"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kitaplara adanmış bir ömür: Duran Çalışkan…

30 Temmuz 2014, Çarşamba
Risale-i Nur girdiği yerde yara açmaz, tamirat yapar
 Burası Barla Kitabevi… Ankara Hacı Bayram Veli Kitapçılar Çarşısı′nda rafları sadece Risale-i Nur′la dolu küçük bir kitapçı. Ankara′da "Risale-i Nur" denildi mi, "kitap" denildi mi akla hemen Ulus Barla Kitabevi ve tabiî ki Duran Çalışkan Ağabeyimiz geliyor. Risale-i Nur′a, kitaplara ve hizmete adanmış koca bir ömür onunkisi. Onu kitabeviyle, hatıralarıyla, Nurlara olan sadakatiyle ve her okuduğunda ilk kez okuyormuşçasına heyecanlanan, sevincini, güleryüzünü eksik etmeyen, her daim şevkli ve ′Dâvâm!′ diyen bir çınar olarak tanırız bizler. Bu Koca Çınar’a kulak vermek, hatıralarını dinleyip, paylaşmak için bir Cuma namazı sonrası kitabevini ziyaret ediyor, hatıralarını dinliyoruz. Bakın neler neler anlatıyor bu koca çınar bizlere.

Ağabey, öncelikle bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Duran Çalışkan, Yozgatlıyım. 58 yıldır Hacıbayram’dayım. 1956’dan beri bu civardayım, o zamanlar terziydim. 38 sene terzilik yaptım.
Askerden sonra terzi dükkânı açtığımda bizim önümüzden "Ulus 27"li büyük ağabeyler geçiyormuş, farkında değilim. 27′de bir vakıf kardeş var ′Ömer 27′ diye, Türkiye öyle biliyor. Konyalıydı. İstanbul′da olduğu söyleniyor, şu an hayatta. O kardeşimiz terzi dükkânına gelir düğme diktirir, paça düzelttirirdi. Bir gün “Duran Abi, bizim burada bir dershanemiz var, gel çorbamızı iç” dedi. Bizi Bayram Yüksel Ağabeyin dershanesine, Ulus 27′ye götürdüler. Ders dinledik, namaz kıldık. Bayram Yüksel Ağabey sofra serdi Allah razı olsun. O hizmet ediyor, biz yiyoruz. Üç vakıf kardeşten biri Ömer 27, biri Sami Kardeş, biri de bizim birader. Vazife paylaşımı yapılmıştı aralarında. Biri kitaplarla meşgul, depo başka yerde, biri iç hizmetleri görürdü. Sadece Bayram Yüksel Ağabey deponun yerini bilirdi.

Neden?

O günün şartlarıyla baskınlar, yakalanmalar, tutuklanmalar var ya…

RİSALE-İ NURLARI KUMAŞLARIN ARKASINA GİZLİYORDUK

O zamanın şartlarından ve nasıl hizmet edildiğinden biraz bahseder misiniz?

Risaleler böyle ciltli değildi o zaman, sonradan geldi bu hale. Karton kapaklıydı. Ben terziydim o zaman, 4-5 gün çalışırdım. Risale-i Nurları kumaşların arkasına gizliyorduk. Sen geldin misâl çıkarıp okuyorduk, ihtiyaçsa veriyorduk, değilse geri koyuyorduk. Ulu orta şimdiki gibi mümkün değildi. 27′ye gitmeye başlayınca bizim birader Ali Çalışkan da gelmeye başladı. O daha gençti, askere de gitmemişti. Hiç unutmuyorum, Bayram Ağabeyin dersinden sonra küçük oda açıldı, Ulus 27′yi görenler bilir, Zübeyir Ağabey çıktı oradan. Rahmetli Zübeyir Ağabeyi tanımıyoruz o zaman. Kendini şöyle bir duvara verdi, ayakta duramıyordu ya. Devamlı ilâç kullanıyordu, rahatsızdı. Bizim çıkacağımız zaman gece olduğu için biraderimle hemen birşeyler anlatırdı, 5-10 dakika sürerdi, çok mübarekti. Üstadın "Kâinata değişmem" dediği talebesi Zübeyir Gündüzalp…

Zübeyir Ağabeyi ilk orada mı gördünüz?
İlk orada gördüm. Her derse gittiğimizde çıkarken bizi yakalar, mutlaka birşeyler anlatırdı. Üstadın hayatından, hizmetlerden, bizim gençliğimizden. Ben de askerden yeni gelmişim o zamanlar.

Ulus 27′de kalıyordu o zamanlar Zübeyir Ağabey, değil mi?
Evet Zübeyir Ağabey Ankara′ya geldiğinde Bayram Yüksel Ağabeyin yanında "Ulus 27"de kalırdı. Büyük Ağabeyler mahkemeye geldiklerinde 27′de buluşur, bizim dükkânın önünden geçerlerdi. Biz tabiî mahkeme falan bilmiyoruz. Bekâr abiler mahkemeye giderken çantalarını 27’ye bırakır giderlerdi. Ben de onları eve getirirdim hacı yengene, o da sarıklarını, cübbelerini, kefenlerini yıkar, geri koyar, ben de getirirdim. Biz tabi sonradan anlıyoruz bu ağabeylerin mahiyetini kardeşim ahh ahh gençlik heyecanı.

BAYRAM AĞABEY ŞOFÖRLÜĞÜMÜZÜ YAPAR, BİZİ DERSLERE GÖTÜRÜRDÜ!

O zamanki dersler nasıldı, nasıl yapılırdı, şimdiki gibi mi?

Aynı şimdiki gibi, ancak genellikle kenar semtlerdeydi. Öyle merkezi ev yoktu pek, 5-6 tane Nur Talebesi vardı bildiğim kadarıyla. Bayram Ağabey oralara götürür, iner yürürdük. Girip çıkarken çok dikkat ederdik dikkat çekmesin diye. Bir minibüsümüz vardı o zamanlar, uzakta dururdu, farklı bir yere park ederdik, bir ağabey hediye etmişti hizmete. Bayram Ağabey şoförlüğümüzü yapardı, bizi derslere götürürdü. Şoför Mehmet kardeş vardı bir de, hayatta halen, Barla′da kendisi. O da götürürdü. Tedbirliydik o zamanlar, öyle toplu değil de beşer beşer sırayla giderdik ders mahalline. Daha sonraları arabalarımız oldu tabiî ki. Millette araba tek tük, ama hizmetin 2-3 arabası vardı.

BASKIN YAPTILAR, GÖZÖNÜNDEKİ RİSALELERİ GÖREMEDİLER

O arabaların sahiplerinden biri de Ali Rıza Kınık kardeş, Çorumlu′ydu.
Onun bir hatırasını anlatayım:

O kardeş Çerkez Sokak′ta orloncuydu. Evine baskına gidiyorlar, o da akşamdan çuvallara Risale-i Nurları koymuş. Evi aramaya gidiyorlar. Ev de küçükce, gecekondu, iki odalı bir yer. O kadar arama yapıyorlar bulamıyorlar çuvalları. Çuvallar da evin ortasında kardeşim. Orda ortada Risale-i Nurları göremiyorlar. İnayet-i İlâhiye...

O zamanlarda yaşanan baskınlar size de hiç denk geldi mi?
Başıma gelmedi, ama çok şahit oldum. Cumartesi günü Dışkapı′da dershanemiz vardı, Nur Apartmanı, derse biz biraz geç kalmışız. Birkaç esnaf kardeşle derse gidiyoruz. "Dershane kapandı" dediler. "Niye?" dedik. Baskın yapmışlar, abilerin hepsini götürmüşler. O günkü şartlarda götürülen abiler de Mustafa Türkmen Abi, doktor, mühendis, üniversite okuyan gençler vardı. Kimi bulsalar götürüyorlar. Namaz filan da dinlemiyorlar, imam olan abi savcı, cemaat arkada, baskın oluyor hepsini tutukluyorlar. O abiler götürülürken, biz yeni yeni Nurları kavramaya başlıyorduk.

Peki ağabeyleri nereye götürüyorlardı?
Önce Mamak’a götürüyorlardı, oradan cezaevine. Bayram Ağabey cezaevinde yatarken, Allahuâlem 5 aile vardı, yemek taksimi yapardık sırayla ağabeylere. Ben hazırlanan yemekleri götürür, hapishanenin penceresinden verirdim. Karıştırırlardı içini ne var, ne yok diye. Sonra diğer boş tencereleri getirirdim. Sonra diğer ağabeyler sırayla yemek götürürdük.

Hapishanelerde yemek verilmiyor muydu?
Almıyordu hapishane yemeğini ağabeyler, ihlâsa binaen kardeşim. Veriyorlardı, ama ağabeyler almıyorlardı. 4, 5, 7 yıl yattılar, başka yerlerde de yattılar.

KUR′ÂN, SARIK, TESBİH ′SUÇ ÂLETİ′ SAYILIYORDU

Peki bu abileri ne ile suçluyorlardı?


Kardeşim o zamanın şartlarında Kur′ân-ı Kerîm, sarık, cübbe, namaz tesbihatı, tesbih gibi âletler suç âleti olarak gösterilirdi. Televizyonlarda, gazetelerde "Nurcular âyin yaparken yakalandılar" diye manşet atarlardı. Ama beraat ettiklerinde hiçbir basın yayın organında göremezdik haberlerini. Bazen küçük de olsa haber çıktığında o müstehcen gazetelerin uygunsuz kısımlarını abilerimiz kesiyor ya da boyuyor, alıp dağıtıyorduk.

BİR GAZETEMİZİN OLMASI ŞART OLMUŞTU


Daha sonra o günün şartlarında İttihad Gazetemiz çıkmaya başladı. Ağabeyler büro tuttular bizim terzihaneye komşu, İttihad’ı paket yapıyor, müftülüklere, imamlara, köylere gönderiyorduk ücretsiz. 125 kuruştu o zaman İttihad Gazetemiz. Ama hep Risale-i Nur ile alâkalı yazılar vardı, dünyevî hiçbir şey yoktu. Aynı şimdi çıkan güzel ihlâslı gazeteler gibi. Çünkü gazete olmadan önce haber alınamıyordu beraatler ve suçlamalar ile alâkalı. Nurcuları karalamaya çalışıyorlardı her daim, bir gazetemiz olması şart olmuştu. Ağabeylerin haberlerini ancak Ulus 27′de alıyorduk gazeteden önce. Bayram Ağabey 15-16 yıl kaldı orada. Dışarıdan gelen ağabeyler orada buluşup taksiyle derslere giderlerdi. Bayram Ağabey nereyi gösterirse... O zaman 3 tane dershane vardı.

Hangi dershanelerdi onlar?

Ulus 27, Serinbağlar 96, bir de Maltepe′de dershanemiz vardı. Şimdiki değil yalnız, "Kırmızı halılı Maltepe" derlerdi. Orada da bir yakalanma oldu. Abdulkadir Özkan Vakfı, Mehmet Özkan′ın bize hîbesi Allah rızası için, o günden beri hizmet veriyor bize. Ondan önceki dershane olan "Kırmızı halılı Maltepe"de Bayram Ağabeyin bacanağı Ömer kardeş vardı şu an profesör, orada kalıyordu.

Onunla alâkalı bir hatırayı paylaşmak isterim:

Bir gün hanımları oraya temizlik yapmaları için götürmüştüm. Haftada bir götürürdüm. Hanımlar salonu orayı burayı temizlerken mutfağın kapısını itekledim, birşeyler alacağım ama kilitli. Bak ibrete bak, aradan zaman geçti, biz birşeyler hazırladık temizlik için, kapı yarım açıldı. Girdim, içeride yok Ömer kardeş, yemek yapmış ablalara, sonrasında sessizce gitmiş.

 O zamanlarda mahkemelere hiç katıldınız mı?
Hiç katılmadım, ancak 27′de takip ediyordum. Bayram Ağabey bilgi veriyordu bizlere yanlış anlaşılmalar olmasın diye.


DEVAM EDECEK

Ömer Dinler
[email protected]

Okunma Sayısı: 4033
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ayşe

    4.1.2015 22:41:16

    Duran amcamızı bende öğrencilik yıllarında tanıdım, çok mübarek bir insandı.kitap alır okur ve tekrar geri götürürdük.gittiğimizde hemen bize risale okurdu ,bazende bize okutturur kendi anlatırdı.şuan istanbuldayım böyle mübarek bir amcamızı tanıdığım için Rabb'ime duacıyız.

  • Sezai Mumcu

    30.7.2014 16:13:00

    Güzel hatiralar... Risale-i Nur merkezli yani siyaset ve siyasetcilerin dolayli veya dogrudan araciligiyla vasil olunan maddî ve manevî cikarlari gözetmeksizin (ah ki ne ah!) ihlasli bir sergüzest.

    Allah dinini ve imanini ve ihlasini tehlikeye atarak siyasetin ve siyasetcilerin ayaktakimi olanlari kurtarsin!

  • Selim Üsküdarlı

    30.7.2014 11:44:00

    Duran Çalışkan kardeşim sesini değilse de soluğunu işittim ne mutla bana. Evet yüz yüze gelsek hatırlarsın Hacı Bayram ve yirmi yediye yakınlıkta ve müştak olduğun Nurlara hizmette daim kadimsin maşallah. Rabbim sana hayırlı ömür ve hizmetler nasib etsin. Baki selam ve dualar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı