"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tefekkür ve mütefekkir

Halil ELİTOK
17 Haziran 2018, Pazar
Tefekkür; fikretmek, düşünmek ve gafleti izale etmektir. Mütefekkir de; düşünen ve fikreden insan demektir.

Tefekkür, ancak insanlar içindir. Bediüzzaman, Sözler adlı eserinde hayatın gayelerini anlatırken “tefekkür ile görüp, şehadetle göstermektir” der.1 

Kâinatta cereyan eden sayısız âyetlerin yanında Kur’ân-ı Kerîm âyetleri üzerinde de derin bir tefekkür iklimine girmemiz gerektiğini Rabbimiz bir misalle kullarına şöyle hatırlatır: “Eğer Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz.”2  

Kur’ân, tefekkürden mahrum olanları ise şöyle tasvir eder: “Onlar Kur’ân’ı tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde kilitler mi var?”3 

Bunun içindir ki Hazret-i Ali (ra), “İlimsiz ibâdette ve tefekkürsüz Kur’ân tilâvetinde fayda ve feyz azalır” buyurmuştur. Bilindiği gibi “Bir saat tefekkür; kırk gece nâfile ibâdetten üstündür.” 4 

Hazret-i Aişe (ra), Allah Rasülünün (asm) kalbi rikkatine ve tefekkür ufkuna dair bir misali şöyle nakleder: “Bir gece Rasülullah (asm) bana: Ey Âişe! İzin verirsen, geceyi Rabbime ibâdet ederek geçireyim. dedi. Ben de: “Vallahi Sen’inle beraber olmayı çok severim, ancak Sen’i sevindiren şeyi daha çok severim” dedim.

Sonra kalktı, güzelce abdest aldı ve namaza durdu. Ağlıyordu… O kadar ağladı ki; mübarek sakalları, elbisesi, hatta secde ettiği yer sırılsıklam oldu. O, bu haldeyken Bilâl (ra) ezan okumaya geldi ve Allah Rasülü’nü (asm) perişan bir halde buldu. Hz. Peygamberin (asm) ağladığını görünce, O’nu (asm) bu kadar mahzun eden hadisenin ne olduğunu merak ederek: “Yâ Rasûlâllah (asm)! Allah Teâlâ sizin geçmiş ve gelecek bütün günahlarınızı bağışladığı hâlde niçin ağlıyorsunuz?” diye sordu.

Bunun üzerine Efendimiz (asm): “Allâh’a çok şükreden bir kul olmayayım mı? Vallâhi bu gece bana öyle âyetler indirildi ki, onu okuyup da üzerinde tefekkür etmeyenlere yazıklar olsun!” dedi ve şu âyetleri okudu: “Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akl-ı selîm sâhipleri için (Allah’ın birliğini ve azametini gösteren) kesin deliller vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her an) Allâh’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin tefekkür ederler ve: Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen’i tesbîh ederiz; bizi Cehennem azâbından koru! (derler).” 5

Peygamber Efendimiz (asm), daha risalet verilmeden Hira Mağarası’ndaki inziva ve tefekkür hayatı ile tefekkürün ne kadar ehemmiyetli olduğunu gösterir. Göklerin ve yerin melekûtundan (görünen âlemin ötesindeki kudret ve azamet-i İlâhiden) ibret almak ve Kâbe’yi seyretmek şeklindeydi. 6

Kur’ân-ı Kerîm’de tefekkür ile ilgili pek çok âyetler vardır. Bunları sûre ve âyet numaralarını vererek iktifa edeceğim.

Büyük Mutasavvıf İbrahim Ethem, bir gün gemiye biner, bir köşede oturup tefekküre dalar. Meydana gelen fırtınayı geminin batma tehlikesini hiç de merak etmez. Yolcular ise aniden çıkan fırtına yüzünden bağrışırken içlerinden biri, İbrahim Ethem’in gemide bulunduğunu, duâ etmesini teklif eder. Hep birlikte yalvarırlar. O da ellerini kaldırıp şöyle duâ eder: “Ya Rab! büyük kudretini gösterdin, ikaz olduk; şimdi de geniş merhametini göster de irşad olalım!” Aniden bulutlar çekilir, fırtına diner, güneş geminin, üzerinde bayram havası estirir. Herkes eski Belh Sultanı’nın gerçekten gönül sultanı haline geldiğini açıkça söylemekten kendini alamaz.

Lokman Hekim, tek başına ve uzun uzun düşünürdü. Dostları kendisine uğrar ve: “Yalnız niye oturuyorsun, toplum arasına karışıp onlarla kaynaşsan daha iyi olmaz mı?” deyince, Lokman: “Yalnızlık, tefekkür için daha uygundur. Tefekkür insanı Cennet yoluna ulaştırır” cevabını verirdi.

Dipnotlar:

1- Sözler, (11. Söz), s. 118. 2- Haşir Sûresi, 59 / 21.

3- Muhammed Sûresi, 47 / 24. 4- Deylemî, c. II, s. 70-71, (no: 2397, 2400). 5- Âl-i İmran Sûresi, 3/190-191. (İbn-i Hibbân, c. 2, s. 386. 

6- Ayni, Umdetü’l-Kâri Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, c. I, s. 61.

Okunma Sayısı: 5213
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı