"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Levh-i Mahfuz ve insan hafızası

Halil AKGÜNLER
19 Mart 2014, Çarşamba
Bediüzzaman Hazretleri din ilimleri ile fen ilimlerinin beraber okutulmasını istemiş. Fen ilimleri ile aklın problemlerinin çözüleceğini, din ilimleri ile de kalp ve vicdanın iman nuru ile dolacağını ifade ederek, bu iki cenahın birleşimi ile hakikatin tecelli edip, insanın taklid ve taassubdan kurtulacağını beyan etmiştir. Bu fikir ve düşüncenin de ömür boyu takipçisi olmuş. Önceleri bir üniversite kurma çalışması yapmış ve Van ilinde temellerini atmış. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile bu teşebbüs vücuda gelmemiş. Cumhuriyet sonrasında ise, bu düşünce Risale-i Nur yolu ile bütün vatan sathına yayılmış ve bugün için hem fiilen tatbik edilmekte, hem de vicdanlarda büyük bir kabul görmekte.
Evet din ilimleri ile fen ilimlerinin beraber okutulması fikri, cemiyet ve şahsî hayat için ne kadar önemli olduğunu ifade etmekle birlikte, bu noktadaki diğer mühim bir husus da fen ilimlerindeki gelişmelerin iman hakikatlerinin daha iyi anlaşılmasında ciddî bir katkı sağlamasıdır. Günümüzdeki teknolojik ilerlemeler, İzafiyet ve Kuantum teorileri, atom altı keşifleri, kozmoloji bilimi ve gen teknolojisi ve diğer ilim sahalarındaki keşif ve buluşlar; anlaşılması oldukça zor olan bazı hakikatleri daha iyi anlamaya vesile oluyor.
Bu noktada, bilgisayar ve internet teknolojisindeki gelişmeler ve hologram tekniği ışığında levh-i mahfuz, hafıza ve kayıt merkezleri konusunda bir kaç hususa dikkat çekmek istiyoruz.
Bir yazımızda bilgisayarlardaki işletim sistemlerini ruhun işleyiş tarzına bir misâl olarak göstermiş; ruhun da harika bir İlâhî işletim sistemi olduğunu beyan etmiştik. İşte bir bilgisayardaki işletim sisteminin en vazgeçilmez unsuru ve temeli hafızalardır. Yanı kayıt sistemleridir. Çünkü işletim sistemi öncelikle bir merkeze kaydedilir ve bazı ön hafıza ve kayıt teknikleri ile sistem çalışmaya başlar ve böylece işletim sistemi kendinden istenen işlevleri yerine getirir. RAM ve harddisk denen kayıt merkezleri olmaz ise, bilgisayarların iş görmesi mümkün değildir. Aynı durum canlı hayatında da söz konusudur. Bir insanı, bir hayvanı, hatta bir bitkiyi ele alalım. Her birisinin bir hafıza ve kayıt merkezi vardır. Şahsî ve çevreye ait bilgilerin mutlaka ki kaydedilmesi gerekir. Yoksa hayatın devamı mümkün olmaz. Düşünün bir kez, sabah uyandınız ve hafızanızdaki bütün bilgiler silinmiş ve siz hiç bir şey hatırlamıyorsunuz. Evinize, çevrenize, dostlarınıza, ünsiyet ettiğiniz dünyanıza öylece bakıyorsunuz. Hiç, ama hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. Hayat tamamen bir azap ve çileye dönmez miydi? Demek ki, hayatın en temel unsurlarından birisi hafızadır. İnsanın bütün amellerinin ve hayatı ile alâkalı bilgilerinin insan hafızasında kaydedilmesidir. Bir ağacın amellerinin çekirdeğinde, bir hayvanın ise genlerinde yazılmasıdır. Bir ölçüde her canlı kendi bilgilerini tohum ve çekirdekleri yolu ile gelecek nesillerine aktarır. Yani canlının yaşaması için gerekli olan bütün bilgiler kayıt altındadır. Bütün bu kayıtlar da büyük bir kayıt merkezinin varlığına işaret eder.
Bu hususa Nurlarda şöyle dikkat çekilir:
“Şu Sûretin işaret ettiği mânâların bir kısmı Yedinci Hakikatte beyân edilmiş. Yalnız, burada padişaha mahsus bir büyük fotoğraf işareti ve hakikati Levh-i Mahfuz demektir. Levh-i Mahfuzun tahakkuk-u vücudu Yirmi Altıncı Sözde şöyle ispat edilmiş ki: Nasıl küçük küçük cüzdanlar, büyük bir kütüğün vücudunu ihsâs eder ve küçük küçük senetler bir defter-i kebîrin bulunduğunu iş’âr eder ve küçük kesretli tereşşuhâtlar büyük bir su menbaını işmâm eder; aynen öyle de, küçük küçük cüzdanlar hükmünde, hem birer küçük Levh-i Mahfuz mânâsında, hem büyük Levh-i Mahfuzu yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar sûretinde olan benî beşerin kuvve-i hâfızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları, elbette bir hâfıza-i kübrâyı, bir defter-i ekberi, bir Levh-i Mahfuz-u âzamı ihsâs eder, iş’âr eder ve ispat eder, belki keskin akıllara gösterir.” (Sözler, s. 56)
Bu ifadeye göre Levh-i Mahfuz, kâinattaki olmuş ve olacak bütün bilgilerin kayıtlı olduğu büyük bir kayıt merkezi anlamına gelir. Demek ki, kâinatta zerreden güneşlere kadar, cansız mahlûkattan insanların ve cinlerin amellerine kadar her şey yazıldır, kayıt altındadır. Hücrelerdeki kayıt merkezlerinden tutun da insan hafızasına kadar bütün kayıt merkezleri büyük kayıt merkezi denen Levh-i Mahfuz’la doğrudan ve her an bağlantıdadır. Adeta görünmez telefon telleri ile veya İlâhî fiber kablolar ile her an bir irtibat ve bilgi alış verişi vardır.
Günümüzde internet teknolojisi ile, nasıl ki bütün bilgisayarlar, cep telefonları ve diğer iletişim cihazları dünyanın her tarafındaki kayıt merkezleri ile anında iletişime geçebiliyor; onun gibi, insan hafızası da kâinattaki büyük kayıt merkezleri ile doğrudan iletişime geçebiliyor. Belki de insan bütün kayıtlarını doğrudan Levh-i Mahfuz’a veya daha alt kademelerdeki kayıt merkezlerine yapıyor. Görünen o ki, kâinat bir hologram tarzında çalıyor. Hologramın en büyük özelliği ise en büyük denilen şeyin bölünüp parçalanmadan en küçük içerisinde yer almasıdır. Nasıl ki insan vicdanı ucu bucağı olmayan bir derinliğe sahiptir, aynen öyle de insan hafızası da Levh-i Mahfuz’un bir cüz’ü olmakla birlikte bütün bilgilere erişebilecek kabiliyet ve özelliğe sahiptir. Yine nasıl ki insan kâinatın bir meyvesidir, kalp ve his ciheti ile kâinatı içine alabilir bir hasiyet gözüküyor, öyle de insan hafızası da aynalık ciheti ile büyük kayıt merkezini içine alabilir. Levh-i Mahfuz gibi büyük kayıt merkezleri nuranî özelliklere sahip olduğu için, maddî âlemin tırnak kadar küçük bir noktasına bütün özellikleri ile yerleşir ve aynı zamanda bütün kâinatı da ihata edebilir. Zira nuraniyet için mekân ve zamana bağlılık yoktur. Hatta kâinat bile bir noktaya yerleşebilir. Fizik ilmi Big Bang teorisi yoluyla kâinatın çok küçük bir noktadan yaratıldığını ifade ediyor. Öyle ise, her küçük hafıza merkezinde büyük Levh-i Mahfuzun bütün hasiyeti bulunabilir.
Okunma Sayısı: 1816
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı