"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mâide Suresi 32. ayet ve en büyük adalet düsturu

Hasan KOÇ
20 Eylül 2016, Salı 09:15
"Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.

Kim de birisini diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur (Yani, kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur)" Mâide Suresi 32. Ayet-i Kerimesini Sünuhat Risalesi’nde tefsir eden Bediüzzaman Hazretleri, bu ayet için “Şu âyet haktır akla münâfi olamaz; hakikattir, mücâzefe, mübalağa içinde bulunamaz. Hâlbuki zahir düşündürür.” demektedir. Suçsuz bir insanın öldürülmesinin bütün insanlığı öldürmek gibi olduğu, bir insanın hayatının kurtarılmasının da bütün insanlığı kurtarmak gibi olduğu hakikatini tam manasıyla idrak edemeyen insanlar ayette ki bu ifadeyi –hâşâ- abartılı bir ifade gibi değerlendirme yanlışını düşerek, ayetin zahirine bakıp içerisindeki geniş manaları anlayamamaktadırlar. Bu yanlış düşünceye karşı Bediüzzaman; “Bazen nur, nâr göründüğü gibi şiddet-i belâgat da mübalağa görünür.” diyerek cevap vermektedir. 

“Adalet-i mahzânın en büyük düsturunu vaz ediyor. Der ki: Bir mâsumun hayatı, kanı, hatta umum beşer için olsa da, heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir. Cüz'iyatın küllîye nispeti bir olduğu gibi, hakkın dahi mizan-ı adâlete karşı aynı nispettir. O nokta-i nazardan, hakkın küçüğü büyüğü olamaz.” hakikatini ifade eden Bediüzzaman, tam bir adalet yapabilmek için bu büyük düstura uymak gerektiğini beyan ederek, insanın küçük sayılabilecek bir hakkının bile suiistimal edilemeyeceğini, adalet terazisinde küçük veya büyük hak diyerek bir ayrımın söz konusu olamayacağını belirtmektedir.  “Hakkın küçüğü büyüğü olamaz düsturu” hem hayatımıza hem de hukuk sistemimize tam manasıyla yerleştiği zaman birçok mağduriyetinde önü alınacak demektir.

“Beşerin fıtratındaki istidad-ı isyan ve tehevvür, gayr-ı mahdut olduğunu göstermektir. Hayra olduğu gibi, şerre dahi insanın kabiliyeti nâmütenâhi gibidir. Hodgamlıkla öyle insan olur ki, heves ve ihtirasına mâni her şeyi, hatta elinden gelirse dünyayı harap ve nev-i beşeri mahvetmek ister.” hakikatini bizlere bildiren Bediüzzaman, insanın sahip olduğu isyan etme, aşırıya gitme, hodgamlık, heves ve ihtiraslarının önünde hiçbir şeyi tanımama gibi şerli duyguların insanlık adına ortaya çıkarabileceği dehşetli hallere dikkat çekmektedir. 

“İstidad-ı fıtrînin hariçte derece-i kuvvetini izharla, mümkünü vâki sûretinde göstererek, nefsi zecr eder. Demek, o damar-ı gadir ve isyan çekirdeği, güya bilkuvveden bilfiile çıkıp, imkânatı vukuata inkılâp ederek, müstaid olduğu semeratı verip, bir şecere-i zakkum sûretinde hayalin nasbü'l-aynına vaz eder—tâ matlub olan teneffür (nefret etme)  ve inzicarı (engelleme), nefsin dibine kadar işletilsin. İrşadî belâgat böyle olur.” hakikatinden de anlaşıldığı üzere bu ayet bize şunu hatırlatmaktadır; Eğer insanın sahip olduğu damar-ı gadir (zulmetme damarı) ve isyan çekirdeği insanın fıtratında var olan potansiyel halinden fiiliyata geçerse ortaya çıkaracağı zakkum meyvelerini tüm insanlığın hayal gözüne göstererek böyle dehşetli bir halden çekindirmekte ve nefret ettirmektedir. 

Okunma Sayısı: 9085
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı