Başında “Isparta’ya gönderilen bir fıkradır” denilen bir mektupta, “Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil, fiyat olarak o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadakat ve daimî sarsılmaz bir sebat ister“ (Tarihçe-i Hayat) hakikati ifade ediliyor.
Böyle bir fiyatı vermeye muvaffak olabilmek için, Risale-i Nur’a bütün kuvvetimizle sarılmak, dikkat ve tefekkürle devamlı okumak, hakikatlerini tetkik etmek ve Risale-i Nur hizmetinde ciddiyetle devam etmek gerektir. Bununla beraber “Bazı his ve vehimler” dolayısıyla bizleri mağlûp edebilecek hadiselerle karşılaşabileceğimizi unutmamız lâzımdır. İhlâs Risalesinde ifade edilen “nefs-i emmâreye itimat edilmez” düsturunu her zaman göz önünde bulundurmak gerektir. Bazen “şiddetli ikaz” olunmalarımızın da bizi mağlûp edebilecek saldırılara karşı, uyanıklığımızı sağlamak için olduğu Risale-i Nurda belirtilmektedir.
Bazı hadisat karşısında mağlûp olma ihtimalinin herkes için geçerli olduğu Risale-i Nurun bir hakikatinde şu şekilde belirtilmektedir; “Evet kardeşim, dediğin gibi, Fuad’ın (ra) mektubu aynen Abdurrahman’ın (ra) mektubu misillü, Risale-i Nur’un bir şu’le-i kerametini gösteriyor. Yalnız Abdurrahman’ın gayet hâlis ve şimdiki tarz-ı hayattan ve tabirlerden Müberra, sâfi ifadesi onda yoktur. Eğer dünyada kalsaydı, mağlûp olmak ihtimali vardı. Cenâb-ı Erhamürrahimin hem ona, hem Risale-i Nur hanedanına ve dairesine merhamet edip, onu rahmetine ve Cennet’e aldı, mağlûp ettirmedi.” (Barla Lâhikası) Risale-i Nur derslerinin aksine bizleri mağlûbiyete sevk edebilecek hadiselere karşı ihlâs, takva ve sadakatte terakki etmek gerektiği yine Risale-i Nurda ders verilmektedir.
Bu hakikatten anladığımız diğer bir husus ise, “şimdi ki tarz-ı hayattan” doğan tabirleri kullanmak, hatta Risale-i Nur derslerini okurken bile bu tarz tabirlerle Risale-i Nur hakikatlerini izah etmeye çalışmak, Risale-i Nurun sâfi ifadeleriyle bağdaşmamaktadır. Risale-i Nur kendi hakikatlerini kendi kelime ve ifade tarzıyla okumayı tavsiye eder.
“Saadet-i ebediye zararına, mânâsız, lüzumsuz, zararlı, kederli, hodfuruşâne, sakîl, riyâkârâne bazı hissiyat-ı süfliye ve menâfi -i cüz’iyenin” bizleri mağlûp etmemesi için ihlâs düsturlarını mabeynimizde yerleştirmek ve Üstadımızın Barla Lâhikasında geçen şu duâsını yapmak gerektir: “Cenâb-ı Hak beni de, sizi de tarik-i Haktan şaşırtmasın. Âmin.”