"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanın yaratılışı

21 Eylül 2014, Pazar
Gariptir yaratılış hikâyesi. Özü çamurdan bir beden, ruhu Rahman’dan türeyen… Büyük itiraza muhalif hem gül bahçesi hem diken… Hem Rahman’ın halifesi hem de O′nun kölesi…
“Hani Rabbin meleklerine ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ dediğinde melekler ‘Biz Seni hamd ile tesbih ve tenzih ediyorken yeryüzünde kan dökecek ve fesat çıkaracak birini mi yaratacaksın?’ demişlerdi.” Bu itiraza karşı Allah (cc), “Şüphesiz Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” diyerek meleklerin bu konu hakkındaki itirazlarına nokta koymuştu. O, halifesini yaratmayı irade etmişti.
Sağlam bir karargâh kurulmuştu âdemin yaratılışı için. Şimdi özü oluşturacak çamur için toprağa muhtaçtı bu ruhsuz varlık. Adı Âdem’di, insandı, ademiyetten geliyordu aslı. Yani yokluktan varlığa çıkarılmış bir mu′cizeydi yaratılışı.
Âdem’e şekil veren Hâlık, meleklerine emri vermişti. Yeryüzüne inilip toprağın bağrından yeni yaratılacak varlığın özü getirilecekti. Her gelen meleğin eli boştu. Toprak onlara kendi isteğiyle özünden vermemekte kararlıydı. Ne de olsa emir toprağa değil, meleklereydi. İşte sıra Azrail’e gelmişti. Emri aldığı gibi toprağın yanında buldu kendisini. Rabbinin dileğini bildirdi toprağa ve toprak aynı sözü tekrarladı: “Bu emir sizedir, ben özümü korumakla görevliyim.” Azrail tereddüt etmedi zira emir kendisineydi. Zorla da olsa bu görevi yerine getirecekti. Ve işte elindeki toprakla Rabbi huzuruna vardı. İnsanın özünü topraktan elleriyle söken Azrail, az sonra o özün Rahman’ın ruhuyla şekil bulduğu bedenden canlılık iksirini de söküp almakla görevlendirilecekti. Belki biraz şaşkındı belki de üzgün. Çünkü âdem onu can alıcı olarak anacaktı. Ama bu Rabbin emriydi, isyana yer verilmez; itiraz yakışmazdı. Öyle bir serüvendi ki bu kendi elleriyle âdem’in canına can için savaşan Azrail, yine kendi elleriyle o canı söküp alan olacaktı.
 Çamurdan öz hazırdı. Öylece sessiz, ruhsuz ve hissizdi. Sıra ona canlılık verecek hakikate gelmişti. Rahman′ın ikram edeceği en büyük mu′cizeye… Kendi ruhundan üfleyerek  âdem’e can vermesine… Âdem ayaktaydı ve şaşkınlıkla etrafına bakındı. Bedeninde taşıdığı mu′cizenin belki farkındaydı belki de değildi. Ama mu′cizenin ta kendisi ve halifelik sıfatına lâyık görülmüş bu varlık, meleklerin tam karşısındaydı. Bu sessizlik ve gözlem ne kadar sürdü bilinmez, ama İlâhî ses sükûtu böldü. “Haydi söylediklerinizde doğru iseniz sayın eşyanın isimlerini bana.” dedi meleklerine…
Melekler sükût halinde belki mahçup… Sonra cevap verdiler hep birden: “Ya Rabbi biz Senin bildirdiğinden başkasını bilmeyiz.” Aslında teslimiyetin en saf haliydi bu. İlâhî ses Âdem’e emretti eşyaların isimlerini teker teker saymasını. Âdem gösterilen bütün eşyaların isimlerini saydı. Belki kendisi bile neyi neden söylediğinin farkında değildi, ama emre uymuş ve itaatkârlığını efendisine sunmuştu. O büyüleyici İlâhî ses kudretini “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” diyerek bir kez daha göstermişti…


HÜLYA ÇİLEK
[email protected]

Okunma Sayısı: 1275
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı