"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm dünyası ve terör

Hasan GÜNEŞ
25 Ağustos 2016, Perşembe
Ramazan umresinde, mümkün olduğu kadar çok ve farklı memleketlerden kişiyle görüşüp tanışarak İslâm dünyasını gözlemlemeye çalıştım.

2004 yılında hacca gitmiştim. O dönemle kıyaslamaya çalıştım. Maalesef Müslümanlarda genel bir ümitsizlik havası hâkim. 10-12 sene öncesine göre herkesin huzuru kaçmış, daha iyiye gidiyoruz derken her şey tersine dönmüş. Eski günler aranır hale gelmiş. Çözüm için sebeplerin iyi araştırılması ve incelemesi gerekiyor.

Suriye, Irak ve Libya gibi iç savaşın yoğun olarak devam ettiği ülkelerden gelen neredeyse yok. Bir Pakistanlı “Türkiye güzel bir memleket” demişti. İstanbul ve Bursa’yı gezmiş. “Pakistan için ümitlerimiz kalmadı” dedi. “Ne ekonomik, ne siyasî ne iş ne de can güvenliği olarak gelecek vadetmiyor. İslâm dünyası da çok farklı değil” diye ilâve etti. Medyadan takib ettiğimiz gibi; pazaryerlerinde, camilerde bombaların patladığı bir ülke. “En önemli sebep Afganistan… Bizden kaynaklanmayan problemler bizi bu hale getirdi” demişti. Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgaliyle başlayan Afgan göçü ülkenin kargaşaya sürüklenmesinde önemli bir faktör olmuştu. Aslında unuttuğu bir nokta vardı. Sebeplerin tamamı dışardan değildi. Askerî darbe yaparak şeriat ilân eden Ziyaülhak’ın, otoriter yönetim ve bir türlü demokrasiye dönemeyişi önemli sebeplerden birisiydi. Devrik lider Butto’nun da idam edilmesi gerginliği, kin ve nefreti zirveye çıkarmıştı.

Kendi aramızda ders yaparken bir Yemenlinin dikkatini çekmiş, bizimle tanışmak istedi. Arapça-Türkçe hazırlanmış Hutbe-i Şamiye kitabını hediye ettik. Kitabın müellifine baktı: Bediüzzaman Said Nursî. “Ben bu zatı biliyorum, meşhur allame” demişti. O da aynı şekilde Yemen’de devam eden iç savaştan yakınmıştı. “Şia terörü bütün İslâm dünyası için tehdit. Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen ile kuşatma altındayız” demişti. İran tehlikesine dikkat çekmişti. “Sizde Sünnîlere en yakın Şiî mezhebi olan Zeydiler var” dediğimde çok şaşırmıştı. “Siz Yemen’i iyi biliyorsunuz” dedi.

Evet, Yemenli kardeşimizin ifade ettiği gibi İslâm dünyasındaki kargaşada İran’ın ve Şia kuşatmasının ya da yayılmacılığının rolü büyük… Ancak asırlardır kardeşçe yaşayan mezheplerin, birden birbirleriyle kanlı bıçaklı hale gelmesi ve her ikisinin de en kutsalı olan camilere kadar bombalanmaya devam edilmesi, üzerinde durulması gereken en önemli konulardan. İnsanlar nasıl birbirlerine bu kadar düşman hale geldi?

Yemenlinin dikkat çektiği İran faktörü önemli! Fakat genelde herkes mezhep konusunda yoğunlaştığı için çözüme gidilemiyor. Hatırlanacağı üzere Humeyni 1979 yılında iktidara geldiğinde “sürekli devrim” kavramı ile İran’ı yönetmeye ve devrim ihraç etmeye çalıştığı dönemlerde neredeyse İslâm dünyasındaki bütün gruplar Humeynici ve devrimci olmuşlardı. Aksini söyleyenler “tekfir” ediliyordu. “Demokrasi, meşveret, fikir hürriyeti, hak-hukuk” tabirlerini kimseye anlatamıyorduk. Pakistan askerî ihtilâli de aynı şekilde… İran herkesin katkıda bulunduğu o dönemin kazanımlarıyla şimdi üç-dört ülkeyi daha doğrudan yönetir hale geldi.

Din adına siyasete girenlere ve iktidarları ele geçirenlere, önceki dönemlerin aksine Batı ve derin güçlerin engel olmaması büyük bir muvaffakiyet ve başarı olarak görüldü. Gelinen noktada fark edildi ki sessizlikleri çembere alma, kuşatma ve bölüp parçalama harekâtı imiş… Başarı ile birlikte siyasete yoğun bir ilgi, meşrû gayr-i meşrû her vasıtayı mubah kabul eden bir iktidar isteği ve nihayetinde otoriter yönetimler iktidara geldi. Demokrasiyi “küfür rejimi” olarak gören başkalarının fikirlerine tahammül edemeyen Selefi, Haricî ve Şia gruplarının ve en nihayetinde siyasetçilerin gerginliği tırmandırmasıyla İslâm dünyası bu hale geldi.

Çare yine İslâm’ın özünde esasında ve Ehl-i Sünnet akidesinde. Daha çok dağıtılması ve okunması gereken Hutbe-i Şamiye isimli eserde de ifade edilen; meşveret ve şûrâ, Allah’tan ümit kesmemek, birbirimizin fikirlerine tahammül edebilmek ve devlet yönetiminde liyakat gibi prensiplerde.

Okunma Sayısı: 1920
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    25.8.2016 11:33:50

    İslam dünyası paramparça.Siyasal islamcıların en büyük zaafiyetleri devlet yönetiminin ve uluslararası ilişkilerin slogan atmak kadar kolay olduğunu zannetmeleri.Bu minvalde hareket ettikleri için ve ellerinde Risale i Nur gibi bir rehberleri olmadığı için haberleri olanlarda okuyup amel etmedikleri için bu sıkıntılı süreçler devam edecektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı