"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünya hâkimiyetinde nimetlerin yeniden keşfi

Hasan GÜNEŞ
19 Aralık 2018, Çarşamba 02:27
Ekonomik krizler, savaşlar ve kıtlıklar olmasaydı soframızdaki yiyecekleri hatırlamakta ve değerini kavramakta zorlanacaktık.

Son dönemlerde dünya devlerinin rekabet sahasına otomasyon, silâh sanayii, Endüstri 4.0 derken gıda sektörü de girdi. İleri teknoloji ürünlerinin Batı’dan ithal edilmesine alışmıştık. Şimdi soframızdaki nimetler de Batı’dan ithal edilmeye başladı.

Hakikate bakılırsa bir elektronik cihaz ile bir meyve, sebze ya da ekmek arasında nimet olması bakımından çok da fazla fark yok. Birinin cansız madenlerden diğerinin de canlı bitki ve hayvandan elde edilmesi bakış açısını değiştiriyor. İnsan emek ve sanatı açısından birkaç kademe ve birkaç perde var! İnsanoğlu buğday tanesini halk edemediği gibi hem buğdayın hem de teknolojinin kullandığı kum tanesini de halk edemiyor. Âlemlerin Rabbi zerreden yıldızlara kadar her şeyi halk edip mahlûkatına ve sanatlarına tarla yaptığı kâinatı içindekilerle birlikte insana muazzam bir nimet olarak vermiş. Nimetlerin bir araya getirilerek bir teknolojik ürün yapılması onu gerçekte daha büyük bir nimet yapar. Vesile olan insan gurur değil şükre yönelmeli.

Nimetler kıymeti bilinmez ve takdir edilmezse elden kaçar. Kıymetini takdir edemedik, şükrünü hakkıyla eda edemedik ve israf ettik ki soframızdaki nimetler de şimdi yavaş yavaş Batı’dan ithal edilmeye başladı.

Tarım ürünlerinin ehemmiyetini kavrayamamak ve medeniyet değiştirme zorlaması üretime büyük darbe vurmaya devam ediyor. Manevî değerlerimizden gelen gelenekler yavaş yavaş yıkılıyor. Sebze, meyve ya da bir buğday tanesinin hem yetiştirilmesi hem de sofrada yenilmesinin manevî bir yönü vardı. Yere düşen bir tane ya da ekmek kırıntısı değerli bir maden gibi kuyumcu hassasiyeti ile yerden alınırdı.

Âlemlerin Rabbi’nin toprak, su ve havadan halk ederek bize ihsan ettiği muazzam mu’cizeye hürmet o hassasiyetin başlangıcıdır. Dünyanın altın ve gümüşünü harcasanız halk edemeyeceğiniz bir nimet! Tohum halinden vücudumuzda hazm oluncaya kadar Cenâb-ı Hakk’ın isimlerine ayna olan ve o isimleri zikreden bir nimet. Zikrettiğini nereden anlıyoruz? Basit bir topraktan harikalara mazhar olarak sünbüllenip yol bularak yeryüzüne çıkması sağır kulakların bile işitebileceği yüksek bir sâdâdır. Bismillah diyerek başladığı yolculukta “Taneleri çatlatan O’dur” âyetini okuyarak tohumu yarıp ilk adımını atmış olur. Nihaî noktaya gelinceye kadar okuduğu âyet, zikrettiği Esma-i Hüsna ve yaptığı tesbihatın had ve hesabı yoktur. Akıllı insan hem yetiştirirken hem de yerken tesbihatta o rızıktan geri kalmamalıdır.

Bir buğday tanesi ya da herhangi bir bitki bir hayat ve bir Dünya demektir ve şu âlemin en yüksek hakikatlerinden ve değerlerinden birisidir. Koca Yerküre’den, Okyanuslardan, Atmosferden, Güneş’e kadar koca âlem bir araya gelir, bir tanenin hayat bulmasına vesile olur. İnsanların uzay aracı gönderdiği komşu gezegende bir yaprak veya bir saman çöpü bile bulunsa belki de çağımızın en büyük keşiflerinden birisi olacaktı. Çünkü orada onun için bir dünya halk edilmiş demektir ve o gezegen de canlıdır artık.

Soframıza gelen bir rızık için yüzlerce ele ve emeğe muhtacız. O yüzlerce el kim bilir hangi fedakârlıklara katlandı? Ekimden hasada kadar uygun zamanlar için yapılanlar ve bir çocuk yetiştirir gibi gösterilen itina ve hassasiyet… Yine hasattan sofraya kadar yapılan işlemler… Bütün bu ellerden yüzde kaçı emeğinin ve fedakârlığının karşılığını alabiliyor? İşte nimete gösterilen hürmet ve saygıda bu emeklerin hissesi büyük…

Buğday dünyada en çok hasat edilen ve üretilen bitki… Dünyanın kuruluşundan bu yana bu rekor hiç değişmedi diyebiliriz. Araştırmalara göre insanoğlunun ilk evcilleştirdiği bitkilerden birisinin de buğday olduğu tahmin ediliyor. Yüz binlerce bitki türünün içinden en mükemmelinin seçilmesi çok dikkat çekicidir. Beşerin ilk olarak bulduğu ya da yaptığı şeyler genelde en ibtidaisi ve en ilkelidir. Eğer bulunan ilk olmasına rağmen mükemmel ise bu Cenâb-ı Hakk’ın bir ihsanıdır, ilhamıdır ve mu’cizesidir.

Nimeti üreten ve yetiştiren kim olursa olsun elbette o nimet Cenâb-ı Hakk’ın bize bir ihsanıdır ve her zaman mübarektir. Ancak bunun farkında olan ve bitkinin ibadet, tesbihat ve zikrine iştirak eden ellerin yetiştirdiği bir nimet çok daha farklıdır. Bu sebeple eski çağlardan bu yana yeryüzünün hububat ve tahıl deposu olan Anadolu, Mezopotamya  ve Ortadoğu’nun mübarek toprakları ve elleri vazifesini ihmal etmemelidir.

Okunma Sayısı: 3940
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı