Risale-i Nur hizmet-i imaniyesinin şahs-ı manevîsi içerisinde yer alanlar büyük bir kazanç içerisinde oldukları gibi beraberinde büyük bir sorumlulukları ve mesuliyetleri de vardır.
Hakiki muhabbet ve ittifakı kaybederek zararlı muhalefet ve rekabete girmek, kolayca eleştirerek ihtilafa sebep olabilecek noktaları öne çıkartmak, nazlanmak üzerine hareket ederek nefsimizi öne sürmek, şahs-ı manevimize zarar veren hallerdendir.
Yine, mahiyetini bilmediğimiz hususları dillendirmek, hadiseleri tetkik ve tahlil etmeden tespit ve tasdike girişmek nedeniyle suizandan kurtulamamak, şahs-ı manevimizin karşısına çıkan zararlı hallerdendir.
“İşte, şu sahrâda gayet muhteşem bir bostan içinde bir kasır var. Kasrın bir köşesinde sizin Beytüşşebab Kaplıcası gibi bir kaplıca olduğunu tahayyül ediniz. Siz, dışarıda burudetin tazyikiyle, karın tokadıyla, rüzgârın sillesiyle, ihtiyaren veya ıztıraren saray içine girmeye mecbursunuz. Lâkin, kapıda bir-iki kör ve havuz içinde bazı çıplak adamları görmüş veya işitmişsiniz. Bundan tevehhüm ediyorsunuz ki, o saray, körhâne veya çıplakhânedir. Siz girdiğinizde, onlar gibi olmak için taat libasını çıkarıyorsunuz; ve onların avretini görmemek için, akide denilen hakikat gözünü kapatıyorsunuz. Hâlbuki, onlar muhteşem odalarda gözleri açık ve avretleri mestur olarak mütefekkirâne meşveret ve bazı köşelerdeki kör ve çıplakların setr ve tedavisine hizmet ediyorlar. İşte sen, şu sûret-i vahşiyâne ve eblehânede avretin açık, gözün kapalı olarak içlerine girsen, acaba bundan daha büyük maskaralık ve zarar olabilir mi?” (Münazarat) hakikatinde, timsal manzarasında bu zararlı hallere bir örnek verilmektedir. Yanlış tevehhümlerimizin önüne geçmek, ilk akla gelen düşüncemizle değil, mihenge vurulmuş ve neticesi sağlam çıkmış düşüncelerle hareket etmek şahs-ı manevimizi daha da kuvvetlendirecektir.