"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kerem Musa’ya rahmet duâsıyla...

Hasan BULUT
26 Şubat 2014, Çarşamba
“Kaybettiğimiz kişiler aslında kazanamadığımız kişilerdir. Kazanamadıklarımız da kazanma konusunda yetersiz olduklarımızdan başkası değil.” (İsmail Kartal)
Her gidişler bir sancıdır yüreğimde… Lâkin sancılar, bir doğum habercisidir. Firak acısının perhizi ümit, sabır ve tevekkül değil midir? Mü’minin yüreğinde ümit, her daim açık bir kapıdır. Vedalar ki, bir nebze sonbahar hüznüyle boyanmışsa da, kavuşmalara dair ümitler olmalı içinde. Yarınlar neler getirir bize bilinmez. Bir de bakarsınız ki, vedalar başka renklere bürünmüş, bütün güzelliğiyle, ummadığınız anda dönüp kapınızı çalar. Bir zemheriden sonra bahçelerimizde açan çiçekler bizlere ne çok şeyler söyler?
Hay ismine münhasır bir hayatın müntesibi iken, yeisle hayatımızı ölüm rengine büründürmenin ne anlamı var?
Fânilik hamuruyla yoğrulmuş bedenlerimizin her daim ebed isteyen sesi, neyin nesi? Ve bu sese her daim ve an cevap veren bir Hâlık-ı Rahîm, bir Zât-ı Akdes, bir Sâni-i Hâkîm, bir Sâni-i Kadîr…’imiz var. Her bir esmâ dayanak noktamız… Marifetullahın basamakları. Kısacası, O’nu tanımak ve O’nun adıyla hareket etmek, acz ve fakr içindeki “makbul bir şefaatçı” ünvanıyla kuvvet bulmak… Ubudiyetin tadı, mânâsı ve mahiyeti burada saklı değil mi?
***
Her gidişler bir sancıdır yüreğimde… Çekip giderken, bir nebze olsun arkasına bakmadan, kapılara dönüş aralığı bırakmadan, dönüp arkasına bakmadan gidişler… Yüreğimizin ona uzanan elini fark etmeden; ihlâsın, uhuvvetin mânâ ikliminde demlenmeden… Ne ürktüğüm vedalardır onlar!
Asrın, iradeyi elden alan cazibedâr günahlarının arasından gidişler nereye kadar?
Hayatımın derin yaralarından biridir Kerem Musa… Heyhat ki, çırpındık, uzattık ellerimizi. Ya da daha fazla, çatlarcasına koşamadık mı yanına? Tutamadık mı ellerinden? Tutunamadın mıyahut? Sana daha fazla gelemedik mi? Rahat döşeğimizde fazla mı uyuduk? Kollarımızı daha geniş açamadık mı?
İradeyi elden alan asrın günahlarına tek başına tahammülün kolay olamazdı. İrade olunan âhir ömrümüzün hayatımızın hangi keyfiyetinde son bulduğu da önemliydi. Ölümün bir ibret levhasıydı; senin gibi gencecik fidanlara ve bizim gibi fersiz, belki de yetersiz kalanlara…
Vefatının ardından senin gibi gencecik bir kardeşimizin niyazı şöyleydi: “Yüce Rabbim nûr dairesinde kaldığı saniyeler adedince af, mağfiret ve merhamet eylesin… Âmin.”
Musa Kerem’e bir taraftan Cenâb-ı Hak’tan rahmet dilerken, vicdanımın her bir zerresinde “Onun için yeterli olabildik mi?” sorusuna cevap arıyorum.
Okunma Sayısı: 1185
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı