Şahs-ı manevinin sayısız faydalarından birisi de riyaya sevk eden hallerden insanı kurtarmasıdır.
“…Vesvese havfe, havf riyaya, riya nifaka müncer olur.” (İşaratü’l İ’caz) Hakikatince vesvese ile başlayıp, korku ve riya ile devam ederek nifaka kadar gidebilen tehlikeli bir yolu engelleyip kapatan ancak şahs-ı manevidir. Çünkü şahs-ı manevi dışında kalan bir şahıs vesveseye, korkuya, riyaya kapılarak nifaka kadar sürüklenebilir. Gayet metin olan şahs-ı maneviyeye sımsıkı sarılan bir şahıs ise bu tehlikelerin hepsinden mahfuz olacak, bir bütün halinde yanlışa ve hataya düşme ihtimali hiç olmayan bir şahs-ı manevi içerisinde emin adımlarla ilerleyecektir. Şahsı yakıp eriten haset, gurur, riya gibi menfi hasletler şahs-ı manevide bulunmayarak, şahs-ı manevi bünyesinde kabul görmeyeceğinden bu kötü hasletler ya terk edilecek ya da şahs-ı manevi sayesinde müspete dönecektir.
“…Nefs-i emmareyi öldürmek gibi riyadan kurtaran vasıtaların bu zamanda birisi de fenâ fi’l-ihvan, yani şahsiyetini kardeşlerinin şahs-ı maneviyesi içinde eritip öyle davrandığı için, inşaallah, ehl-i hakikatin riyadan kurtulmaları gibi, bu sırla onlar da kurtulurlar.” (Kastamonu Lahikası) Hakikatince, şahs-ı manevi menfi olanı içinde eriterek müspet olanı ortaya çıkaran manevi bir kuvvete sahiptir. Ve yine şahs-ı manevi her türlü zararlı his ve hareketlerden arındıran bir sırrı içinde taşır. Böyle bir şahs-ı manevinin bizden istediği ittifak ve tesanütü göstermekten çekinmek ne büyük bir zarardır.