"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İSTANBUL’UN KARDEŞ ŞEHRİ: DURRES

03 Haziran 2014, Salı
Arnavutluk’un 36 şehrinden en büyük ikinci şehir olan Durres, Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul’la 1998 yılında kardeş şehir olmuş. Durres bir sahil şehri, ama sahilleri bakımsız. Şehrin girişindeki küçük ‘kule’ bizdeki Galata Kulesi’nin kardeşi gibi...

Seyahatimizin ilk günü ikindi sonrası Arnavutluk’un 36 şehrinden en büyük ikinci şehir olan Durres’e gittik. Şehir, sahilde kurulmuş ama yüksek binalar sebebiyle güzelliğini kaybetmiş durumda. Günahı, anlatanların boynuna: Güya bu şehri yöneten yöneticiler bir şekilde kendi menfaatleri için yüksek binaları yapmış. Şimdi ise o binalar yıkılmak isteniyor, ama yıkmak, yapmak gibi kolay olmuyor.
Durres’in sahili temiz değildi maalesef. Türkiye’nin bazı sahil şehirlerindeki 30 yıl önceki görüntülerle karşılaştık dersek inanın. Küçük lunaparklar, çekirdek satıcıları, oyun alanları... Ve tabiî ki sahilde “meçhul asker” anıtı. Ya da “İtalyanları buradan denize döktük” anlamına gelen asker heykelleri. Elbette, Arnavutlar böyle anlatmadı, ama biz böyle anladık...


İSTANBUL’UN KARDEŞ ŞEHRİ
Başka pek çok sahil şehrinde görüleceği üzere, deniz üzerinde lokanta ve dinlenme tesisleri yapılmış. Bunlara gitmek için yapılan köprüler de “boğaz köprü”lerini hatırlatıyor. Göze güzel görünüyor, ama böyle bir yatırım yapmak doğru mudur değil midir bunu uzmanlara sormak lazım...
Durres limanından her gün İtalya’ya dev feribotların kalktığı ifade edildi, ama biz o an için bunları göremedik. Yine kayıtlarda yer aldığına göre bu şehrin 5 tane kardeş şehri varmış ve bunlardan bir tanesi de İstanbul imiş. (http://www.ibb.gov.tr/ kayıtlarına göre Durres, 06.02.1998 tarihinde “kardeş şehir” olarak ilan edilmiş...)

SANKİ KARADENİZ ŞEHİRLERİ...
Şimdi kimileri “Yine Karadeniz reklamı yapıyor” diyecek, ama hakikaten Anravutluk şehirleri bir yönüyle Karadeniz şehirlerine de benziyor. Her yer yemyeşil, hamdolsun...
Seyahat öncesi yapılan ilk programa göre Arnavutluk’un Berat şehrine gidecektik, ama yolların uygun olmaması sebebiyle bir program değişikliği hasıl oldu. “Şuraya gidelim, buraya gidelim” derken İşkodra’ya gidilmeye karar verildi. Biz de, “Ev sahibine uyarız” dedik ve Tiran’dan İşkodra’ya doğru yola çıktık.
Yaklaşık 200 km’lik bir yol. Çok az bir kısmı otoban... Kalanı gidiş gelir şeklinde... Yani, henüz oralarda “duble yol”lar yapılmamış, ama bu yolların yenilenmesi büyük bir ihtiyaç.

 
TURGUT ÖZAL KOLEJİ
Tiran programının ilk günü akşam namazını Turgut Özal Kolejinde kıldık ve okul yöneticileri ile tanıştık. Okul, Tiran’ın en çok tercih edilen okulu durumundaymış. Bu arada lise ya da üniversiteyi Türkiye’de okuyup Arnavutluk’a dönen kişilerle de bu okulda tanıştık.
MEDRESAJA E TIRANES
Seyahatimizin ikinci günü sabah erkenden kalkıp yeni kısa bir şehir turu yaptık. “Medresaja e Tiranes”in önünden geçerken durduk ve kapısında bir öğrenci ile tanıştık. Burası aslında bir “imam hatip lisesi.” Aynı zamanda giriş katında cami var. Tanıştığımız Ardit Palani, okulda 500’e yakın öğrenci olduğunu ifade etti. “Türkçeyi iyi bilmiyorum” dese de çok rahat bir şekilde anlaşabildik. Tiran’da ve Arnavutluğun diğer şehirlerinde de çok sayıda “medrese” yani imam hatip lisesi mevcut... Uzun yıllar devlet politikası olarak ‘inançsızlığın’ uygulandığı  bir ülkede böyle okulların olması elbette çok sevindirici...
 
BURALAR SİZİN!
Tiran’dan İşkodra’ya giderken, (deniz hariç) Samsun’dan Giresun’a gittiğinizi düşünebilirsiniz... Buralarda Türkiye’ye karşı bir muhabbetin olduğu hemen anlaşılıyor. Meselâ, İşkodra Kalesinde görüştüğümüz bir Arnavut, İstanbul’dan geldiğimizi öğrenince “Buralar sizin!” diyerek Osmanlı adâletini hayırla yad etti. Tabiî ki bir kişinin ifadesiyle karar vermek doğru olmaz, ama böyle bir hadiseye şahit olmuş olduk. Haliyle seyahaimiz esnasında da teknolojik imkânların da etkisiyle, istesek de Türkiye gündeminden kopamadık. Çünkü Türkiye’deki haberler, gelişmeler anbean “akıllı telefon”lar vasıtasıyla cebimize geliyordu. Haliyle Soma’daki maden faciası ve o çerçevede gelişen tartışmalar da Tiran ve İşkodra’da da peşimizi bırakmadı...
 
İŞKODRA KALESİ TAM KALE
İşkodra, (Arnavutça: Shkodra) Arnavutluk cumhuriyetinin en eski yerleşim merkezlerinden biri. Bu şehir aynı zamanda Arnavutluk’un kuzey kesiminin en önemli sanayi ve kültür merkezi. İşkodra vilayetinin merkezi olan şehrin nüfusu 90.000 civarında olduğu ifade ediliyor.
İşkodra Kalesi gerçek bir kale. Şehre tam hakim... Kaleden şehre bakıldığında “İslâm mührü” camileri görmek insanı sevindiriyor. Çok sayıda cami var. Tabiî ki bu camiler komünist zulmü devrinde yıkılmış, sonraki yıllarda yeniden yapılmış.
Şehrin merkezindeki güzel ve büyük minareli caminin de Enver Hoca döneminde yıkıldığı, ama sonraki dönemde camiyi ilk defa 1450’lerde yapan ailenin torunları tarafından yenilendiği ifade edildi.
Kaleye çıkış yolu turistleri terletiyor. Kalenin tepesinde su kuyularının olması da dikkat çekici. Aynı zamanda minaresi dahil yıkılmış ve metruk halde de olsa “Fatih Sultan Mehmet Camii” de bu kalenin tepesinde duruyor. Biz kaleyi gezerken, Arnavut ilkokul çocuklarının da kaleyi gezmeye geldiğini gördük. Biraz farklı olsa da Arnavutluk’ta hala “tek tip okul önlüğü” kullanılmaya devam ediyor, bu da dikkatimizi çekti.
İŞKODRA ÇOK DEFA EL DEĞİŞTİRMİŞ
Osmanlı İmparatorluğu’na ilk kez 1392’de yapılan akınlar sonucu bölgeye hakim prensin Yıldırım Bayezid’e bağlılığını bildirmesiyle bağlanan İşkodra, kısa süre sonra Macaristan Krallığı’nın eline geçtiyse de, Niğbolu Savaşı’ndan (1396) sonra yeniden Türk egemenliğine girdi. 1401’de Prens tarafından şehir Venediklilere satıldı. 1409’da Macar Kralı Zsigmond (Sigismund) tarafından işgal edildi. 1455’te Evrenosoğlu İsa Bey tarafından İşkodra bir kez daha Osmanlı topraklarına katıldı ise de, şehir birkaç kez daha el değiştirdi. Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451-81) 1467 yılında Rumeli Beylerbeyi Mahmud Paşa büyük bir ordu ile gelerek şehri kesin olarak fethetti. Arnavutluk’la süregelen savaşlar sonunda bölgede İslâmiyet (Bektaşî) geniş ölçüde yayıldı ve birkaç boy hariç İşkodra ve çevresi halkı Bektaşi İslâmiyet’i kabul etmeye başladı.
Balkan Savaşı’nda İşkodra’daki Türk birlikleri Hasan Rıza Paşa komutasında kenti kuşatan Sırp ve Karadağ birliklerine karşı uzun süre savundu ise de 13 Nisan 1913’te teslim oldu. Kent, aynı yıl, 1912’de bağımsızlığını ilan etmiş bulunan Arnavutluk devletine bırakıldı.
 
 
DEVAM EDECEK
 
Faruk Çakır -Arnavutluk Notları
 [email protected]
 
Okunma Sayısı: 2768
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı