"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kürt paranoyası

HALİS SERHAT TAN
06 Haziran 2013, Perşembe
Egemen bir asker çocuğu; babasının zorunlu Doğu hizmeti görevi sebebi ile liseyi Güneydoğu’da okumak zorunda kalmış.
Henüz Doğu’ya gelemeden önce, Kürtlere ve Kürt coğrafyasına karşı oldukça önyargıları varmış; gerek Egemen’in gerekse ailesinin. Bu açıdan Doğu’ya geldiklerinde ilkin oldukça temkinli davranmak istemişler. Ama sonrasında ise ön yargılarının yersiz olduğunu, gereksiz bir paranoya içerisinde olduklarını anlayınca normal yaşantılarına dönmüş; Kürtlerle kaynaşmışlar.
İlk geldikleri gün ile bugün arasında Kürtlere dair algıları oldukça değişmiş. Egemen ile, değişen ders programım sebebiyle Şubat ayında tanışmıştım. İlk ders, ilk tanışma süreciydi. İlk dersine girdiğimde de, sonrasında da Egemen ile birçok konuşmamız oldu.
Şubat’tan bugüne aradan yaklaşık üç buçuk ay gibi bir süre geçti. Bu süre zarfında Egemen ile birçok sohbetimiz oldu. En ayrıntılı görüşme, Egemen ve arkadaşlarını beden eğitimi dersinde okul bahçesinde voleybol oynarken izlediğim gün gerçekleşti. Oyun sonrasında yanıma gelip derslerle ilgili bir konuyu konuşmak isteyince, konu konuyu açmış, birçok konuyu konuşmuştuk.
Yaşantısından, hitabetinden, kültüründen, kelime dağarcığından, kendini ifade ediş şeklinden ve özellikle de şivesinden Egemen’in bir Kürt çocuğu olmadığı çok rahat bir şekilde anlaşılabiliyordu.
“Egemen, zannediyorum buralı değilsin sen, değil mi?” diye sorduğumda “Nereden öyle bir kanıya vardınız Hocam?” diye cevap vermişti tebessüm ederek.
“Biliyorsun, burada yaşayan insanların çoğu Kürt. Senin konuşmandan Kürt biri değil de, sanki Türk biriymişsin gibime geldi Egemen” diye sorusunu cevapladığımda esprili bir üslup ile “Ne yani Hocam; beni ötekileştiriyor, sen Kürt olma, Türk ol demek mi istiyorsunuz?” dediğinde ikimiz de epey bir gülmüştük. Nev-i şahsına münhasır biriydi. Gerek öğrencileri, gerek öğretmenleri tarafından çok seviliyordu.
Biraz şakalaşıp, birbirimize biraz takıldıktan sonra “Evet Hocam Türk’üm ben. İzmirliyim” dedi.
“Peki, neden burada bir Doğu ilinde yaşıyorsunuz?” soruma “Hocam, babam astsubay. Biliyorsunuz onların zorunlu Doğu görevleri var. Bu nedenle buraya babamın işi nedeni ile gelmek zorunda kaldık. Aslında ilkin gelmek istemiyorduk, ama başka da alternatif yoktu. Hem gelmeseydik, benim gibi zeki bir öğrenci ile nasıl tanışacaktınız?” diyerek tebessüm ettirmeye devam ediyordu.
Gülerken güldüren, düşünürken düşündüren tipten bir öğrenciydi. Onunla oturup saatlerce sohbet etseniz doyamaz, sohbet bitsin istemezdiniz. İnce ruhlu, narin ve espritüel biriydi.
Birçok konuyu konuşmuştuk. Ama nedense konu sohbetin akışına göre değişmiş, Kürtlere gelmişti. İzmir’den buraya taşınmadan önce nice önyargıları, korkuları, endişeleri varmış Egemenlerin. O anlattıkça sözünü bölmeden dinliyorum ben de.
“Hocam doğrusu biz buraya gelmeden önce, Kürtlere karşı büyük bir ön yargımız vardı. Hoşgörüsüz, medenî olmayan, eğitimlerine önem vermeyen insanlar olarak biliyorduk Kürtleri. Bir de elleri silâhlı, terörist, asıp kesen, kavgacı bir halk diye bir algı vardı bizde. Böyle anlatmışlardı bize. Bundan ötürü Güneydoğu’ya gelirken büyük bir korku vardı yüreğimizde. Canımızı sanki tehlikeye atıyormuşçasına bir his ve duyguyla geldik buraya. Ailem de, ben de çok büyük bir korku beslemiştik. Sanki dışarı çıktığımızda hemen önümüzü kesip bize nereli olduğumuzu soracaklar ve Türk olduğumuzu öğrendikleri zaman bize saldırıp yaralayacaklar, ya da canımıza kıyacaklar diye düşünüyorduk. Bu nedenlerden ötürü buraya gelmeyi istemiyorduk ama başka çaremiz de yoktu. Mecburen kalkıp geldiğimizde, baktık ki burada da askerler, polisler var. Baktık ki, burada da büyük alışveriş merkezleri var. Baktık ki, doktoru, hâkimi, savcısı var. Baktık ki, halkı dışarıda alışveriş yapıyor, işe gidip geliyor, dışarıda vatandaşlar dolaşıyor... Anladık ki, burada da hayat varmış. Ama ön yargıyla ve korku paranoyasıyla kalkıp geldiğimiz için, ister istemez temkinli hareket etmemiz gerekiyordu. Neredeyse ilk bir ay tek başıma dışarı çıkmama izin vermedi ailem. Hep babamın eşliğinde sabah okula gidip, akşam çıkışta yine babam okuldan alıyordu. Oysa ki Batı’da çok özgürdüm. Her yere, en uzak mesafelere kadar tek başıma gidip geliyordum; ailemin de bu konuda bana güveni tamdı. Ama buraya gelmeden önce duyduklarımız, ister istemez biraz temkinli hareket etmemizi gerektiriyordu.” diye anlattığında “Bu ülkede yıllarca Kürtlere öcü nazarı ile bakıldı” diyen kanaat önderlerine, siyasetçilere, Kürt halkına hak vermemek elde değildi.
“Kürtler hakkında ne kadar da yalan yanlış bilgiler dönüyormuş piyasada” demeden kendimi alamadım doğrusu.
“Peki, sonraki süreç nasıl ilerledi? Aradan üç yıl gibi bir süre geçmiş. Bu sürenin ardından Kürtler hakkında gerek sen, gerek ailen hâlâ aynı görüşte misiniz Egemen?”
“Hocam, buraya yerleştikten bir ay sonra baktık ki burada da hayat normal, bildiğimiz gibi akıp gidiyor. Ne bir gürültü, ne bir patırtı var. İnsanları oldukça saygılı, halkı oldukça sevecen. İnsanlarla kaynaşmaya başladık. Kendimize çevre, komşular edindik. Arkadaşlarım oldu. Şuan sınıfımdaki herkes Kürt olmasına rağmen, bir tek ben Türk’üm. Ve Kürt arkadaşlarımın hemen hepsi o kadar sıcakkanlı, o kadar sevecen, o kadar kardeş gibi davranıyorlar ki, bunca Kürd’ün içerisinde bir tek ben Türk olmama rağmen beni sınıf başkanı olarak seçtiler, sağ olsunlar. Aradan geçen üç yılın ardından anlıyorum ki hocam, çok büyük bir paranoya ile gelmişiz Güneydoğu’ya. Çok büyük önyargılar beslemişiz. Bugün anlıyorum ki, Kürtler de medenî insanlar. Kendilerine ait dilleri olmasına rağmen yıllarca asimile edilmişler. ‘Siz yoksunuz’ denilmiş. Esasında ‘Siz varsınız, ama biz sizi görmezlikten geliyoruz, yok sayıyoruz’ demişler. Bu çok acı bir durumdur. Bir halkın kimliğini, dilini yok saymak bir kültürü yok saymaktır ki bu ülkenin tarih sahnesinde kara bir leke olarak yer edinmiştir.”
“Peki, Kürtlerden memnun kaldınız mı bu üç yıl süre zarfında? Önemli olan budur.”
“Kalmaz olur muyuz Hocam. Biz, Türk olmamıza rağmen, bize çok değer verdiler. Gerek komşularımız, gerek babamın iş arkadaşları, gerek alış veriş yaptığımız insanlar, gerek benim sınıf arkadaşlarım ve öğretmenlerim, gözlemleyebildiğim kadarı ile çok iyi bir insanî ilişkiye sahiptirler. İnsanlara değer veren, insanların maddî ve manevî değerlerine saygı duyan, dışlamayan, ötekileştirmeyen insanlar. Oysaki bunlar yıllarca dışlanmış, ötekileştirilmiş insanlar olmalarına karşın hem de... Düşünün sizin babanız ölecek ve yetim kalacaksınız, ama insanların yetim kalmasını istemeyeceksiniz. Düşünün siz okumamış cahil kalmışsınız, ama eğitimi savunacaksınız. Oysaki ben okumadıysam başkaları da okumasın, ben yetim bırakıldıysam başkalarının da babası öldürülsün; fail-i meçhul gitsin, onların da çocukları yetim bırakılsın, demeleri gerekirken Kürtler o kadar medenî ki bunu demek yerine ateş beni yaktı başkasını yakmasın algısı ile hareket ediyorlar. Bu çok önemli bir yaklaşımdır bence.”
Egemen’i dinledikçe anlıyorum ki, birileri tarafından sürekli bir ‘Kürt Paranoyası’ oluşturulmaya çalışılmakta; ülkenin refahı, huzuru ve Türkler ile Kürtler arasında barışı istemeyenler de olmaktadır.
Egemen ile görüşmemizin özetinde şöyle bir ders çıkarıyorum ki; Türkler Kürtlere dair önyargılarından vazgeçmeliler, Kürtler de kendilerine karşı yöneltilen hedeflerin odağında olmamak adına daha temkinli adımlar atıp, sonucunun kötü sonuçlanmayacağı söylemler, davranışlar ve eylemlerde bulunmalıdırlar.
Acı olan; Egemen’in ve ailesinin zihin dünyasında değişse de; Kürtlerle henüz tanışmamış nice Türk’ün nazarında Kürt paranoyası hâlâ devam ediyor.
Unutulmamalıdır ki; Kürtler de bu ülkeye mensup ve bu ülkenin değerleridir.
Okunma Sayısı: 2016
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı