"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurban ve yaradılış hikmeti

HALİL DÜLGÂR
07 Kasım 2011, Pazartesi
Kurban, bir hayvanın kesilmesi değildir sadece. Bu basit gibi görünen fotoğrafın mânâ cephesinde küllî düsturlar tecellî etmektedir ki onlardan bir tanesi de yaradılış hikmetidir.
 Nasıl ki zâhirde cüz’î bir hadise gibi nazara çarpan Hz. Musa’nın (as) meşhur ineği kesmesinin arkasında İsrailoğullarının seciyelerine girmiş, istidatlarına işlemiş bakarperestlik mefkûresini kesip öldürmek gibi küllî bir düstur, mühim bir hikmet dersi bulunmaktadır; aynen bunun gibi kurban da bir hayvanı kesmekten ibaret değildir. Bu hadisenin melekût boyutuna kâinat ve insanın yaradılışındaki hikmetler, mahiyet ve vazifeleriyle alâkalı mesajlar yüklenmiştir.
Evvelâ insana bakalım; zira insan kâinatın yaradılış gayesi, hilkatin neticesi, varlık âleminin odak noktasıdır. Biraz dikkat ve tefekkürle bakıldığında, kudret âyetleri bir parça tahlil edildiğinde insanın bu kıymetini anlamak pek kolay olacaktır.
İnsana beşiklik eden dünya tam da insan için tasarlanmış, insanın nazına, niyazına cevap verecek derecede tanzim edilmiş, en küçük arzusu dahi hesaba katılacak şekilde musahhar kılınmış, insan için özel yaratılmıştır. Üzerinde iki bin kilometreye varan korkunç fırtınalar esmez, Neptün gezegenindeki gibi, iklim ve hayat şartları pek nazik olan insan için pek harika olarak cereyan etmektedir. Bir saniyede bütün canlı hayatı öldürecek eksi iki yüz on dört dereceye kadar düşmez atmosfer sıcaklığı, Uranüs’teki gibi. Dünya denilen insanın yuvasında öldürücü asit yağmurları da yağmaz, Venüs’te olduğu gibi. Ne Mars’ın atmosferindeki gibi yoğun karbondioksit içerir, ne de Merkür’de olduğu gibi gece ile gündüz arasındaki ısı farkı bin dereceye kadar çıkar. Zira dünyada hayat var ve hayatın yaradılış gayesi insan var; her şey buna göre idare ediliyor, buna göre sistem çalışıyor.
Denizlerin aşk ile erimesi, semaya yollar yapması insan için. Göklerin ağlaması, toprağın bitki bitki doğurması insan için. Atın acelesi var, terkisinde insan oturduğu için. İnek sakindir koşamaz, insana süt vermeye memurdur; tavuğun kanadı var uçamaz, rahmet hazinesinden yumurta getirmekle görevlidir. Arının bin bir çiçek ziyareti insana bal sunmak için, balığın bin yumurta doğurması insana can sunmak için. Çekirdek ağaca hamile, ağaç meyveye gebe, meyveler ölüme sevdalı, menzilleri insanın mide kabristanı. Güneşin kalbinde hararet, gökgürültüsünde şefkatli hiddet, yağmurda müjde ve bereket hep insan için. Melek huyludur koyun, dizginini vermiştir insanın eline itiraz etmez, kurbanlık olur yatırılır da isyan etmez, itaattir onun işi tıpkı gezegenler gibi, atomlar gibi, hava gibi su gibi…
Evet, bu boyuttan bakıldığında kâinatın insana musahhar kılındığının ifadesidir kurban. Her şeyin insanın emrine ve ihtiyaçlarına sunulmasının, dünya ve içindekilerin insanın etrafında pervaz etmesinin, boyun büküp itaat etmesinin resmidir kurban. Öyleyse insan pek ehemmiyetlidir, çok önemlidir, kâinat onun için kurbanlık hayvan itaatiyle seferber olduğuna göre en az kâinat kadar kıymet taşımaktadır.
İnsan mahlûkatın en şereflisidir, mükerremiyetin arşındadır, en güzel yaratılışta, en verimli kıvamda olandır. İnsan, kâinat Kur’ân’ının en büyük âyeti, İlâhî isimleri âzam mertebede taşıyan âyete’l-kürsîsidir. Ve kâinat ülkesinin yeryüzü memleketinde, ezel ve ebed Padişahı’nın müfettişi, halife-i arzı, temsilcisidir. Ve az çok, küçük büyük bütün amelleri kaydedilen, çok geniş bir kullukla mükellef olan küllî bir kul, büyük emanetin taşıyıcısı, Allah’ın özel muhatabıdır. Ve ebed için yaratılmış, ebede gideceğine bütün azaları şehâdet eden aziz bir misafir, mükerrem bir kuldur. Ve mahlûkatın içinde en mümtaz bir sanattır, kudret mucizesidir, yaradılış harikasıdır. Ve vazife ve mertebe noktasında şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın en beliğ manada konuşan dili, kâinat kitabının hikmet sırlarını çözen mütalâacısı, tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nezaret edicisi, ibadet eden mevcudatın sultanıdır. İşte bu yüksek kalite ve vasıflara sahip olduğu için gece ve gündüz, yer ve sema, bitki ve hayvan, dünya ve kâinat insana itaat etmektedir, tıpkı kurbanlık hayvan gibi.
Peki, bu âli rütbede olan insan ne yapmalı, nasıl bir ubudiyet sergilemeli? Her cihette imamımız olan insanlık nev’inin iftihar tablosu Efendimiz’in (asm) izini sürmeye çalışmak insanlığın semasına çıkmak demektir şüphesiz. “Kâinatı senin için yarattım Habibim” fermanına, yaşayışıyla “Ben de senin için terk ve feda ettim” diye cevap veren Efendimiz (asm) bu hususta da nurdan rehberimizdir.
Nasıl ki kesilen kurban bizim için değildir, Allah rızası içindir. Bize musahhar edilen kâinat da bizim için değildir, Allah içindir. Öyleyse üç yüzü olan dünyanın ilk iki yüzünde yaşamaya çalışmalıyız ki vücud dairesinde nefes alabilelim. Dünyayı bir gün elimizden çıkacak bir meta bilmeli, biz istemesek de bizim ayrılık feryatlarımıza kulağını tıkayacağını ve bizi kovacağını düşünmeli, onun geçici oyun ve aldatıcı oyuncaklarına kanmamalıyız. Dünyayı Esma-i İlâhiye’nin tecellîgâhı tanıyıp, Rabbimize yakınlaştıran marifetullah semasına yücelirsek, muhabbetullah şerefine erersek, vuslat boyutlu âlemin yolunu tutmuş, fena gömleğini sıyırıp ebede namzet olmuş oluruz. Öte yandan âhiretin mezrası olarak görür, yaradılış vazifemize uygun olarak eker biçersek, bekâ âleminde bizim namımıza ebediyyen solmayacak saadet çiçekleri filizlenecektir. Sözün özü; dünyayı din için sevenlerden olmalıyız.
Eskiler sözü büyük bir zâtın güzel bir sözüyle bitirirmiş ve buna “hitamuhu misk” derlermiş. Biz de misk gibi koksun diye büyüklerimizin bu güzel âdetine imtisalen Bediüzzaman Hazretleri’nin şu muhteşem ifadeleriyle bahsimize hatime çekelim:
“Ey insan! Onun esmâ ve sıfâtına ait istidad-ı muhabbetini, sair bekasız mevcudata verme, faydasız mahlûkata dağıtma. Çünkü, âsâr ve mahlûkat fânidirler. Fakat o âsârda ve o masnuatta nakışları, cilveleri görünen Esmâ-i Hüsnâ bâkidirler, daimîdirler. Ve esmâ ve sıfâtının herbirisinde binler merâtib-i ihsan ve cemal ve binler tabakat-ı kemal ve muhabbet var. Sen yalnız Rahmân ismine bak ki, Cennet bir cilvesi ve saadet-i ebediye bir lem’ası ve dünyadaki bütün rızık ve nimet bir katresidir.”
Kurban Bayramınız mübarek olsun, Cenâb-ı Hakk’ın kurbiyetine vesile olsun, âmin.
Okunma Sayısı: 1170
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı