"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Paris bahane, okumalar şahane

17 Eylül 2014, Çarşamba
“Paris’te yirmi gençle yirmi gün” parolasıyla, bir yurtdışı programı sona eriyordu. tadı damakta kalan program sonrası herkes, “seneye nereye?” diye soruyordu.
Doğrusu başından beridir, müdebbirler olarak, ‘bu bir okuma programıdır’ şeklindeki vurgularımız işe yaramıştı. Muhteşem okumalar yapıldı. Arkadaşlarımızın okuduğu kitaplar takip edildi ve sayfalarıyla birlikte kayıtlara geçti.
Bir de çok önemli bir tecrübe olarak, her özel okuma yapan arkadaşımız okuduğu yerlerdeki dikkatini çeken önemli cümleleri okuma sonunda paylaşıma açıyordu. Bunu ‘okuduklarınız sonucu elde ettiğiniz meyveleri birlikte paylaşalım’ diyerek teşvik ettik. Bu çok güzel oldu. Çünkü bu sefer herkes okuduğu yerdeki güzel ve anlamlı cümleleri bulma arayışı ile okudu ve bu amaçla okuyunca da oldukça farklı, özel, güzel cümlelerle buluştuk.

Talebe dersleri harika açılımlara vesile oldu
Okuma programlarının verimli oturumlarından birisi de, talebelerin Risale-i Nurlardan çalıştıkları bir konuyu ders ortamında, topluluk karşısında paylaşmaları idi.
Bu da çok güzel oldu. Çünkü bu gençler okullarından mezun olduktan sonra gittikleri mahallerde cemaate dersler yapacaklar. Bu tür okuma programlarında bir nevi antrenman yaparak bu heyecanlarını aşmaya çalışmaları kendileri açısından son derece faydalı olacaktır. Öğrenci kendisini ancak böyle ortamlarda tam olarak görebilecek ve ders yapma konusunda ustalaşabilecektir. Bir de, bir dersin, bir Kur’ânî hakikatin gençlerin dünyasındaki karşılığı ile yaşlı insanların dünyalarındaki karşılığı aynı olmayabilir. Yani ‘ben böyle anlıyorum, siz böyle anlıyorsunuz’ gibi farklı pencerelerin açılması söz konusu olabilir.
Tabiî bir konuyu en iyi anlamanın yolu da, o konuyu anladığın kadarıyla bir başkasına anlatmak olduğundan, “Anlamak için anlatmak lâzım” kaidesiyle bu adım atılmış olacaktır.

Gençlerin ortamları durağan olmaz
Gençlerin olduğu yerlerde durağanlıktan kaçınmak gerekiyor. Okuma saatleri arasına farklı faaliyetler serpiştirmek monotonluğu kırmak adına son derece faydalı oluyor. Kısa bir akşam yürüyüşü, bir alış veriş, bir esnafı ya da yetkiliyi ziyaret etmek gibi küçük faaliyetler bu tür programlarda ferahlık sağlıyor.
Kıymetli eğitimci Ahmet Hoca’mızın gençlerin arasında olması apayrı bir renk kattı. Özellikle yapmış olduğu Nur dersleri gençlerin yakın tarihi daha iyi öğrenmesine ciddî katkı sağladı.
Tabiî sohbetlerimiz içerisinde günlük siyasî konular da ele alındı ve müzakere edildi.
Özellikle de meşveretin nasıl yapıldığı, meşveretin gerekliliği, cemaatlerin meşveret etmesi gibi konular da ders çerçevesinde ve soru ve cevaplarla şekillenmiş oldu.

Sporsuz program olmuyor
Bizim programımızda en dikkat çeken sporlardan birisi, futbol idi. Bulunduğumuz Fosess yakınlarındaki çim saha tam bize göreydi. İki takım oluşturup yaptığımız maçlarda teknik olmasa da, galibiyet bakımından güzel sonuçlara imza attık. Ama bir hafta yenerken, diğer hafta da yenildik. Her bir faaliyet, okumaları olumlu yönde etkiliyor. Durağanlık ise, okumaları da durağan hale getiriyor.

İkramlar, yemekler, okumaya iştihayı arttırıyor

Okuma programlarının en dikkat çeken ortamlarından birisi de, hiç şüphesiz mutfaktır. Mutfak başarılı olmazsa, program heyecanını kaybediyor. Onun için bir program planlanırken programın önemli aşamalarından birisi de, programın aşçısını da ayarlamak olmalıdır.
Paris programımızda bu durum biraz sıkıntılı gözüküyordu. Çünkü benim gibi yemek yapmayı bilmeyenler ne yapacaklardı? Allah’tan ki, Aytekin Hoca gibi mutfakla arası iyi olan birisinin olması işimizi kolaylaştırdı.
İfade etmeden geçmememiz gereken konulardan birisi de, mutfak noktasında Fosses’taki bayanların hemen her gün bir şekilde pastalar ile börekler ile, yemekler ile, tatlılar ile programa katkıda bulunmaları idi. Belki de en iyi kazanan guruplardan birisi, tanımadan, bilmeden ama okuma programı var denildiğinde maharetini konuşturan ve yemekler, diğer mutfak çeşitliliği ile katkıda bulunan bayan kardeşlerimiz oldular. Allah kabul etsin inşallah.
Ayrıca programımız içinde bir de Paris’te olup, bizim gençlere karışarak, arkadaşımız olan mümkün mertebe programa iştirak eden Ömer gibi, Bilal gibi, Hüseyin gibi, Doğan gibi kardeşlerimizin varlığı idi. Onlar bize tam bir misafirperverlik sergilediler. O gençlerimizi hakikaten sevgiyle ve saygıyla anmak ve onlara duâlar etmek lâzımdır.
Programımızın ilerleyen zaman dilimlerinde genelde, ‘bir gün gezi üç gün okuma’yı gözeterek, üç günlük bir Belçika ve Hollanda gezisi de gerçekleştirdik.
Programın her aşamasında Paris temsilcimiz ve müdebbirlerimiz olarak oturup istişareler yaptık. Ne yapalım, nasıl yapalım bütün program aşamalarını istişare ile yürüttük. Böylece aynı zamanda, Kur’ân’ın bir emrine de imtisal etmiş olduk.
Hollanda Roterdam İslâm Üniversitesi yetkilileri ile bağlantı kurularak, grubumuzu misafir edip edemeyecekleri soruldu ve iki gece onların misafirleri olduk. Bir günün gündüzünde Belçika- Brüksel’i gezdik. Burada, Avrupa Birliği Ülkelerinin Gazze’deki savaşa sessiz kalmalarını protesto eden bir mektup hazırlayarak, Risale-i Nur Enstitüsü patentli bir yazıyı elden vermek üzere, mekânlarına gittik. Ama elden alamayacaklarını posta ile gönderilmesini istediler.
Biz de bu prosedürün yerine gelmesi için ilgili arkadaşlarımıza konuyu havale ettik. O günün gecesinde Üniversite’de kaldık. Ertesi gün ise, erkenden Amsterdam’a gittik. Aynı günün içinde ise, bizi bu şehirde karşılayan Memiş ve Zülfikar kardeşlerimizin mihmandarlığında muhteşem bir şehir gezisi yaptık. Gemilerle yapılan turumuz ise, unutulmayacak bir güzellikte oldu.
Namazlarımızı kiliseden çevrilmiş olan Fatih Camii’nde eda ettik. Bu camiye Memiş kardeşimizin babasının çok emeği geçmiş. Camiler, burada tam bir sosyal merkez gibi planlanmış. Gençlerin ve yaşlıların uğrayabilecekleri, vakit geçirebilecekleri pek çok amaçlar gözetilmiş.
Aynı günün akşamında ise, Memiş kardeşimiz gurubumuza, kendi evinde ve kendi elleriyle yaptığı yemeklerden ikram etti.
Biz de gittiğimiz yerde duâlarımızı, Nur derslerimizi eksik etmedik.
Bu arada Roterdam şehrini de gezdik. Burada çok güzel minareli camiler yapılmış. Bizzat giderek, hem orada çalışanlarla görüştük, hem de camilerimizi gördük. Roterdam’da, Euromast adındaki 250 metreyi aşan kuleye çıkarak, Roterdam şehrini kuş bakışı seyretme imkânı bulduk. Döner bir platform olarak düzenlenmiş kuleye, otuz kişilik guruplar hâlinde çıkılıyor. Burası tam bir tefekkür mekânı. Biz de gurubumuzla burada Ayetü’l- Kübra Risalesi’nden ders yaptık.
O gece Paris’e dönerek programımıza kaldığımız yerden devam ettik.
Tabiî böylece programımız da sonuna doğru yaklaşıyordu. Artık bir taraftan da gözümüz, gönlümüz vatanımıza dönmeyi çekiyordu. Ama güzel olan şu ki, okumamız hep ön planda tutuldu.
Okumalar yapıldıktan sonra son gezi mekânımız ise, Asterix adındaki çocuklar ve gençler için oyun ve eğlence mekânı olan merkez oldu. Burası hakikaten tam bir heyecan ve stres atma mekânı idi. Gençlerle birlikte bizim de katıldığımız oyun platformları hakikaten yürekleri ağızlara getiren cinstendi. Ama bu heyecan durumlarında da gençlerden geride kalmadık. Daha doğrusu gençler bizi kendi halimize terk etmediler.
Derken, veda zamanı…
Evet, bir program daha sona eriyordu. Programın son günü ayrılık duygularının etkisinde idi. İnsan bu, insanlara, mekânlara çabuk alışıyordu. Ama hayatın bir gerçeği olan ayrılık da kaçınılmazdı.
 Tabiî Türkiye’deki okuma programlarında yaptığımız gibi, kapanış faaliyeti düşünülmüştü. Herkese Risale-i Nur Enstitüsü’nden bir katılım sertifikası ve beraberinde bir de Paris Okuma programımızı hatırlatacak Paris fotoğraflı katılım plâketi vardı. Ve bütün kardeşlerimizin kanaatlerinin de alındığı, duygusal sahnesi bol olan bir kapanış merasimi yapıldı.
Özellikle burada Parisli Doğan kardeşimin kanaatlerini paylaşırken, gözyaşları içerisinde kalması, okuma programının nasıl bir duygusal bağ oluşturduğunu göstermesi anlamında anlamlıydı.
Evet, “Paris’te, yirmi gençle, yirmi gün” parolasıyla, bir yurt dışı okuma programımız sona eriyordu. Ama herkeste bu programın tadı damağında kalmıştı. Onun için de herkeste, ‘seneye nereye?’ soruları vardı.
Yeni yeni dostluklar başlamış, yeni yeni hakikatler öğrenilmiş ve hayata katılmış olarak, programlı bir hayatın daha içine giriyorduk. Evet, artık hayatımızda bir okuma programı daha vardı.
Hattâ, bizim de programdaki son gün sloganımız “Programlıyız” şeklinde idi.
Bu programlar ebedî hayatımızın kurtulmasına birer berat vesikası olur inşaallah.
Bu vesileyle, programda emeği geçen müdebbirlerimize, programın her aşamasında bizimle birlikte olan Abdullah Abimize, yemeklerimize katkı yapan ablalarımıza, programda bize ciddî katkılar sağlayan Parisli gençlerimize ayrı ayrı teşekkürler ediyoruz.


PARİS OKUMA PROGRAMI

SEBAHATTİN YAŞAR

[email protected]


SON
Okunma Sayısı: 1578
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı