Kudüs-ü Şerif İslâm’ın en kutsal mekânlarından biridir. 

Hz. Peygamber (asm), yeryüzünde en kutsal mekânları şöyle belirtir: Resulûllah’ın  (asm) azadlısı Meymune (r.anhâ) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü! Bize Beytü’l-Makdis (Mescid-i Aksa) hakkında fetva ver!” demiştim. Şöyle buyurdular: “Orası mahşer (yani Kıyamet günü insanların toplanacağı) ve menşer (herkesin defterlerinin neşredileceği) yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınacak tek namaz kendi dışındaki yerlerde kılacağınız bin namaz gibidir.”

Ben tekrar sordum: “Ben oraya gitmeye muktedir olamazsam ne yapmalıyım?” Şu cevabı verdi: “Ona kandil yağı bağışlarsın, aydınlatılmasında kullanılır. Böyle yapan da oraya varan gibidir.”

Mescid-i Aksa’da kılınacak namaz hususunda bir başka hadiste de şöyle buyrulmuştur: “Mescid-i Haram’da kılınan bir (rekât) namaz, yüzbin (rekât) namaza bedeldir. Mescidimde kılınan bir (rekât) namaz bin (rekât) namaza bedeldir. Beytü’l-Makdis’te kılınan bir (rekât) namaz beşyüz rekât namaza bedeldir.”

Bir başka hadis-i şerifte yine şöyle buyrulur: Abdullah İbn-i Amr (ra) anlatıyor: Resulullah (asm) buyurdular ki: “Hz. Davud’un oğlu Süleyman, Beytü’l Makdis’in inşaatını tamamlayınca Allah’tan üç şey talep etti: “Allah’ın hükmüne muvafık düşecek şekilde hüküm vermek, kendinden sonra kimseye nasip olmayacak bir saltanat, bu mescide sırf namaz kılmak niyetiyle gelenleri günahlarından temizlenerek annelerinden doğdukları gündeki gibi olmaları.

Resulullah ilâve etti: “İlk ikisi verilmiştir, üçüncünün de verildiğini ümit ediyorum.”

Bu vesileyle Kudüs’ün kadim geçmişine de bir göz atmak gerekir. Bunun için Fatih Sultan Mehmed’in Kudüs’deki mukaddes me- kânlarla alâkalı Kudüs Rum Patrikhanesinde ve bir sureti de Osmanlı arşivinde bulunan Ferman- dan bahsetmek istiyorum:

“Mucibince amel oluna; her kim hatt-ı Humayun-ı sa’adet-makrunu fesh ederse, Allah’ın lânetine uğrasın.

Allah’ın izni ve Hz. Peygamber’in (asm) mânevî yardımı ile İstanbul’u feth edince, dünyanın değişik bölgelerinden şahlar ve krallar, fethi tebrik için elçiler gönderdiler. Bu arada Kudüs’te bulunan Rum Patriği Atnasiyos da, kendi rızasıyla kapıma gelip, daha önce Hz. Pey- gamber’in (asm) mübarek eliyle imzalı emrini; Hz. Ömer’in Küfi hattıyla yazılmış fermanını ve eski padişahların verdikleri fermanları ibraz ederek, Kuds-ü Şerif’te bulunan içerideki ve dışarıdaki Kamame Kilisesi başta olmak üzere bütün namazgâhların ve ziyaretgâhların aynen tasarruflarında kalmasını rica eyledi.

Ben de buyurdum ki; eskiden ihsan olunduğu üzre, içeride yer alan Kamame Kilisesi ile bütün namazgâhları ve ziyaretgâhları; Gürci Manastırı olan Mar Yakup; Kudüs dışında yer alan manastırlar ve kiliseler; Hz. İsa’nın doğduğu yer olan Beytullahm’deki Büyük Kilise; mağara ve Kilisede yer olan üç kapı tasarruflarında ola.

Hıristiyanların Kudüs’teki bütün patrik, papaz ve yamakları, bac, haraç ve diğer örfi ve şeri vergilerden muaf olalar.

Bütün bu haklar ve hürriyetler, Hz. Peygamber (asm), Hz. Ömer ve eski padişahlar tarafından ihsan olunduğu gibi, benim fermanım ile de verilmiştir. Tasarrufumda ve hükmüm altında bulunan bütün valiler ve adamlarım buna riayet edeler. Kimseyi rahatsız etmeyeler.”