İsimlerini bildiğimiz veya bilemediğimiz kahramanlardan bir kısmı şimdi her halde daha önce vefat edenlerle birlikte ruhlar âleminden bizleri seyrediyorlardır. 

Bunlardan yakın zamanda vefat edenler; Abdülkadir Badıllı, Salih Özcan, Rüştü Tafral, Ahmet Aytimur, Mehmet Kırkıncı ve Said Özdemir Ağabeyler. Yaşları doksana yaklaşan veya geçen bu ağabeylerin bereketli ve çileli bir ömürlerinin muhasebesinin kolay olması için duâ ediyoruz.  Bu kahraman ağabeylerin son zamanlarında Hazret-i Üstadın “menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” dediği halde, şahsî menfaatleri için her kılığa girebilen siyasîlerin oyunlarına daha fazla âlet olmamaları için çok duâlar ettiğimizi de belirtmeden geçemeyeceğim.

Üstad Hazretleri, Zübeyir Ağabey hariç, bu muhterem ağabeylere gazete bile okutmazken bugün hak ve hakikati bir kenara bırakıp siyaset namı altında herşeyi mübah gören kimselerin şerlerinden muhafaza olmaları için idi bu duâlarımız. Risale-i Nur ölçülerine göre “bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir.” Fakat menfî siyasete karışanlar müsbet hareket edemezler. Bugünkü siyasî fikirlerin telâkki noktasının değil vatanda, küre-i arzda bile bulunamayacağını söyleyen Hazret-i Üstad, aynı zamanda şunu da söylüyor: “Nur Şakirdlerinin şahs-ı manevîsi, ehl-i dalâletin cemaatle hücumuna mukabil çıkmış.”  O halde, önce yapılacak şey herşeye rağmen şahs-ı manevîyi iyi bir şekilde yapılandırmaktır.

Bizler eskiden beri ehl-i dalâletin hücumuna karşı “falanca şeyh, filanca âlim” diyerek hep şahısları çıkarmışız. Bu yanlışı Üstad Hazretleri şahs-ı manevîyi teşekkül ettirerek ıslâh etmiştir. Fakat ne yazık ki bu gibi görüşlerde olan bazı kimseler şahısları öne sürerek hâlâ bu geleneği sürdürmek istemektedirler. Madem ki “Âlimler Peygamberlerin varisleridir” o halde hak ve hakikatin tebliğ ve neşri hususunda aynen onların yolunda olunması lâzımdır. İşte Hazret-i Üstad, o şahs-ı manevîye istinad ederek istibdadın en koyu devrinde hakikatleri pervasızca tebliğ etmiştir.