Risale-i Nur’un ders verdiği iman ve Kur’ân hakikatlerine hakkıyla muhatap olunduğunda dünyevî bütün lezzetlerin fevkinde büyük bir zevk ve duygularımızda ise azim bir şevk hissediyoruz.
Ancak dünya hayatının hadiseleri içerisinde yaşarken şevkimizi azaltan veya şevkimizi kıran vaziyetlerde eksik olmuyor. Bu hallere karşı dayanabilmek, meyle kuvvet ve medet verici olan şevki hiç kaybetmemek için hakikatlere karşı ihtiyacını tam hissetmek ve o hakikatleri ciddî olarak istimal etmek gerekiyor. “…Lâtif, nâzik su incimad emrini aldığı vakit, öyle şiddetli bir şevk ile o emre imtisal eder ki, demiri şak eder, parçalar. Demek burûdet ve tahtessıfır soğuğun lisanıyla, ağzı kapalı demir kaptaki suya “Genişlen” emr-i Rabbânîsi tebliğ edilince, şiddet-i şevk ile kabını parçalar. Demiri bozar, kendisi buz olur.” (Mesnevî-i Nuriye) Hakikatini ifade eden Bediüzzaman, bu hakikatin devamında ise “ve hakeza, her şeyi buna kıyas et” diyerek düşünce dünyamızı genişletmektedir. Donma şartları oluştuğunda içinde bulunduğu demiri parçalayan suyu örnek veren Bediüzzaman, şiddet-i şevk kazanıldığına bizi inhisar altına alan bütün kalıpların, çetin engellerin ve kuvvetli manilerin dâhi aşılabileceği düşüncesine bizleri sevk etmektedir. Demek ki şiddet-i şevk büyük bir kuvvet ve zorlukları yenmede kutsi bir iksirdir. Lâtif ve nazik su verilen emri yerine getirmek için şiddet-i şevk ile nasıl bir kuvvet kazanıyorsa, hizmet-i imaniyede çalışanlarda ne kadar zayıfta olsalar bu sırrı anlamakla büyük bir kuvvet kazanabilirler.
Bizleri saran manilerden kurtulup şiddet-i şevk ile vazifemize bakmak duâsıyla…