"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çözüm süreci ülkeyi çözüyor

Hasan ABDULLAH
25 Mayıs 2016, Çarşamba
Çözüm sürecinden önce HDP veya selefleri yok muydu? Elbette vardı, ama haklarında da ne bir soruşturma, ne de bir kovuşturma vardı.

Çözüm süreciyle birlikte, Güneydoğu şehirlerinde PKK’nın elemanlarının yerleşmesine ve bu şehirlerin bir bomba depolama alanı olarak kullanılmasına göz yumulması ile birlikte, buraların hakimi PKK oldu. Bunun kabul edilemez “de  facto” bir durum olduğu müteaddit defa yazıldı çizildi. Bu duruma hayır demek için ne kadar geç kalınırsa, faturanın o derece kabaracağı da belliydi.

En nihayetinde devlet uyandı. Kaybettiği toprakları geri almak için operasyonlara başladı. Sonuç ortada. Yüzlerce şehit, onlarca sivil kurban, yıkılıp harabe olan şehirler. PKK’ya kaptırılmış ve o safta öldürülmüş yüzlerce Kürt çocuğunu kayıp saymamak da mümkün değil. 

Çözüm sürecinden önce de kayıplar veriliyordu, ama kayıplar bu kadar kitlesel değildi ve Kürt-Türk ayrımı bu kadar keskinleşmemişti. Çözüm sürecinden sonra, devletin müdahalesi çok daha üst düzeyde olur tahminimiz gerçekleşti, ama bizim de tahmin etmediğimiz şey, PKK’nın silâhlı mücadelesini ilk defa bu kadar yıpratıcı bir seviyeye çıkarmasıydı.

Bugün gelinen noktada, Çözüm sürecinden sonra güneydoğu şehirleri, Suriye şehirleri gibi adeta hayalet şehirlere dönüştü. Göçler yüz binleri buldu. 

Çözüm sürecinin en önemli olumsuz etkilerinden birisi de siyasî hayatımıza oldu. Milliyetçi duyguların kaşınması, kuşkusuz insanların % 90’ının hoşuna gidiyor ve kaşıyanlara siyasî rant sağlıyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusu, milliyetçi duyguları öyle bir kaşıdı ki, CHP bile MHP ile aynı çizgiye geldi. CHP, ben milletle aynı çizgiye gelmezsem konu referanduma gider, orada kabul olur, ben yine kaybederim, diye düşündü. Bu tip durumlarda hareket noktanızı kazanma kaybetme duygusundan çok, “doğru olan yerde durma” düşüncesine göre şekillendirmelisiniz. Önemli olan bugün doğru yerde gözükmeniz değil, tarihin sizi haklı çıkarmasıdır. Görüşünüz her zaman çoğunlukla aynı doğrultuda olmayabilir. O zaman çoğunluğu ikna etmeye çalışırsınız, ikna edebilirsiniz ya da ikna edemezsiniz, ama her halükârda çizginizi koruyabilmelisiniz.

Demokrasilerde olması gereken, milletvekillerinin yalnızca “kürsü dokunulmazlığına” sahip olmasıdır. Hiçbir milletvekilinin işlediği adi suçlardan soruşturulup gerekirse mahkeme edilmesine bir engel olmamalı. Buraya kadar herşey net. Ama bugün için durum farklıdır. Dokunulmazlıklar, bir takım HDP’li ve CHP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp, milletvekilliklerinin sona erdirilmesi için getiriliyor. Diğer yandan da, haklarında fezleke olan diğer parti milletvekillerinin de üzerinde kılıç gibi sallanacak bir durum söz konusu. CHP’nin 51, HDP’nin 50, AKP’nin 27, MHP’nin 9, Bağımsız 1 milletvekilinin olmak üzere toplamda 138 milletvekilinin hakkında fezleke var. Olay siyasileşmiş yargı mensupları eliyle, TBMM üzerinde baskı ve tahakküm kurmaya yöneleceğinden, belli milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasının hayırlı bir iş olduğu kanaatinde değilim. Dokunulmazlıkların kaldırılması 550 milletvekili için olsaydı, farklı bir anlam ihtiva edebilirdi. Ama bu dokunulmazlıkların kaldırılmasının sadece 138 milletvekiline yönelik olması, altında farklı siyasî sebeplerin olduğunu ortaya koyuyor.

PKK’ya yardım ve yataklık ettiği kesin delillerle çok açık ortada olan milletvekili var ise; yalnızca bu milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması cihetine gidilmesi doğru bir hareket tarzı olurdu. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasından önce yapılacak iş, güneydoğuda PKK’ya çalışmış belediyelerin yönetme yetkisinin elinden alınmasıydı. Milletvekilliğinin düşürülmesi bir demokraside en son yapılacak iş olmalıdır. Beğensek de beğenmesek de HDP’nin seçilmiş 59 milletvekili vardır. Bu 59 HDP milletvekilinin 50’sinin dokunulmazlığının kaldırılması ya da bu yöndeki bir tehdit, doğru bir hareket tarzı değildir. Ayrıca işin bu raddeye gelmesinde iktidar partisi AKP’nin de rolü büyüktür. Çözüm sürecinde atılan yanlış adımlar olmasaydı, AKP yönetimi, PKK’nın şehirleri ele geçirmesine göz yumup izin vermeseydi, iş bu raddeye gelmeyecekti. İktidar partisi AKP, bir anlamda yaptığı yanlış politikaların bütün faturasını HDP’nin üzerine yıkmaktadır. MHP’nin bakış açısı zaten bellidir. MHP’ye göre HDP’liler hiçbir şey yapmasa bile, meclisin kapısından girdikleri ilk gün meclisten atılmalıdırlar. 

Burada elbette HDP’lileri mağdur olarak görmüyoruz. Hatalarını da her zaman yazıyoruz. Kürt halkının barış taleplerini görmezden gelip, PKK’dan kendilerini ayrıştırmadıklarını, çoğunlukla onların meclisteki gölgesi gibi davrandıklarını yazdık ve halen de yazıyoruz. Ama bütün bunlara rağmen; HDP milletvekillerinin meclisten tard edilmesinin tahmin edilen veya edilmeyen ağır sonuçları olacaktır.

AKP’nin ne planladığını düşünmek şimdiden biraz zor. Fakat düşürülecek milletvekillerinin yerine bir ara seçim planladıkları düşünülebilir. Ara seçimlerde, milletvekillikleri düşürülecek olan HDP ve CHP’den kapacakları yeni milletvekilleriyle 367 yani Anayasa ve Başkanlık Sistemine geçiş hedefleniyor olabilir…

Bekleyip görelim…

Okunma Sayısı: 1550
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat

    25.5.2016 22:05:28

    Aynen öyle

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı