"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Avrupa Birliği ve Türkiye

Halil ELİTOK
03 Şubat 2018, Cumartesi
Uzun yıllardan beri Avrupa’ya kapılarını açan Türkiye, daha sonraki değişiklerle birçok isim değiştiren AB, bir türlü Türkiye’yi bünyesine almıyor.

Bunun bizden kaynaklanan ve Avrupa Ülkeleri’nden kaynaklanan sebepleri var. Türkiye AB’ye girmekle pek çok kazançlı çıkacağı kanaatimi koruyorum. Çünkü; tek adam anlayışından ve yönetiminden bir türlü kurtulamayan Türkiye, tabuların bu sayede yıkılmasını ve demokrat bir yönetime kavuşmasını sağlayabilir.

AB’yi toptancı bir yaklaşımla reddetmek doğru değildir. Avrupa’yı iyi analiz etmek gerekir. 

Bediüzzaman Lem’alar adlı eserinde şöyle ifade ediyor: “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum.”

Bu analiz çerçevesinde konuya baktığımız zaman, son Kudüs oylamasında Türkiye’nin teklifine yaklaşımını yabana atmamak gerekir. AB ile ilişkiler geliştirildiği zaman hem bizim ve hem de AB’nin kazanacağı çok şeyler vardır.    

Türkiye ile AB arasındaki serüven şöyle başlamıştır: Kırım Savaşı’nı sona erdirmek ve barış ant- laşmasını hazırlamak üzere yapılması kararlaştırılan Paris Kongresi, Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya ve Piyemonte’nin katılması ile 25 Şubat 1856’da çalışmalarına başladı. Fransa Dışişleri Bakanı Kont Valevski’nin başkanlığını yaptığı Kongre, 1815 Viyana Kongresi’nden sonra Avrupa devletleri arasındaki dengeyi etkileyen en önemli kongrelerden birisiydi. Kongrenin diğer bir özelliği ve önemi de, toplantıya Osmanlı Devleti’nin dâvet üzerine katılmasıyla, bu kongreye kadar yalnız Hıristiyan dev- letlere dayandırılmış ve onlarla sınırlandırılmış bulunan Avrupa sisteminin, bu tarihten itibaren hiç olmazsa şeklen, Hıristiyan topluluğun sınırları dışına taşırılmış olmasıydı. Barış kongresi sırasında savaş alanındaki müttefikler arasındaki işbirliği korunamamakla birlikte 30 Mart 1856 tarihinde antlaşma imzalanabilmiştir. Antlaşma Avusturya’nın ültimatomu ile de Rusya tarafından kabul edilmiştir.

Kırım Savaşı’nı barışa dönüştüren bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren çok önemli kararlar alınmıştır. Barış müzakereleri 25 Şubat 1856’da Paris Konferansı adı ile başladı ve 30 Mart 1856’da Paris Antlaşması imzalandı. Ama Osmanlı Devleti’ni o zaman sadrazam olan Mehmed Emin Ali Paşa temsil etti ve antlaşmayı Osmanlı temsilcisi olarak o imzaladı. 

Bu antlaşmanın temel hükümleri şunlardır:

1- Taraflar savaş sırasında işgal etmiş oldukları bütün toprakları birbirlerine geri veriyorlardı. Sınırlarda herhangi bir değişim olmayacak ve statüko aynen devam edecektir.

2- Osmanlı Devleti Avrupa devletleri topluluğuna dahil oluyor ve toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı Avrupa devletlerinin ortak garantisi altına konuyordu.

3- Avrupa devletleri Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletler hukukundan ve haklarından faydalanmasını kabul ediyordu. Osmanlı Devleti ile bu devletlerden biri veya birkaçı arasında bir anlaşmazlık çıkarsa, kuvvete başvurulmadan önce diğerlerinin arabuluculuğuna başvurulacaktır. v.s.

İkinci Dünya Savaşı’ndan yıkık ve tükenmiş çıkan Avrupa’nın yeni bir politik ve ekonomik model arayışı içine girdiği görülmektedir.

Avrupa Kıt’asındaki ülkelerin kendi aralarındaki savaş sonucunda imzalanan barış antlaşmalarında, Avrupa’da bir “Birlik” veya “Federasyon” kurma düşünceleri gündeme gelmiştir. Ancak, Avrupa’da bir birlik oluşturma düşüncesi, ciddî olarak ancak İkinci Dünya Savaşı içinde ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği zaman içerisinde gelişmiş, önceleri ekonomik bir nitelik taşıyan örgüt, zamanla siyasî bir kimliğe bürünmüştür.

10 Aralık 1991 tarihinde Hollanda’nın Maastricht şehrinde Avrupa topluluklarının kurucu anlaşmalarında (Paris, Roma Anlaşmaları ve Avrupa Tek Senedi) değişiklik yapılmasını amaçlayan yeni bir anlaşmanın yapılmasına karar vermiştir. Avrupa Birliği Anlaşması olarak da bilinen Maastricht Anlaşması 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanmış ve 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Maastricht Anlaşması 200 madde, 17 ek protokol ve 33 ekten oluşmaktadır. Maastricht Anlaşması ile beraber Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği olarak anılmaya başlanmıştır.

Okunma Sayısı: 2852
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı