Suudi Kralı Abdullah bin Abdulaziz’in ölümü bütün dünyada büyük yankılar uyandırdı.
3 Şubat 1977 yılında halkın seçtiği cumhurbaşkanı Celal Bayar’a İstanbul Üsküdar’daki evlerinde 12 kişinin huzurunda dediğim Hz. Bediüzzaman’ın sözünü keşke Suudiler hayata geçirselerdi. O söz şudur: “Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlal” 1 Yani özetinde aslolan, meşrûtiyet, cumhuriyettir. Fakat sandığa gitmeyen 57 İslâm ülkesi bunun neresinde? Her neyse vefat günündeyiz…
Bütün bunlara rağmen kralların da bir takım hizmetleri vardır ve dünyaya bakışları farklıdır. Nitekim yeni Kral Selman bin Abdülaziz taziyetleri kabulünde ilk verdiği beyanatta diyor ki; “Allah beni halkımızın başarısı ve isteklerinini yerine getirmede başarılı kılsın. Ülkemize ve halkımıza güven ve istikrar versin. Onu her türlü kötülükten korusun. Allah’ın dileğinden başka bir şey olmaz. Barış, rahmet ve kardeşlik dini olan İslâm’ın emirleri doğrultusunda Ümmetin hizmetinde olmaya devam edeceğim. Allah’a duâ ediyorum. Bana hakkı hak, batılı da batıl olarak göstersin. Kur’ân yolundan ayrılmayacağım.”2
Suudi Arabistan nüfusunun 2015 itibarıyla 30 milyona yükseldiği, 2020 yılında ise bu rakamın 37 milyona ulaşması beklenmektedir. Böyle bir ülkenin idarecilerinin, hac ve umre dönemlerindeki hizmetlerinin dışında, dünyanın bir çok yerine yardımı da mevcuttur. Bunlardan iki örnekle yazımızı güzelleştirelim.
Bir tanesi; Roma Camii. İtalya ve Avrupa’nın en büyük camiidir. 30 bin m2 alan kaplar ve 12 bin kişi alır. Suudi Arabistan kraliyet ailesinin maddî ve mânevî desteği ile Haziran 1995’te açılmıştır. Burası İtalyan İslâm Kültür Merkezidir, dergâhıdır. Böyle muhteşem bir camiin açılışını 1995 yıllarında İtalyan Cumhurbaşkanı Oscar Liggi Scalfora ile birlikte açan Suudi Arabistan Prensi Selman bin Abdülaziz bugün merhum Kral Abdullah’ın vefatıyla Suudi Arabistan’ın yeni kralı olmuştur. Açılış törenine katılan dönemin İtalya Cumhurbaşkanının yaptığı konuşmada İslâm dininin şiddet dini olduğunu söyleyenlerin haksız olduklarını, İslâmiyetin büyük bir din olduğunu ifade etmiş ve inananlara kendi dinî duygularını ifade hakkı verilmesi gerektiğini söylemiştir.3 Bugüne bakan mânalarla dolu bir tesbit.
İkinci bir örnek de şudur: Bediüzzaman Hazretleri’nin bütün ömründe üzerinde ısrarla durduğu, kendilerinin yazdırdığı tevafuklu Kur’ân-ı Kerîm’in ve Arapça yazılı Mesnevî-i Nuriye ve İşarâtü’l İ’caz eserinin âlem-i İslâm’a gönderilmesi idi. Osman Demirci Hoca 1978 yıllarında AP Erzurum Milletvekili dokunmazlık libasıyla bu mezkûr eserleri kolilerle Hz. Bediüzzaman’ın fiilen hizmetinde bulunan talebelerinden merhum Tahiri Mutlu ve merhum Bayram Yüksel ile birlikte hac dönemi Suudi Arabistan’a götürürler. Fakat dağıtılması mümkün değildir. Ancak Kral emir verirse olur.
Özetle; Başşehir Riyad’da Kral Halid bin Abdülaziz’in 4 kabul gününe iştirak ederler ve konuşurlar.
Kral Halid derki: “Ben ittihad-ı İslâm babında çalışmalarından dolayı Said Nursî Hazretlerinin hayranıyım. Benden ne istiyorsunuz yardım edeyim?” Bu ağabeylerimiz de derler ki; “Yanımızda mezkûr bu üç eser var, emir buyurun bunlara İslâm dünyası liderlerine ve hacılara verelim. Tâ ki İslâm dünyasına yayılsın.” Kral Halid anında emir verir ve eserler Medine ve Mekke’de zevat-ı kirama dağıtılır. Bu hakikatı her 3 merhumdan müjde olarak dinlemişimdir. Cümlesinin ruhları şad olsun...
Dipnotlar:
1- Münâzarât, B. S. Nursî.
2- Yeni Asya 24/1/2015.
3- 23/Haziran/1995 Yeni Asya.
4- Halid bin Abdülaziz (1913 – 13 Haziran 1982)