"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Duânın gücü

Hatice Sevde
20 Haziran 2018, Çarşamba 23:45
Bayram sabahı şehir dışında yaşayan büyükbabamızın elini öpmek üzere yola çıkmışken, 6-7 araba sanki sözleşmiş gibi, konvoy edasıyla vardık ilçemize.

Aynı anda varıp balkonlara taşan soframızda, güzel sohbetler edip, fotoğraflar çekilmiştik. Kaç nesil bir aradaydık: büyükbabam, onun evlâtları, evlâtlarının evlâtları, evlâtlarının evlâtlarının evlâtları… 

Belki de nazar ettik kendimize. Ya da bir fiilimizle kadere fetva verdirdik ki, dağıldıktan dakikalar sonra eniştelerimizden birisinin trafik kazası yaptığı haberini aldık. “Önemli bir şey yoktur inşallah” duâlarıyla yola koyulmuşken, kaza yapan aracı gördük. Daha doğrusu tuzla buz olmuş araçtan geride kalanları… 

Yolcuların bildiğimizden fazla olması bizi iyice sersemletti. Altı kişi: Bunlardan üçü bebek denecek kadar miniciklerdi üstelik… Ablam, eşi, çocukları ve uzun dönem bize adeta annelik yapan rahmetli amcamın emaneti yengem. 

Kaç kez takla attığını bilmediğimiz o araçtan kendisi çıkabilen biri vardı, yardıma koşan vatandaştan evvel emekleyerek çıkan, çıkartılan henüz bir buçuk yaşındaki Yusuf’umuz… Neyin gücüydü bu, ya da hangi inayetin ona döndürülmesiydi ki diye düşünürken şahs-ı manevî duâsını hatırlattı nisyan ile malûl olan bizlere. 

Yusuf doğduğunda, kalbindeki damarlar ona yetemeyecek kadar zayıftı, delikti hem kalbi. O acizlikle bütün cemaatten duâ istemiştik, Anadolu’nun her tarafından doğumu itibariyle duâyla bağışıklık kazanmıştı kazalara. 

Sarıldık telefonlara duâ istedik yine cemaatimizden, birimiz değil bütün akrabalarımız yöneldi duâ talebine. Nurcusu, Süleymancısı, Menzilcisi; -cı, -ci olmayı bırakıp teavün düsturuyla, bir olup, yardımlaşarak duâ etti; Kur’ânlar, Cevşenler, zikirler okudu rıza-i İlâhî için. 

Nasıl ki güneşin gurubu (batması) akşam namazının vaktinin geldiğini gösteriyorsa, musîbet zamanı da duâ etmenin vaktinin girdiğini gösterir dedik. Ramazanla zaten ziyadeleşmiş okumalara bir müddet daha devam ettik biiznillah. 

Hayatî riski yüksek denen hastalarımız birer ikişer ameliyatlara alındılar, farklı farklı hastanelerde. Yoğun bakımdan teker teker servise çıkarıldılar Allah’ın izniyle. “İyileşir mi ki” denen hastalardan, taburcu olma tarihleri almaya başladık yine O’nun ‘Ol!’uyla. Bir Yağız’ım kaldı şu an yoğun bakımda, o da doktorların şaşkın müşahedeleri arasında çok güzel bir iyileşme seyrinde elhamdülillah. İnanıyoruz ki bundan sonra hayırlısıyla servise de alınacak (ki bugün servise alındığı haberini öğrendik), afiyetine de, sağlığına da kavuşacak inşallah.

Çok hikmet pencereleri, ibret nazarları, hayret dolu tefekkürleri yaptırdı bize bu bayram. En azından bir tanesini paylaşmak istiyorum: Bediüzzaman Said Nursî’nin Mesnevî-i Nuriye isimli eserinde Kur’ân-ı Kerîm için kullandığı şöyle bir tanım var: “Âyetler arasında büyük bir tesanüd vardır ki, kârgir binalar gibi, âyetleri birbirine dayanarak bünye-i Kur’âniyeyi sarsılmaktan vikaye ediyor.” Yani Kur’ân’ın parçaları arasında öyle bir dayanışma söz konusu ki, bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibi, parçası olduğu bütünü sarsılmaktan, zarar görmekten koruyor. 

Okumakla yükümlü olduğumuz kitabımız için böyle bir kanun koyan Cenâb-ı Hak aynı kanunları kâinat kitabına da koymuş olacak ki, her şey birbirine destek verecek şekilde programlanmış, ehl-i dünya buna kelebek etkisi diyor olabilir ya da daha zalimleşen ifadeleriyle ‘Ekolojik dengeye göre büyük balık küçük balığı yutar’ diyebilirler. Ama bu, Allah’ın yaratmış olduğu mevcutlar arasındaki teavün, tesanüdün (yardımlaşma ve dayanışmanın) somut örnekleri aslında. 

Acaba kâinat kitabında olan kanun, kâinatın küçültülmüş bir örneği olan insan vücudunda olmaz mı hiç? Doku, organ ve sistemlerimiz arasındaki dayanışmanın daha önce farkına varamamış olamayız değil mi? Basit bir soğuk algınlığında bile görevini yerine getirmekte güçlük çeken burnun imdadına, nasıl da bütün organlar koşuşturuluyor öyle! 

İnsanın kendi organları arasındaki bu tanıyış, kavrayış ve yardımlaşma demek ki insanlar arasında olması gereken bir kanunmuş desek yanlış bir şey söylemiş olmayız o hâlde. Biz insanlar arasındaki, cemaatler arasındaki iş birliğinin, ortak hedefin, küllî ibadetin, toplu duânın tesirine bu hafta bizzat şahit olduk. İnşallah bütün insanlar olarak da farklılıklarımızı birbirimize zarar vermeden yaşar ve sosyal bir varlık olduğumuz için de her an birbirimizle iyi geçinmek zorunda olduğumuzun farkına varırız. Ve “Mü’minler ancak kardeştirler.” âyetinin hakikatini hayatımıza geçiririz. 

Bir not: Duâ eden herkesten Allah razı olsun. Uyandığında görmüş olduğu hasarın minimum olması için yeğenim Abdullah Yağız Şahin’e ismen duâ etmenize hâlâ çok ihtiyacımız var.

Okunma Sayısı: 3738
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • çetin acar

    21.6.2018 20:14:34

    geçmiş olsun, allah şifa bekleyenlere acil şifalar versin. duaya devam, inşallah sağlıklarına kavuşurlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı