Bazı âyet-i kerîmelerden iktibas olarak “El-azametü lillah ve-l minnetü lehü (Azamet ve büyüklük Allah’a mahsustur. Ve yalnız O’na boyun eğilir)” düsturunu Hürriyete Hitap’ta ifade eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu düsturun “bizi kabr-i vahşet ve istibdattan ihraç ve Cennet-i ittihad ve muhabbet-i milliyeye dâvet ettiğini” belirtmektedir.
Allah’ın azamet ve büyüklüğünü hakkıyla idrak edebilenler istibdada sebebiyet veren fanileri büyük görme tehlikesinden kurtulacak, muhabbeti ve ittihadı kıran ifratlara girmekten muhafaza olunacaktır. İstibdatlara sebebiyet veren ve o istibdatların güçlenerek devam etmesini sağlayan hallere karşı yapılması gereken Allah’ın büyüklük ve azametini zihinlerde tutmak, yalnız O’na minnet duymak ve yalnız O’na boyun eğmektir. Cenâb-ı Hakk’ın huzurundayken başkalarına bakmak ve onlardan medet beklemek gibi bir hâli göstermek mü’min için büyük bir zarardır. Haddi aşan senalar, övgüler ve medihler, herkese ve her şeye karşıda tevdi edilmeye başlanarak başımıza musallat olacak istibdatları doğurmaktadır. Yani istibdat semavî bir belâ değil, elimizle inşa ettiğimiz arzî bir belâdır.
Bediüzzaman Hazretleri kendisine karşı yapılan senaları tadil ederek, sena ifade eden kelimeleri silip yerine Risale-i Nur yazmıştır. Bizlerde kendi âlemimizde kendimizi muhasebeye çekip, eğer yanlış yöne sevk edilmiş senalarımız varsa bir an önce onları tadil edip, üzerlerini silmemiz gerekmektedir. İstibdatlardan bir an önce ihraç olarak, muhabbet ve ittihadın kuvvetlenmesi ve vahşet hallerinin ortadan kalkması için medh ü senalarımızı sadece Cenâb-ı Hakk’a tevdi etmek duâsıyla…