Peki ülkenin durumu böyle de, asıl bizim halimiz ne durumda?

İster ormanda, ister ovada, ister köyde, ister şehirde yaşayın herhangi bir olumsuzluk olduğunda hepimiz rahatsız oluyoruz, hatta bazı kimseler de ümitsizliğe düşüp geleceği karanlık görmeğe başlıyorlar.

Ahlâksızlıkta trend yükselmekte, gençler gayet büyük ve herkesi yutmaya çalışan bir girdabın içinde boğulmamak için çırpınıyorlar.

Cemiyette dengeler bozulmakta ve zengin fakir ayırımı gittikçe derinleşmekte. Eğitim derseniz tehlikeli sinyaller vermekte.

İslâm âlemine bakıyoruz Hz. Üstad’ın İttihadı İslâm görüşüne şimdilik kulaklar tıkalı ve bir umursamazlık havası, “Ne oluyoruz, nereye bu gidiş?” desen cevap sükût.

Peki bütün bu olumsuzluklara karşı bizim durumumuz ne olmalı?

Burada Haccac bin Yusuf’tan yani Emevilerin de başlarının derdi Haccac-ı Zalim’den bir misal verelim; aynı zamanda mülki amir olduğu için zaman zaman çıkar hutbeyi kendi okurdu.

Yine bir Cuma günü hutbe okurken onun zalimliğini ve hatta Kâbe’yi mancınıklarla taşladığını bilen muhterem bir zât herşeyi göze alarak kalkar ve “Seni dinlemek istemiyoruz” diye bağırır.

Haccac, sebebini sorunca “Çünkü senin zulmün haddi aştı” deyince “Evet der Haccac, ben zalimliği kabul ediyorum, fakat siz de zalimsiniz. Eğer siz zalim olmasaydınız ve zalimlerin zulmüne dur deseydiniz o zaman benim gibi bir zalimi Cenâb-ı Hak sizin başınıza getirmezdi. Siz Hz. Ebazer gibi faziletli biri olursanız ben Hz. Ömer gibi adaletli olurum. Fakat siz onun gibi biri değilsiniz ben de Hz. Ömer gibi adaletli biri değilim.”

Burada Hz. Üstad Bediüzzaman’ı dinleyelim. (Vela terkenu ilellezine zalemu fetemessekümünnar.) Âyet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız alet olanı ve taraftar olanı, belki edna bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü rıza-i küfür, küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.)

Biz zulme rıza gösterdiğimiz sürece zalimler başımızdan eksik olmayacaktır.

Bugün zulme taraftar olanlara yine Hz. Üstadın ifadeleriyle bakalım.

 Usûlü Şeriatın kaide-i mühimmesindendir:

* Bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz.

* Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.

* Hakikî dindar, siyasetçi olamaz ve hakikî siyasetçi dindar olamaz.

* İlimde iz’an-ı kalp olmazsa cehildir. (Risale-i Nur en büyük iman ilmidir.)

* Muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki ma’füvdür.

İkincisi isabet de etse, mes’uldür. “Meselâ birisinin bir sıfatından darılsa, mecma-ı evsaf-ı masume olan şahsına, hatta ehibbasına, hatta meslekdaşına zulmünü teşmil eder. Velâtezirü vaziretün vizrauhra’ya karşı temerrüd eder.

Mehmet Âkif ne güzel söylemiş: Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / İbret alınsaydı hiç tekerrür mü ederdi.

Bugün her an değişebilen çirkin siyasetin hatırı için dün beraber hizmet ettikleri kardeşlerine karşı gıybet, dedikodu, iftira rezaletine bulaşan kimselere aynı ikazımızı yapıyoruz: Gelin köprüleri atmayın daha önceki yanlışlarınızı te’vil etme durumunda kaldığınız gibi yine aynı hâle düşmeyin. Sonra dönmek isterseniz dönemezsiniz.