"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tutulup kaldım

Halenur Kurun
29 Temmuz 2018, Pazar
Cuma akşamı dersindeydik.

Saatler önce ve ikinci ders de bitince aldık haberi bir kardeşten. “Bugün ay tutulması var” diye. Araştırıp bakınca 10.30 civarlarında ay çoktan tutulmuştu. Ders çıkısı eve çıkmadan bir bakalım dedik... Ve ben ilk defa görüyordum böyle bir şeyi. 

Gri ve mavi tonlarının karıştığı ayın üstüne kırmızılı turunculu bir tül çekilmişti ve altında da uzaklarda bir meşale yanıyormuşçasına parıldayan Mars. Koskoca Mars minik bir parıltı oluvermişti gökyüzünde. Tüllü ay ve meşale Mars’ın yanı karanlık, pufuduk ve bir o kadar da ağır görünen bulutlarla kaplıydı. Ayrı bir karanlık hükmettiriliyordu göğe. Ara ara o karanlık bulutların arasından çakan anlık parıltılardan hiçbir ses gelmiyordu. Ne de bir katre yağmur.

Biraz tefekkürün ardından eve çıktığımızda ise kızıl ikilinin üstüne puslu bulut yorganı çekilmişti. Daha da çıplak gözle  göremedim.

Ancak ardı kesilmeyen nur patlamaları devam ediyordu. Kesifleşen ruhumdan eksilen nurlar mi gönderiliyordu acaba? Rahmet hazinesinden lem’alar mı düşüyordu toprağa acaba? Rahman’ın âleme saçtığı rızık mıydı? Yoksa ansızın başlayan yağmur muydu Rahîm’in mağfireti ilen dökülen yaşlar gözlerden? Bir anda bin bir düşünce içinde zıplayan zihnim…

Kendimi balkona atabildim ve anladım ki; bu an için yalanmış her yerde gezen felaket haberleri. Böylesine selâmetli, metânetli ve merhametli bir yağmur felaket olamazdı. Sağa sola savrulan rüzgârla ara ara üstüme konan damlaların serinliği ve yumuşaklığı… Aynı rüzgâr uzaktaki sokak lambasının ışığında yağmur taneleri ile raks ediyordu. Ve bu dans âdeta bir denizdi, havada uçan dalgaları lamba ışığının bitip karanlığın başladığı sahile vuran bir deniz.

Ay ile beraber tutulup kalmıştım ben. Esen hafif rüzgâr ile birlikte, içimde anlayamadığım, adlandıramadığım duygular sel gibi akıp gidiyordu ama ben sadece tutulup kalmıştım.

Duâ mı etsem, mağfiret mi dilesem bilemedim. Hayranlık mıydı; yoksa gaflet perdesi altında ezilen ruhumun uyanamayışı mıydı? Bilinmezlikler içinde içeri girdikten anca kafama dank etti: “Mâşâallah, Bârekallah, Subhanallah, Allahu Ekber” diyebildim.

Okunma Sayısı: 2315
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yakup

    29.7.2018 15:36:37

    Husuf kusuf namazı akla gelmektedir

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı