"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitimde kayıp yıllar ve yeni ufuklar

Hanefi Örnek
22 Mart 2012, Perşembe
Gerek özel eğitim kurumlarında, gerek dünyada eğitim, baş döndürücü bir hızla gelişmektedir. Yeni teknolojiler, hür teşebbüsler, çağdaş paradigmalar bu süreci hızlandırıyor. Öncü olan, çalışkan ve başarılı olan yarışı kazanıyor.

Türkiye de devlet eğitim kurumlarında ise hâlâ vesayetçi resmî ideolojinin karanlık labirentlerinde şekilleniyor, değişim ve yenilikleri ya savsaklıyor ya da görmezden gelerek, dogmatik bir sistemden medet umarak, kör bir inat uğruna demokrasiye ve insan hak ve hürriyetlerine karşı direniyor. Ülkemiz kaybediyor, genç neslimiz kaybediyor kimin umurunda? 
İlke ve inkılâpların derin dehlizlerinde planlanan, materyalist felsefe ile harmanlanan ve her türlü dinî değere kılıç sallayarak medeniyetimizi ve değerlerimizi yok sayan bir mantıkla Batının istediği bir yapıyı hedeflediği görülür. Kendi çocuklarımıza kendi düşünce dünyamızı götürememenin ıztırabını yaşıyoruz. Artık bu kopukluğu görmemek basiretsizliğinden kurtulmanın zamanı gelmiştir kanaatindeyim.

BASİRET KÖRLÜĞÜ KAYBETTİRİYOR
Dünya Bankasının Türk eğitim sistemi üzerinde yaptığı araştırmada ‘ibretlik tesbitler var’
Cumhuriyet dönemindeki jakoben anti demokratik anlayışın uygulamaları devam ediyor. Bütün gelişim süreçlerinin önünü tıkıyor, AB projesinde takoz vazifesini görüyor. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu vesayetin kutsal mabetleri olarak resmî ideolojinin payandalığını yapmaya devam ediyor.
Aynı ideolojiyi referans alan ve Türkiye’ye en az 30 sene zaman kaybettiren, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerinin tahribatları devam ediyor. Gizli diktatörlük atıfları yapılıyor.
Meslek liselerine reva görülen zulüm sebebiyle, özellikle Fen, Matematik ve okuma becerilerini kazandırmada Dünya standartlarının çok gerisinde bir seyir izliyor.
Öğrenci profilinde büyük bir ahlâkî çöküntü yaşanıyor. Madde bağımlılığının ilköğretim okullarına kadar düştüğü ifade ediliyor.
Uygulanan eğitimle sınav kazanmak pek mümkün görülmediği için özel dershaneler devreye giriyor. Bu da çarpıklığın başka bir boyutunu gözler önüne seriyor. Liseyi bir sene veya iki sene uzatmanın öğrenciye ne kazandırıp ne kaybettirdiğini hesap etmek lâzımdır. Öğrenci eğer üniversiteye girmek istiyorsa dersaneye gitmeden olmaz. Öğrenci iki arada bir derede kalmış kimin umurunda. Yarış atı gibi sınavdan sınava koşup duracak.
Eğitim zengin aile çocuklarının eline geçti. Dersanelerin yıllık cirosu: Bir milyar TL olduğu belirtiliyor. Eğer Millî eğitim bu süreci iyi idare edemeyip planlama zafiyeti gösteriyorsa; okul dışı arayışlar kendiliğinden devreye girer. Özel derslerin saat başına: 300 TL’ye kadar çıktığını düşünürsek fırsat eşitliğinden bahsetmek ne derece doğru olur?
Bu eğitim anlayışı ile Öğretmen yetiştiren kurumların dünya standartlarında olmadığı açıktır. Eğitim fakültelerinin, eğitim liseleri ile desteklenmesi müfredatı Tarih, Din, Kültür değerlerimizle harmanlanarak günün ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir.

EĞİTİM SİSTEMİMİZ; İŞGAL ALTINDA
SÖMÜRGE BİR ÜLKE GÖRÜNTÜSÜ SERGİLİYOR
Körü körüne bir taklitçilik almış yürümüş. Kültürel haçlı seferlerinin etkilerini eğitimin her safhasında görmek mümkün. Sokaklara çıktığınız zaman erozyonun boyutlarını gözlerinizle görüyorsunuz. Yabancı isimler, markalar her tarafta arzı endam ettiğine şahit olmak mümkün. İşgal edilen ülke manzarasını çağrıştırıyor. Center, rezidans, home haus’tan geçilmiyor. Yabancı firmaları anlıyorum, ama aşırı yabancı hayranlığını anlamak mümkün değil.
Bizim gençliğimiz, Yahya Kemal’i, Nef’iyi, Fuzuli’yi, Baki’yi ve Nedim'i tanımıyor. Hammer’i, Şekspir’i, Rasin’i, Hugo’yu taklit etmeyi şeref sayıyor. Batılı gibi yaşamayı marifet sayanlar, onlar gibi çalışıp üretmeyi esas alan bir eğitim sistemi inşa edemiyoruz. Sadece safahatlarını ve batıl fikirlerini taklit bize pek pahalıya mal olduğunu söylemek gerekir.
İki medeniyet arasına sıkışmış, kimliksiz bir eğitim anlayışının izlerini okullardaki öğrencilere baktığımızda görürüz. İlköğretim de boy veren içki, esrar ve taciz olayları ehl-i hamiyeti ağlatan cinsten. Aşk cinayetleri, terörün bir başka faktörü olarak yetkililere zor anlar yaşatıyor. Çocuklarımızın hali perişan, anne ve babalar kan ağlıyor.
Gençlerimiz israfçı, eğitimsiz, işsiz, sefahate düşkün ve mutsuz. Bu durum manevî değerlerden yoksun, insanî erdemlerden mahrum, bize zorla biçilmiş çağdışı eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Sistemin islâh edilecek bir tarafı yok. Hani deveye sormuşlar ‘boynun neden eğri?’ Deve cevap vermiş. ‘Nerem doğru ki’ diye cevap vermiş. Yarınlarımızı çalan, çocuklarımızı katleden bu sistemden ve onun payandalarından kurtulmalıyız. Militarist, anti demokratik, tek tipçi, jakoben, insan hak ve özgürlüklerinden yoksun bir karakterle inşa edilmiş bu sistem millilikle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmadığı görülür.
Okumayan, düşünemeyen, üretemeyen televole kültürü ile yetişen çocuklarımıza reva görülen bu deli gömleğinden onları kurtarmalıyız. Yenilikçi medeniyetimizi ve kültürümüzün renkleriyle bezenmiş, inancımızın ruhuyla hayatlanmış, irfanı hür, vicdanı hür bir nesil yetiştirecek bir sistem istiyoruz.

EĞİTİMDE KAYIP YÜZ YIL
20. Yüzyılı kaybettik. 21. Yüzyılda ise ilk 11 yılı geride bırakmış durumdayız. Eğitimde, teoriyi pratikle destekleyerek bizim kametimize uygun bir elbise dikmeliyiz. İçinde bulunduğumuz yüzyılı kendi medeniyetimizle bizi buluşturacak yapıyı öncelemeliyiz. A’dan Z’ye kapsamlı bir reform süresine ihtiyacımız var.
Son otuz yılda intihar vak’alarında Türkiye’deki artış oranının % 440 olduğunu istatistikler belirtiyor. Tüyler ürperten bir manzara karşısındayız. Dünyada ise her yıl bir milyon kişi intihar ediyor. Bu manevî buhranın ulaştığı seviyeyi gösteriyor Çare öze dönüştür. Çare iman vitaminleriyle manevî kodları beslemektir.
‘Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi ittiba-ı Kur’ân dır’ diyen asrın imamı yol haritası niteliğindedir..
Yeni ufuklarda, aklı kalble buluşturacak, maddeyi mana ile birleştirecek, ilmi irfanla harmanlayacak, fen ilimlerini din ilimleri ile yoğuracak bir model inşa etmeliyiz. Temelin de insanî değerler, özünde iman ve ihlâs, hedefinde saadeti dareyn olan bu sistem bize nurlu ufuklarda yepyeni bir gelecek bahşedecektir. Türkiye’miz, bütün renkleriyle barış ve huzur içinde yaşatacak böyle sistemin özlemini duyuyor.
‘Hiçbir ordu zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü değildir’ diyen Viktor Hugo bu gerçeğe parmak basıyor. Artık değişim ve gelişimin zamanı geldiğini düşünüyorum. Eğitimde bana göre değişim, sana göre değişim sağlıklı bir sonuca bizi götürmez. Dayatmaların demokraside yeri olmadığını düşünüyorum.
Yepyeni ufuklarda hasretini çektiğimiz her şeyle buluşmak azmiyle, geleceği kuracak nurlu vizyon sahiplerine selâm ve sevgilerimizle…

Okunma Sayısı: 751
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı