"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Burhan Eren’in ardından

Hasan GÜNEŞ
02 Aralık 2014, Salı
Burhan Eren’i de Rahmet-i Rahman’a gönderdik. Vefatını kabullenmekte zorlansak da hastalık ve yaşlılık konusu açıldığında o hep “Ebedi gençliğe yaklaşıyoruz inşaallah” derdi.

Burhan Abi Allah rahmet eylesin hızlı ve hareketli bir hayat yaşadı. Sendikacılıktan siyasetçiliğe, Demir-Çelik endüstrisinden ticaret hayatına kadar yaşadığı tecrübeleri ve aktiviteyi Nur hizmeti dairesinde Risale-i Nur prensipleriyle yaşamaya çalıştı. Anlatacaklarımızın bir kısmını kendimiz müşahede ettik ve kendisinden dinledik, ancak büyük ekseriyetini Muhammed Danışmaz ve kendisiyle uzun yıllar ortaklık yapan Hüseyin Danışmaz’dan dinledim.

Risale-i Nur’u tanıdığı gençlik yıllarında Karadeniz Ereğli, solun güçlü ve aktif olduğu yerlerdendi. İşçi hareketleri o zamanlar Türkiye’nin neredeyse gündemini belirliyordu. Burhan Eren, Çelik-İş şube başkanıydı. DİSK’e bağlı Maden-İş’e karşı mücadele ediyor yetki almaya çalışıyordu. Danışmazların atölyesi karargâh olmuştu. Atölyedeki Nur hadimleri gündüzleri hem çalışıyor, hem de vardiya çıkışlarında bildiri dağıtıyor, akşamları da derse gidiyordu. Ereğli’de avukatlık ve gazetecilik yapan meşhur Kemal Anadol Maden-İş’in organizatörlerindendi. Sendikalar arasındaki mücadele, siyasetten dinî ve felsefî konulara kadar geniş bir yelpazede devam ediyordu. Fikrî mücadele o kadar şiddetliydi ki, yıllar sonra rakip başkan namaza başladığında onu tanıyan eskiler “mümkün değil” demişlerdi. Ancak hidayet açısından imkânsız diye bir şey yok… Burhan Abi sendika başkanı olduğu dönemde sendika binasında iki haftada bir seminer tertip eder, Yeni Asya yazarlarını davet ederdi.

Burhan Abi iyi bir hatipti. Adalet Partisinin bölgede tertip ettiği mitinglerde beş-on dakikalık açış konuşması yaparak halkı hazırlar ve coştururdu. İl ve ilçe kongrelerinde yaptığı konuşmalarda mutlaka Yeni Asya’dan bahseder, Risale-i Nur’dan mesajlar verirdi. İttihad’dan Yeni Asya’ya uzanan çizgide o zor şartlarda yayınlarımızı gündemde tutan, abone yapan ve dağıtan bir ekibin içinde yer aldı. Sadece Burhan Abinin fabrikada İlim ve Teknik serisi ve Peygamberimizin Hayatı isimli kitaplardan en az yüzer takım dağıttığı anlatılır.

Burhan Eren’in bu kadar aktif olmasında çevrenin tesiri büyük… Hizmet için büyük fedakârlıklar yapan Danışmazlar ailesi, Ereğli’nin âlim ve fazıl müftüsü Ali Hoca, ileride milletvekili olacak olan Recep Özel, Bekir Berk’in makam şoförlüğünü yapan Hasan Coşkun gibi hızlı bir ekibin parçası oluvermişti.
Ereğli cemaatinin bu kadar faal olmasında Medrese-i Yusufiyelerin de tesiri büyüktür. Hem 12 Mart hem de 12 Eylül büyük sıkıntılarla geçmiştir. 12 Mart dönemi kendisini meşrulaştırmak için sağdan soldan suç arıyordu. Sol kesimin ileri gelenleri Yüksek Fırını sabote ederek üretimi durdurmak suçlamasıyla hapse atılırken Nur talebeleri de irtica suçlamasına maruz kalıyordu. O zamanlar daha çocuk olan İsmail Arafat da devleti yıkmaya teşebbüs suçuyla muhakeme edilmesi gibi birçok traji-komik hadiseler yaşanmıştı.

Bilindiği gibi 12 Eylül öncesi, siyasetin hızlı olduğu dönemler. Risale-i Nur’da geçen Mevlana Halid ve Doksan üç harbiyle ilgili: “Bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi’nin şakirdleri olabilir” ikazıyla Nur Talebeleri komünizme karşı bütün Türkiye’de aktiftir. Kdz. Ereğli de aynı şekilde seferber olmuştur. Ekip Taksim’deki meşhur “Bayrağa Saygı” mitingine dev bir bayrakla katılmıştır. Solun kurtarılmış bölge ve küçük Moskova dediği Kdz. Ereğli’de ağır bir baskı vardır. Seçim öncesi bir hamle için sağ kesim de Demirel’i mitinge getirmek ister. Ancak “Şehre sokmayız” diyenlerin tehditleri ve saldırıları devam etmektedir. Demirel, polise ilaveten Ereğli’den sivil bir ekibin kurulmasını ister. Bizim ekip sorumluluğu ve organizasyonu üstlenir ve gerekli teçhizatla donatılırlar. Genel Başkan’ın güvenlik uzmanları gelip ekiple tanıştıktan sonra “Miting yapılabilir” raporunu yukarıya sunarlar. Hazırlıklar tamamlanır. Bursa’dan mehter takımı getirilir, şehir adeta yeniden fethedilmiştir. Muazzam bir organizasyonla dev bir miting gerçekleşir. Demirel miting sonrası ekibin liderini çağırır “Kimdir bunlar?” diye merak etmiştir. Recep Bey ve Burhan Abi şahısları adına değil cemaat adına iftihar etmenin güzel bir numunesi olarak “Biz,” der “Mehmet Kutlular’ın arkadaşlarıyız. Onun emriyle bu organizasyonu yaptık.” Genel Başkan mesajı almıştır, memnun olur, teşekkür eder, tebrik eder ve “Mehmet Bey’e selam söyleyin” der.

Neşriyat ve dershane hizmetleri ikisi birlikte son hızıyla devam etmektedir. Tahribatın çok olduğu bu bölgede aynı hızla tamir de devam etmektedir. Tamirden rahatsız olanlar da boş durmamaktadır. Yönetimi ele geçirmek için terörün olgunlaşmasını bekleyenler ve el altından teşvik edenler sonunda 12 Eylül darbesiyle memleketin üzerine kara bulut gibi çökerler. İşçi faaliyetlerinin ve eylemlerinin yoğun olduğu bölge olduğu için gözaltı ve tutuklamalar başlar.

Her ihtilalde olduğu gibi bu hengâmede de Nur Talebeleri gözaltına alınır. Bu arada rahmetli Şeref Abiyi de yâd ederek Medrese-i Yusufiyedekilerin çıkartılması için yapılan gayretleri Burhan Abiden nakledelim: “Şehir dışındaydım, geldiğimde baktık ki, cemaatten kimse kalmamış herkes hapiste. Bir heyet kurarak amiralin karşısına çıkıp itiraz edelim diye düşündük. Cemaatin hepsi içerde olduğu için eşraftan bir heyet kurmaya çalıştık. Ancak büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Kime gittiysek ‘Aman bizi bu tehlikeli işe bulaştırma’ cevabını verip bizden uzaklaşıyordu. Derslere ara sıra gelen, bizi seven Ereğli’nin eşrafından Şeref Abiye gitmeye karar verdim. Şeref Abi, ‘Ne demek ikimiz yeteriz haydi’ dedi. Daha sonra şehre üç-dört adet okul yaptıran hayırsever işadamı Kadri Yılmaz ve bir arkadaşını da alarak yola çıktık.”
Paşadan randevu alırlar. Paşa da merak etmektedir, kimdir bunlar niçin geliyorlar. Öyle ya şehrin hatta bölgenin tek hâkimi… Burhan Abiden dinlemeye devam edelim: “Paşa’ya ‘Gözaltına alınan nur talebeleri için geldik. Bunlar İman ve Kur’an hizmetinden ve asayişin muhafazasından başka hiç bir gaye ve maksadı olmayan kişilerdir. Bunları serbest bırakın!” Amiral hiç beklemediği bu talep karşısında birden öfkelenir ve bağırmaya başlar: ‘Siz kimsiniz! Hangi cesaretle böyle bir talepte bulunabiliyorsunuz, sizi de içeri, onların yanına atarım” der. Burhan Abi “Şeref Abi Allah razı olsun ömrümün sonuna kadar unutamayacağım kahramanca bir cevap verdi” diyerek anlatırdı. Şeref Abi yüksek ve kararlı bir sesle “Paşa! Bizi hapishaneyle mi korkutuyorsun? Haydi, at içeri! Risale-i Nur için hapiste yatmak bizim için bir şereftir. Biz o şerefe lâyık olsaydık, biz de o kardeşlerimizle beraber içerde olurduk.” Paşa karşısındakilerin samimiyet ve cesaretini ve inanmışlığını görünce sakinleşir. “Evet” der, “Meslek hayatımda Nurcuların asayiş ve güvenliğe herhangi bir zararını duymadım. Ancak ders ve sohbetleriniz o kadar etkili ki, örtünenler hızlı artıyor ve lojmanların kısa zamanda çarşafa bürüneceğine dair şikâyetler var.” Nur talebeleri bu imtihandan da muvaffakiyetle çıkarlar ve tahliye olurlar. Hapishanedeki hizmetler, unutulmaz dostluk ve hatıralarla dışarda hizmete kaldıkları yerden devam ederler.

Burhan Abi sendikacıydı, politikacılarla iş adamlarıyla ve diğer meşhurlarla görüşürdü, ancak yeri geldiğinde taşınan bir kardeşimizin buzdolabını sırtlanmaktan çekinmezdi. İhtilaflara çok üzülürdü, önlemek için elinden gelen fedakârlığı ve gayreti gösterirdi. Doksanlı yıllardaki ihtilafı önlemek için heyetler teşkil ederek defalarca ağabeyleri ziyaret etti. O yıllarda gazete ve yayınevi bütün imkânlarını kaybettiği zaman kendi imkânlarını seferber ederek büyük fedakârlıklar gösterdi. Ayrıca Mustafa Süzen ve rahmetli Faik Cengiz ile Anadolu’yu Anadolu’dan bir ekip olarak dolaştılar, ittifak ve ittihada vesile oldular.

Değerli yazarımız Raşit Yücel’in de yazısında bahsettiği gibi Burhan Abi çok cömertti. Yakın bölgemizdeki birçok dershanede büyük destekleri olduğu gibi Anadolu’nun her tarafından gelen yardım taleplerini de çevirmezdi. Ereğli, birçok şehirden özellikle Doğu’dan gelen okuma programlarına ev sahipliği yaparak finansını karşılamıştır. Burhan ve Hüseyin abilerin bu hizmetlerde hisseleri büyüktür.

Biz kendisini hep enerjik, dinamik ve sağlıklı görürdük ama son yıllarda tatile daha çok ağırlık vermeye başlamıştı. Bizim bilmediğimiz bir yorgunluk varmış demek ki… Her yaz tatilini öncekine göre neredeyse bir ay uzatıyordu. Memleketindeki son tatili en uzunuydu. Son telefon görüşmemizde “Ağabey artık sizi bekliyoruz” dediğimizde “Birkaç haftaya gelirim demişti. Ancak burası çok güzel önümüz deniz arkamız yayla. Bol bol Kur’ân okuyorum. Evin yanı cami, günlerim orada geçiyor” derdi. “Şehir hayatı ve siyaseti terk ettim” derdi. Evet, “Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.” Gelmek kısmet olmadı.
Ebedi istirahatgâhına uğurlarken gittiğimiz şirin kasabasında caminin yanında da kabristan olduğunu gördük. Ev, cami, kabristan: Hayatın kısa bir özeti… Defin esnasında kalabalık cemaatin arasında, on beş saatlik yoldan gelen dostlara gözüm ilişti. Ereğli eski müftüsü ve vaizleri ali Hocalar Kur’ân okurken huşuyla dinleyen dostları Danışmazlar ailesi ve Cabir gibi hizmet ehline gözüm takıldı ve hep konu ettiğimiz hakikat hatırıma geldi: Ölüm gelse de “şirket-i manevîye-i uhreviye cihetiyle her bir hakikî sadık şakirdi; binler diller ile, kalbler ile dua etmek, istiğfar etmek, ibadet etmek ve bazı melaike gibi kırk bin lisan ile tesbih” devam ediyor. Cenab-ı Hak gani gani rahmet eylesin.

Okunma Sayısı: 6795
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • kamil dağıstanlı

    2.12.2014 11:14:19

    60'lı-70'li yıllar nurcuların siyasi ve içtimai alanlarda en aktif oldukları dönemdir. Müsbet hareketin en güzel örnekleri bu yıllarda verilmiştir. Nurcular, Ahrar müslümanlığın nasıl olunacağını siyasette de göstermişler, hiç bir şeyi eline-yüzüne bulaştırmamışlar, Bu dönemde süfyanizmin kendilerine çıkardığı faturayı 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde karakollarda işkence görerek ve mapushanelerde sıkıntılar çekerek üstadlarına yakışır bir vakarla ödemişlerdir.

  • RAMAZAN ADIBELLİ

    2.12.2014 11:11:48

    ONLAR MURADINA ERMİŞ RABBİM BİZLERE DE İSTİKAMET ÜZERE BİR ÖLÜM NASİP ETSİN

  • HÜSEYİN İLHAN

    2.12.2014 08:57:44

    Muhterem rahmetli ağabeyimizi bize hatırlatıp ona dua etmemizi sağlayan yazıyı yazan ağabeyimize teşekkür ediyorum.Evet risalei nur talebeleri ücretini sadece CENAB-I HAK CC.dan bekleyerek ve sadece rızai ilahi için çalışarak ve çileler çekerek ülkemizi komünist isyankarcılardan muhafazaya,anarşi belasını def'ine hizmet etmeleri gibi bugün de makam,maddiyat hastalığı ile ehli iman arasında fitne-fesad sokan siasal islamcıların tahribine seddi zülkarneyn vazifesini inşaallah hakkıyla ifa edeceklerdir.Rabbim bizleri HA'KIN HATIRINI ALİ TUTAN lardan eylesin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı