"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bayrak yarışı mı, hademelik mi?

Halil KARTAL
25 Ocak 2018, Perşembe 00:01
Bazı kavramlar mütemadiyen kullanılarak zihnimizde bir kalıp haline gelir.

Çoğu kere üzerinde düşünmeden bu kavramları istimal ederiz. Düşünmediğimizle de kalmaz zamanla ihtiva ettiği manaya da kendimizi dahil eder ve bunun gayrısını da düşünemeyiz. Bu kalıp kudsiyet bile kazanabilir. Nazarımda Risale-i Nur hizmetlerinde bulunan bizlerin hizmetlerimizi tarif ederken bu hizmeti bir “bayrak yarışı” olarak tarif ve vasfetmemiz de böyledir.

“Bayrak yarışı” kavramını beraber inceleyelim: Takımda 4 kişi bulunur. 100 metrede bir bayrağın el değiştirilmesi ile beraber koşucular da değişir. Yani koşucular arasında -her ne kadar takım olsalar da- 100’er metre mesafe bulunur. Bayrağı önce koşan kişi mutlaka getirmeli ve diğerine vermelidir. Diğer koşucular bayrağa elini uzatamazlar, ta ki getirene kadar. Tabiri caizse diğer yarışçılar bayrağı o an taşıyan koşucuyu sadece seyretme makamındadırlar. Daha sonra kendisi koşmaya başlar ve bu sefer diğerleri seyretme makamına geçerler. Dolayısıyla pasifleşirler.

İlk 100 metreyi çok iyi koşmuş olabilirsiniz, ya da son 100 metreyi vs. ama sizden sonraki ve önceki koşucular sizden iyi koşamazsa içiniz içinizi kemirebilir. Ya da siz çok kötü koşmuş olabilirsiniz. O an, ama diğerleri sizden iyi olabilir. Bir çuval inciri berbat ettiğinizi düşünebilir ve şevkiniz kırılabilir. 

Böyle bir yarışta oluşabilecek hislerden bazılarını yazalım:

- “Kardeşim ben koşacağım kadar koştum bundan sonra sıra sende artık biz seni izleyeceğiz” (Pasif seyretme)

-  “Kardeşim ben iyi koştum, seni izliyorum bak gözüm üzerinde. Sen benim ve benden öncekiler gibi güzel koşamıyorsun, senin yüzünden yenildik. Takımın emeğini zayi ettin.” (Pasif durum-Negatif tenkid)

- “Kimse benden iyi koşamaz ve koşmamalı. Çünkü ben sizin kaptanınızım, abinizim. (Durumsuzluk hali, ne halin varsa gör tek başınasın- negatif tenkid-negatif hücum)

Bilâ teşbih velâ temsilden sonra hizmetimizle “bayrak yarışı”nı karşılaştıralım:

1- Hizmeti bir bayrak yarışı olarak görmek "ben buraya kadar yapabileceğim hizmeti yaptım bundan sonrası siz kardeşlerimize aittir. Ben koşacağım kadar koştum. Bayrağı devrettik ve bayrak sizde, biz artık hizmetimizi tamamladık, kardeşlerimizi izleyeceğiz. Vazife verirlerse yaparız" gibi bir fikir ve kanaate itebilir. İlk bakışta doğru ve yerinde bir kanaat gibi gözükse de hizmette kendi kendimizi pasifize edip çekme haline götürebilir.

Hizmette adı, yaşı ve gayreti ne olursa olsun hizmetlerden farkında olmadan kendisini çekmeye ve diğer kardeşlerinin omuzlarına hizmeti yüklemeye (bilerek ya da bilmeyerek) sebebiyet verebilir. Oysa ki yaşı, vazifesi, makamı ne olursa olsun hizmette mutlaka yapılabilecek şeyler vardır. (Ben burada şöyle düşünüyorum vazife verilmemeli bizzat vazifeye talip olunmalı-buranın temizliğini ben yaparım- buradaki derse uygun görürseniz ben giderim- buradaki gazeteyi ben alır dağıtırım. Benim yaşım ileri de olsa talebelerle ben ilgilenebilirim vs).

 2- “Kardeşim hizmet bir bayrak yarışıdır, biz koşumuzu yaptık. Bak görüyorum ki iyi koşamıyorsun. Hizmet böyle olmaz. Koşamıyorsanız bırakın. Yapamıyorsanız çekilin. Kendisinin yaptığı hizmet koşusunu en büyük görmek ve kardeşlerinin yaptığı hizmet koşusunu beğenmemek hali… Koşmak bizden geçti, ama “tenkid bizden geçmedi”. Pekâlâ koşamayabiliriz, ama koşanları izlemek de bir vazife! Ne de olsa zamanın da biz de koştuk! Siz koşacaksınız.

 3- “Kardeşim hizmet bir bayrak yarışıdır” ama görüyorum ki benden hızlı koşuyorsun, ama bu olamaz. Kimse benden iyi koşmamalı, ah bir ayağı kaysa da düşse. Herkes benden daha iyi koşucunun olmadığını anlasa. Bana ihtiyaç duysa.

İlginçtir okullarda hademeler genellikle genç olmaz, ama bayrak koşucuları ister istemez genç olmalı. Hademeliği genç-ihtiyar herkes yapabilir, çünkü gücüne göre yapabileceği bir iş mutlaka vardır, ama bayrak yarışında koşabilmek için gençlik gerekir. Biz sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeler miyiz yoksa birbirinin koşmasını seyreden bayrak yarışçıları mı?

Gemideki hademenin işi hiç biter mi? Geminin hazırlanmasında da, hareketi esnasında da ta ki darüsselâma varana kadar sürekli bir vazife içindedirler. Zira hâlâ dârüsselâma ulaştığımızı kim söyleyebilir? Dümencimiz şahs-ı manevimizdir.

Hademelik için pek fazla bilgi ve tecrübe gerekmez. Dümencilik için pekâlâ gerekebilir. Ama biz bu hizmetimizde öğlene kadar pardon ölene kadar hademe miyiz? Yoksa bayrağı bırakıp dümencilik makamına geçen bayrak yarışçısı kaptan mı?

Bizler birbirinden 100 metre uzakta durup bayrağın (hizmetin ve vazifenin) ayağımıza gelmesini bekleyen dört tane ayrı ayrı ve dört kuvvetinde bayrak yarışçılarımıyız, yoksa müfritane irtibat içinde, sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile aralarına hiçbir mesafe koymadan tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza veren, (dikkat edin aramızda 100 metre yok, omuz omuza beraber koşmak var) dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olan onaltı fedakâr kardeş miyiz?

Bizler üzerine düşen vazifeyi yaptıktan sonra diğer koşucuları izleyen ya da sadece “hadi aslanım, hadi kardeşim yapabilirsin, ya da şöyle yapsa idin daha güzel olurdu diyen” pasif seyirciler miyiz? Yoksa birbirinin noksanını ikmal edip, kusurunu örten, ihtiyacına yardım eden, vazifesine muavenet eden –sen yapamadı isen gel beraber yapalım gel beraber koşalım, sen koşamıyor isen ben senin yerine koşarım diyen aktif ihlâs kahramanları mı?

Kardeşlerimiz bu noktadan bu teşbihlerimizden inşallah gücenmezler, zira Üstad Hazretleri “Sizlerin kalp ve ruh ve aklınızı ittiham etmem. Risale-i Nur’un verdiği tesire binaen itimad ediyorum. Fakat nefis ve heva ve his ve vehim bazen aldatıyorlar. Onun için bazen şiddetli ikaz olunuyorsunuz Bu şiddet, nefis ve heva ve his ve vehme bakıyor; ihtiyatlı davranınız” 1 diyor. 

Hizmeti bir yarış olarak görmek noktası belki bir derece doğru, ancak bu yarışı “bayrak yarışı” olarak görmek nefis ve heva ve his ve vehim noktasından aldatabilir. İhtiyatlı olalım inşallah. Hizmetimizde değil 100 metre koştuktan sonra vazifemizin bittiğini düşünmek –vefatımızda dahi vazifemizin devam ettiğinin şuurunda olmalıyız. 

Yaşasın, hizmet bayrağını birbirine bırakmayıp dört elle o bayrağa sarılıp omuz omuza beraber koşanlar! 

Yaşasın, omuz omuza hademelikte yarışanlar!

Dipnot:

1-Lem’alar, s. 281.

Okunma Sayısı: 7334
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Fatih Ekinci

    25.1.2018 20:23:37

    Tebrik ediyorum halil abi. Meseleyi güzel tasvir etmişsiniz. Nefsimizin gerekli dersi almasini niyaz eder, ikaz edici yazilarinizin devamını dilerim.

  • Said Yüksekdağ

    25.1.2018 16:34:05

    Allah razı olsun Halil Ağabey.. Rabbim kalemine kuvvet versin, sizleri ve bizleri bu kudsi hizmetten ayırmasın inşallah..

  • Osman YİĞİT

    25.1.2018 05:43:42

    Kardeşim maşallah tebrikler! bizler birbirinden ayrı 1'ler olmaya değil, şahs-ı manevinin riyasetinde teşrik-i mesai edip omuz omuza vermiş 111111111.....ler olmaya razı oluruz ancak. Dâimî istihdâmiyet (müstahdemlik) duasıyla. Yaşasın Hizmetkarlık!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı