"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayata dair mektuplar - 2

31 Ağustos 2014, Pazar
Sevgili hayat yolcusu,
Zaman nasıl da sür’atle akıp gidiyor. Bir gece handa konaklamış kervanlar gibiyiz. Zamanın aynasında kendimize bakarken yüzümüzdeki her çizgi, saçlarımızdaki aklar dünya yolculuğumuzun bir gün biteceğini hatırlatıyor. Yine de Hz. Ömer gibi her gün kapımıza birinin gelip “ölüm var” demesi gerekiyor. Evet, gerekiyor. Nisyandan geldiğimiz için unutuyoruz. Arada bir en yakınımızdan birinin ölümünü görünce aklımıza ölüm geliyor, ama bir kaç gün geçtikten sonra bize ölüm gelmeyecekmiş gibi hayatın akışına dalıp gidiyoruz. Nisyan perdesi yine ölüm ile irtibatımızı kesiyor. Halbuki aslında hepimiz birer müstakbel ölü değil miyiz. Bediüzzaman Hazretleri onun için “ey mezar-ı müteharrik” diyerek ölümü unutanlara “yürüyen mezarlar” diye hitap ediyor.
Sağımın solumun arkamın önümün ölümün sargısıyla sarıldığını hissediyorum. Amcamın oğlunun ölümünün bunda yakinen bir payı var. Onun ölümü bir sevdayı geçici olarak ayrılığın rüzgârına bıraktı. Eşiyle onun sevdası.  Onun ölümünün ardından ağıt yakan eşinin bir cümlesi bu sevdayı özetler mahiyetteydi “ben akşamı zor ederdim. Ne zaman eve gelecek diye. Artık hiç gelmeyecek” diyerek döktüğü gözyaşları hâlâ zihnimde canlı. Tam on üç sene geçti evliliklerinin üzerinden. Ama bu sevdayı rutinliğin baş döndürücü bıkkınlığına hiç bırakmadılar.
Amcamın oğlu ve eşi farklı kültürlerde oldukları halde birbirlerini çok sevdiler. Zahirde onları ayıran engeller vardı görmek isteyenler için. Onlar ise hiç görmediler, çünkü birleştirici sevdaları vardı. Bu sevda bütün imkânsızlıkların  üzerini örtü. Ölüm onları ayırmasaydı uzun yıllarda devam ederdi bu sevda.
Ölüm bir sevdayı dünya yolculuğunda yarım bıraktı. Bir çok şeyi yarım bıraktığı gibi. Hayallerimizi, gelecek için planlarımızı, daha neleri yarım bıraktı. Madem ölüm baltasıyla bu fani yere bağlayan bağımızı kesecek, neden küskünlüklere meydan açıyoruz, düşmanlık yapıyoruz, birbirimize kin besleyip hasetle anlarımızı mahvediyoruz? Dostlarımızdan, sevdiklerimizden ahirette hiçbir değeri olmayacak düşünceler için vazgeçiyoruz. Cennetteki daimî beraberliğin yeryüzü sayfasındaki mukaddimesini siliyoruz. Kişi ahirette sevdikleriyle beraberdir. Ama sevdiklerinin kimliği dünyada belirlenir. Sonsuz beraberliğin başlangıcıdır. İnsan dostlarından, sevdiklerinden vazgeçerken bilmiyor mu ki aslında  ahiretteki beraberliğinden  vazgeçiyor.  Sormak gerekir, hangi şey bir dostluğun, candan bir arkadaşın, bir sevdanın önüne geçer?  
İnsan inanamıyor. Bu kadar mı dünyevîleştik?  Bu kadar mı ahireti, ölümü unuttuk?  Halbuki her şeye ahiret cihetinde baktığımızda nasılda nuranî ve sonsuz bir hal alıyor. Bakış açımızı değiştiriyor. Duygularımızı o yönde terbiye ettiğimizde saadet-i dareyni elde edebiliyoruz. Dünya cihetiyle baktığımız zaman ise, her vuslatın sonu ayrılık her sevginin sonu hüzün ve her lezzetin sonu elem oluyor.
 Evet, sevgili hayat yolcusu, acı ama bazı gerçekler bunlar. Daha çok yazacaktım. Şimdilik dilim sükûta doğru yol aldı. Ezel ve Ebed Sultanına emanet ol.


FADİME KAYA
[email protected]

Okunma Sayısı: 795
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı