassıada’yı “yaslı” hâli ile baş başa bırakarak, geri döndük ve demokrasi turumuzu tamamlamış olduk.


HABER / ABDİL YILDIRIM

FOTOĞRAF / ERHAN AKKAYA


Okunma Sayısı: 4210
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    29.5.2014 13:07:00

    Evet,hakiakaten tahammülü imkânsız eza,cefa ve sıkıntılarla geçmiş yaslı adanın günleri.Orada sanki zaman durmuş,çark-ı felek bütün esbabı cefasun toplamış,güneş ışık veremez hale gelmiş,ufuklar kararmıştır.Ezeli ve ebedi güneşten gelen ışıklarda olmasa,bu feci hale dayanmak mümkün değildi.Hürriyet ve demokralık mücadelesini veren bu kahraman insanlara bu insanlık dışı muameleler reva görülüyordü.Bu dehşetli işkenceleri yapanlar için Mahkeme-i Kübranın çetin hesapları ve narı cehennem kâfidir diye teselli buluyoruz.Yaşasın zalimler için cehennem.Şunu da hatırlamakta fayda vardır.Hürriyet için canını feda eden bu fedailerin hatırasına gereği gibi sahip çıkabiliyormuyuz?Gerçek Hürriyetin topluma yerleşmesi için kâmil manada mücadele verebiliyormuyuz?Bugün ahrarlık ve ahrarlarla münasebetimiz nasıldır?...

  • demokrat

    29.5.2014 09:39:00

    Yassıada...Yaslıada...Katillerin mazlumları iğrenç işkencelerle katlettikleri ada...Biz bu şanlı Millet hareketine,bu onurlu demokrasi başkaldırısına sahip çıkamadık.Bilhassa ihtilalden sonra iktidara gelen demokrat zihniyet mensupları(Demirel,Çiller dahil...)hiçbiri gençlik,esnaf ve örgütlü insanlar oluşturma çabası,ikinci adam yetiştirme kaygısı gütmedi.Anavatan adında tapulu araziye ev yapan zihniyeti araziden söküp atalım derken öyle enerji harcadık ki,bir de baktık biz deyol olup gitmişiz.Akp siyasal İslam sürecinde en kolay yutulan lokma iç bünye hainlerinden(ağar ve soylu gibi)dolayı bizler oldum.Şu anki başkan eylem ve söylem olarak gayet tutarlı.Ancak yeterli mi?Tartışılır.Düşmeye görün.Dostunuz kalmaz.Demokratlara manevi destek ve kalkan olan Nur menzillerinin detarumarıyla elde avuçta isimden ibaret bir oluşum kaldı.Ne zamanki Nurcular üzerinde derin oyunlar oynandı o zaman demokrat zihniyet için sunun başlangıcı başladı.Görelim Mevla neyler,neylerse güzel eyler.Sevgi ve dua

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı