Emirdağ Lâhikası’nda Bağdat’ta çıkan Ed-Difa gazetesinin muharriri İsa Abdülkadir’in Arabî makalesinin tercümesine yer veriliyor.
Bu makale sıradan bir makale olmaktan ziyade Risale-i Nur’un meslek ve meşrep tarzını da belirtmesi yönüyle önemli. Bu tarzı belirtirken, İslâm âleminde çok yayılmış olan İhvan-ı Müslimîn tarzı ile Risale-i Nur tarzının farklılıklarını da ortaya koyması bu makaleyi daha da önemli kılıyor. Müslüman âlemi tarafından çok sorulan “Türkiye’deki Nur Talebelerinin İhvan-ı Müslimîn cemiyeti ile alâkaları nedir, ne münasebeti var? Hem farkları nedir? Türkiye’deki Nur Talebeleri, Mısır’da ve bilâd-ı Arab’da İhvan-ı Müslimîn namında ittihad-ı İslâm’a çalışan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? Ve onlar da onlardan mıdır?” (Emirdağ Lâhikası) sorularına İsa Abdülkadir cevap veriyor. -Bu sorulardan, İslâm âlemi tarafından Risale-i Nur hareketinin dikkatle takip edildiği, yaygın olarak görülen İhvan-ı Müslimîn Cemiyetinden farkının merak edildiği anlaşılıyor-. “Nur Talebelerinin ve İhvan-ı Müslimîn Cemiyetinin gerçi maksatları, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeye hizmet ve ittihad-ı İslâm dairesinde Müslümanların saadet-i dünyevîye ve uhrevîyelerine hizmet etmektir; fakat Nur Talebelerinin beş altı cihetle farkları var” hususu özenle izah ediliyor.
Risale-i Nur Talebeleriyle, İhvan-ı Müslimîn arasındaki en önemli farklardan birisi, “birinci fark”ta izah ediliyor. “Birinci fark: Nur Talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar. Eğer siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine âlet yapıyorlar, tâ ki siyaseti dinsizliğe âlet edenlere karşı dinin kudsiyetini göstersinler. Siyasî bir cemiyetleri asla mevcut değil. İhvan-ı Müslimîn ise, memleket ve vaziyet sebebiyle siyasetle, din lehinde iştigal ediyorlar ve siyasî cemiyet de teşkil ediyorlar” diyen İsa Abdülkadir, hâlâ birçok yerli muharririmizin anlayamadığı, “siyasetle iştigal etmeden, siyaseti dine hizmet ettirmek” hususunu anlaşılır bir şekilde ifade ediyor. Nur Talebelerinin, siyasetin dine verebileceği zararlara karşı “dinin kudsiyetini” korumak görevini üstlendiği mânâsında mükemmel bir cümle kuruyor.
İsa Abdülkadir’in verdiği cevaplara dikkat edilirse, Nur Talebelerini tanıtırken, Nur Talebeleri için söylediği özelliklere taraftar olduğunu hissettiriyor. Ayrıca İsa Abdülkadir’in İhvan-ı Müslimîn’in siyasetle iştigalinin “din lehinde” olması noktasını da vurgulaması İhvan-ı Müslimîn tarzının daha iyi anlaşılmasına katkı sunuyor.
İkinci fark: “Nurcular, Üstadlarıyla içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbur değiller. (…) İhvan-ı Müslimîn ise, umumî merkezlerde mürşid ve reisleriyle görüşmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler” diyen İsa Abdülkadir, İhvan-ı Müslimîn’in siyasetle iştigalinin vermiş olduğu “umumî merkezlerde mürşid ve reisleriyle görüşmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler” hususunu nazara veriyor. “Büyük üstadla ve naibleriyle ve vekilleri hükmündeki zatlarla yine görüşürler, ders alırlar, emir alırlar” cümlesinden anlaşıldığı üzere siyasette “büyük üstad” gibi anlayış ve ifadelerin de İhvan-ı Müslimîn hareketinden doğduğu anlaşılıyor.
Emirdağ Lâhikası’nda İsa Abdülkadir’in yazdığı makalenin satır aralarına dikkat çekmeye çalıştık. İnşaallah geriye kalan dört farka da daha sonra değinebiliriz.